3. GÜN

64.5K 1.3K 380
                                    

Merhaba kuzular,

Bu bölümü yazarken çok eğlendim umarım siz de okurken eğlenirsiniz.

İyi okumalar.

~~~~

Odamın kapısı tıklatılınca irkildim. İşime o kadar çok konsantre olmuştum ki birden bölününce korkmuştum. Öykü kapıyı açıp içeriye geldi. "Asya hanım, siz çıkmıyor musunuz?", kol saatime baktım, 18.43 yazıyordu. 9'da katılmam gereken bir davet vardı. "Çıkıyorum şimdi, ha bu arada Öykü, şile ihalesi hakkında yapılan çalışmalar nasıl gidiyormuş?", "Efendim, Atakan bey bir analiz yapmış, bir kaç değişik fikir varmış onun üzerinde çalışıyorlarmış." dedi kafamla onu onayladım. Ayağa kalkıp masamın üzerindeki flashı alıp Öykü'nün yanına doğru yürüdüm. "Bunu Atakan beye ver. Bu projeyi de değerlendirsinler." dedim. Tüm gün şile projesi için değişik fikirler bulup eskizler çizmiştim.

"Tamam efendim, başka bir şey var mıydı?", "Bana akşam gideceğim yerin konumunu atar mısın?", Öykü gülümseyerek, "Attım bile.", dedi. "Teşekkür ederim Öykü, sen olmasan ne yapardım bilemiyorum. Bu arada Kadife iyileşti mi?", Öykü'nün sokakta yaralı bir halde bulduğu kedisiydi, kadife. O kadar çok tatlıydı ki sırf bu yüzden bazen yanında getiriyordu sevmem için. "İyileşti çok şükür, hatta yaramazlık yapmaya bile başladı.", dedi gülümseyerek, ne kadar çok sevdiğini yüzünden görebiliyordum. "İyi bakalım haftaya bir gün getir de sevelim." dedim çantamı alırken. Öykü kafasıyla beni onayladığında odadan çıkıp asansöre bindim. "İyi günler Asya hanım.", "İyi günler Öykü, sen de çok yorma kendini eve git hemen.", asansörün kapısı kapanmıştı.

"Hoş geldiniz Asya hanım.", "Teşekkür ederim Necdet. Var mı gelen belge?", "Yok efendim, bir kaç kargonuz gelmişti, Hatice hanım alıp evinize çıkardı." dedi. Gülümsedim, Necdet resepsiyonda çalışan genç bir çocuktu. Tek başına ayaklarının üzerinde duruyordu. Bir yandan ekmek parasını çıkartıyor, diğer yandan üniversitesini okuyordu. Onun turuncu saçları ve mavi gözleri bana hep Ed Sheeran'ı çağrıştırıyordu.

Asansöre basıp kapının açılmasını bekledim. Kapı çok geçmeden açıldığında 17.Kata bastım. 17. Kata geldiğimde kapılar açılmıştı. Koridorun sonundaki 84 numaralı kapıyı açıp içeriye girdim. Evime girer girmez burnumu dolduran temizlik kokusu beni rahatlatmıştı. Hatice hanım yine çok iyi iş çıkarmışa benziyordu. Üzerimdeki ceketimi çıkartıp, odama girdim. Yatağımın üzerinde gece için giyeceğim kıyafetim ütülenmiş duruyordu. Elleri dert görmesin Hatice hanımın, kendisi bana çok yardımcı oluyordu.

Odamdaki lavaboma girip küvetin tıpasını takıp suyu açtım. Biraz küvette oturmak iyi gelecekti. Üzerimdekileri çıkartıp bornozumu giyip lavabodan çıktım. Mutfağa girdiğimde Hatice hanımın bana hazırladığı menüyü görmemle çok mutlu olmuştum. Köfte patates ve pilav yapmıştı. Çocukluğumdan beridir en sevdiğim şeydi. 7/24 bunu yesem asla nefret etmezdim.

Hemen bir tabak çıkarıp, tabağımı doldurdum. Tabağım ve buz dolabından aldığım ayranımla birlikte salona geçip oturdum. Televizyonumu açıp haber kanallarına göz gezdirdiğim sırada bir haber kanalında Atlas'ı görmemle durdum.

"Evet Atlas bey, Bodrum'da yapmış olduğunuz. Çelik konstrüksiyon evlerinizin doğaya ne gibi yararları olacak?", Atlas kendisinde genellikle görmeye alışık olduğum soğukluğuyla kameraya bakıp konuştu. "Öncelikle, beton yapılara göre daha sağlıklı ve daha hızlı inşaat süreci var. Ormana zara vermeden belli bir alana bir kaç hafta içerisinde kurulabiliyor. Çelik Konstrüksiyona sahip evlerde depreme dayanıklılık ve enerji tasarrufu oldukça yüksek. Artık beton evlere olan bağımlılık sona eriyor ve yeni yapı malzemeleri kullanılmaya başlıyoruz. Bunun ilk örneklerinden sayılan evleri bodrumda inşa etmemiz benim ve holdingim için oldukça gurur verici bir durum." gözlerimi devirdim ilk örneklerinden sayılmazdı ben de buna benzer bir sürü yapı inşa etmiştim. Televizyonumu kapatıp, önümdeki tabağı yemeğe odaklandım.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin