25. GÜN

30.6K 945 143
                                    

Merhaba kuzular,

Video ekleme problememi çözdüğüm için artık şarkıları koyabilirim. İstediğiniz gibi dinleyebilirsiniz.

İyi Okumalar!

Gitme, kal! Gitme, kal
Ya da beni de yanına al da kalmayayım
Bir başıma bu diyarda
Sensiz olamam, yapamam
Beni de al yanına

Kokun artık yok buralarda
Duyabilmemin bi' yolu var da
Korkuyorum çok, yitiriyorum aklımı
Derdim çok büyük, anla
Kalbim her teklediği anda
Heyecan basıyor umudunla
Gelemiyorum sana
Ne yapayım bana bi' anlatın ama
Çaresi yok daha

Yanıyor, yanıyor, yanıyor içerde
Kanıyor, kanıyor, kanıyor sensiz
Yanıyor, yanıyor, yanıyor içerde
Kanıyor, kanıyor, kanıyor kalbim

Gitme, kal! Gitme, kal
Ya da beni de yanına al da kalmayayım
Bir başıma bu diyarda
Sensiz olamam, yapamam
Beni de al yanına

Senin kollarında başlayan sabahlara
Biten gecelere doyamadım hala
Huzur bulduğunda kıskanırmış işte hayat
Garip ama sen n'olur üzülme artık
Değilsin yalnız. Bu bir veda değil
Mutluyum, inan. Anladım bir şanstı bu
Aşkınla dolu bir gün bile
Bir ömür yeter bize

Gitme, kal! Gitme, kal
Ya da beni de yanına al da kalmayayım
Bir başıma bu diyarda
Sensiz olamam, yapamam
Beni de al yanına

Kollarıma dolanan iplerle yarı baygın şekilde gözlerimi açtım. Güneş doğmak üzereymiş gibi duruyordu. Başımdaki adamlar kollarımı tekrara yatağa bağlıyorlardı. Bu oda eve ilk geldiğim zaman kapatıldığım odaydı. Sanırım kasadan uzak durmam için tekrar bu odaya sokulmuştum. Bedenimi kontrol edemiyordum. Midem oldukça fazla bulanıyordu. Ayaklarımda yatağa bağlandığında başımı kaldırıp baktım. Adamlar bana acıyan bakışlarla odadan çıkıp gitmişlerdi. Başımın arkası o kadar çok ağrıyordu dokunmak istiyordum ama kolumu hareket ettiremiyordum. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda yerde kan izleri gördüm. Bakışlarımı yatağa çevirdiğimde bir bölümün kan olduğunu ve bu kanın benim başımdan geldiğini anladım. Başıma geçirdiği silahı sanırım kafa derimi delmişti. Baş dönmem halen devam ediyordu. Umarım bir an önce ölürdüm. Çünkü böyle düşünmekten başka yapacağım bir şey kalmamıştı. Elimden ne geliyorsa yapmış, savaşmıştım. En azından savaşarak öldüğümü bilmek daha iyi hissettiriyordu.

Odanın kapısı açıldığında kafamı kaldırıp oraya baktım. Erdem üzerindeki kan lekeleri olan beyaz gömleği ve siyah pantolonuyla odaya girdi. Gözlerindeki alevi görebiliyordum. Oldukça öfkeliydi. Yatağın ucuna geçip bana baktı. "Ben çok sıkıldım Asya!", gülmek istesemde yapamamıştım. Komikti çünkü kaçırılan bendim. Sıkılan ben olmam gerekirdi. Oyun oynadığımızı mı düşünüyordu? Bu nasıl bir kafaydı merak ediyordum. "Senin zeka seviyeni çok merak ediyorum şerefsiz.", dedim. Elimdeki tek koz ona edeceğim küfürlerdi. Bu zevki yaşamadan ölmek istemezdim. "Ne zaman anlayacaksın? Sen benim malımsın! Bu evden asla çıkamayacaksın!", dediğinde güldüm. Gülmeyi becerebilmenin mutluluğu vardı. "Sen ne zaman anlayacaksın orospu çocuğu! Ben senin asla malın değilim olmayacağım! Gerekirse kendimi öldürürüm ama asla olmam!", dediğimde bana doğru yaklaştı. "Onu birazdan göreceğiz.", sesindeki tehditi hissedebiliyordum. "Sen aşağılık iğrenç birisin! Senden tüm hücrelerime kadar tiksiniyorum! Bok çukuru!", dediğimde kahkaha attı. Ona taktığım lakap hoşuna gitmişti belli ki. Ellerini suratıma götürüp yanaklarımı okşadı. Her bir dokunuşu kusmama sebep oluyordu. "İğrençsin! UZAK DUR BENDEN!", bağırıyordum. Elimdeki tek şey bağırıp küfretmekti çünkü. "Hayatının sonuna kadar benim altımda inleyeceksin!", dediğinde öğürdüm. "Şerefsiz pezevenk! Kendini tecavüz ederek mi tatmin ediyorsun piç! Kaç tane kadına bu yolla sahip oldun söylesene? Kimse seninle yatacak kadar aptal değil çünkü! İğrençsin! Midemi bulandırıyorsun aptal! Bok çukuru!", ettiğim küfürlere tatmin olan bakışlarını attı. Ne biçim biriydi bu? Kim hakaret duymayı severdi? Ellerini göğüslerime götürüp sıktı. "Nefesini boşuna tüketme, birazdan çok ihtiyacın olacak.", dedi. Korkuyordum ama yapacak hiç bir şeyim kalmamıştı. "ŞEREFSİZ! ADİ!", hemen baş ucumdaki komodinin üzerindeki koli bantını alıp bir parça kopardı. "Ne o dediklerimin haklılığından mı korktun?", dediğimde gülerek bana bakıyordu. Elindeki parçayı dudaklarımın üzerine bırakmıştı. Ağzımın bantla kapanışıyla elimdeki son şeyi de almış oldu. Göz yaşlarım artık akıyordu. Erdem elini kemerine attı. Çığlık atmaya başladım. Bunun nereye gideceğini biliyordum. Çırpınmalarım devam ettikçe, saçlarımın arasından kan akmaya devam ediyordu. Enseme damlalar haline gelişini hissedebiliyordum. Erdem açtığı kemerini çıkartıp ikiye katladı. Gözlerimin daha fazla açılışına neden olmuştu. Üzerimdeki gömleği yırtarak çıkarttı. Gömeğin kol kısmı halen kollarımda duruyordu ama diğer parçaları yerdeydi. Açılan tenime değen soğuk rüzgar titrememe neden oldu. Erdem, bantın izin verdiği kadar çıkan çığlıklarımı umursamayıp altımdaki eşofmanımı çekti, bacaklarımın iki yana açık olmasından dolayı bacaklarımdan çıkmayan eşofmanımla tekrar baş ucumdaki komodine gelip çekmeceden makas aldı. Keşke o makas ilk geldiğimde de burada olsaydı. En kötü şimdiye ölmüş olurdum. Bu bile Erdem piçinin bana dokunuşundan daha iyiydi. Altımdaki eşofmanımı kesip attığında iç çamaşırlarımla kala kalmıştım. Çığlık ve göz yaşlarım eksik olmuyordu. Ciğerlerim yine yeni bir krizin habercisiydi. Erdem elindeki kemeri bir kırbaç edasıyla tutup çıplak tenimin üzerine vurduğunda çığlıklarım artmıştı. Bacaklarımın hemen kızardığını görebiliyordum. Bu yaptığı artık çok başka bir şeydi. Tekrar vücudumda hissettiğim acıyla göz yaşlarım arttı. Bant bile çığlıklarıma artık engel olamıyordu. Evin her köşesine kadar giden çığlıklarım, ne yaşadığımı söylüyorlardı. Karnıma gelen darbeyle kusmak istedim ama buna ağzımdaki bant engel olmuştu. Gerçi kussam bile su dışında bir şeyin çıkmayacağı belliydi. Göğüslerimin üzerine gelen darbe kıvranmamı daha da arttırdı. Erdemin yüzündeki tatmin oluş ifadesini görebiliyordum. Adam bundan zevk alıyordu. Elindeki makası tenimin üzerinde gezdirip çizikler bırakmıştı. Bu neyin işkencesiydi anlamıyordum artık. Makasla sütyenimi ortadan kestiğinde, vücudumun üzerinden düşüp gitmişti. Tekrar göğüslerime indirdiği kemerle dişlerimi sıktım. Öyle sıkıyordum ki dişlerim kırılacak gibiydi. Halatların kırmızıya döndüğünü görebiliyordum. Bileklerim kesilmişti. Karnıma inen darbeyle yine kıvrandım. Tüm vücudum acıyla kıvranıyordu. Çığlıklarımı duyan kimse yok muydu? Neden kimse gelip beni kurtarmıyordu?

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin