13. GÜN

41.3K 1.1K 116
                                    

Dün Gülden aldığım destekle Atlas'ın şirketine gelmiştim. Onu kaybetmek istemiyorsam bir şeyler yapamam gerekliydi. Artık bu mesele çok uzamıştı. Ne hissediyorsam anlatacak, ona güvenimi kazanması için bir fırsat verecektim.

Arkama bir bakış attığımda Emre takım elbiseleriyle peşimden geliyordu. Atlas'a bu durumu nasıl anlatacaktım hiç bilmiyordum. Resepsiyondaki güler yüzlü kız beni görünce hemen tanımıştı. Unutması kolay kolay mümkün olamazdı zaten. Patronuna herkesin içerisinde bağırmıştım. O günü hatırladığımda sırıtmama engel olamadım.

"Asya hanım, Deniz hanım şu an toplantıda.", dedi kız gülümseyerek. Bakışları arkamdaki Emre'yi bulduğunda kaşlarını çattı. Gerçekten herkesin sinirini bozmak konusunda üstüne yoktu. "Ben Atlas beye gelmiştim.", dedim gülümseyerek. Adını anmak bile gülümseme isteği uyandırıyordu. Kız bakışlarını bana çevirip hemen telefonla arama yaptı. Karşı taraftan onay cevabını bekliyordu. "Evet Asya Özdoğan geldi.", kız ikinci kere adımı tekrarladığında telefondan onayı almıştı sanırım çünkü yüzündeki gülümseme artmıştı. Telefonu kapatıp konuştu, "25.kat efendim.", asansöre doğru yürüdüğüm sırada arkamda hissettiğim adımlarla durdum. "Sen burada kalıyorsun!", dedim Emreye attığım sert bakışlarımla. "Asya..", bir şey söylemesine izin vermeden konuştum. "Buradasın dedim bitti.", açılan asansör kapılarından içeriye girdim. Emre bana şaşkınca baksada umursamadım. 25 numaraya bastım. Asansörün kapıları kapandığında rahat bir nefes almıştım. Bu gereksizi ne diye götürücektim. Bak beni aldatan herif işte bu, hayatımı mahvetti biraz daha mahvetmeye geldi mi? Diyecektim. Ya da İlişkiden kaçma nedenim bu o yüzden seninle yemeğe gelmedim. Falan mı deseydim. Onun aşağıda kalması daha iyiydi.

Açılan kapıyla kendimi dışarıya attım. Atlas'ın sekreteri yanıma geldi hemen. "Asya hanım bir dakika bekleteceğim sizi.", kız güzeldi sarışındı ama benden uzun değildi. Daha şimdiden kıskanmam normal değildi. Neyse kötü birine benzemiyordu. Öykü gibi biriyse sorun olmaz diye düşünüyordum. Olmayan ilişkimde kararlar alamaya başlamıştım. Kız yanıma gelip konuştu, "Buyrun efendim.", eliyle kapıyı gösterdiğinde tedirgin oldum. Midemin bulanması normal miydi? Peki ellerimin titremesi? Derin bir nefes aldım. Açık kapıdan içeriye girdiğimde Atlas ayakta bana bakıyordu.

Beni görünce yüzünde oluşan gülümsemeyle kalbim ısınmıştı. Arkamdaki kapıyı kapatıp ona doğru yürüdüm. Gerçekten bu kadar yakışıklı olması imkansız olmalıydı. Bir hata sonucu bu kadar yakışıklı olmuş olmalıydı. Aramızda 1 metreden az mesafe kaldığında daha fazla dayanamayıp ona doğru koşarak dudaklarına yapıştım. Benim tatlı zehrim olan dudaklarını deli gibi öpüyordum. Ensesindeki elimi boynunu biraz daha aşağıya çekiyordum. Çünkü ben 170 boyundaydım o ise benden oldukça uzundu. Topuklu ayakkabılarımı bugün giymediğim için parmak uçlarımda duruyordum. Ki bence önemsiz bir detaydı. Atlas beni belimden tutup kaldırmıştı. Diğer elimi de uzamış kıvırcık saçlarına atmış okşuyordum. İlk kez bu kadar özgür dokunuyordum ona. Dudaklarımı ayırıp konuştum, "Seni seviyorum.", Atlas kıkırdayınca tekrar dudaklarına yapıştım.

İlk itirafı ben söylemiştim. Çünkü buna değerdi. Hem ilişkilerde kimin önce davrandığı önemsiz olmalıydı. Ne farkederdi ki zaten. Atlas bu sefer dudaklarımızı ayırdığında konuştu, "Seni çok seviyorum.", güldüm. "İndir beni.", dediğimde beni tekrar yere indirmişti. "Senin boyun mu kısaldı?", dedi gülümseyerek. Spor ayakkabılarımı gösterdim. Gülerek beni kendine çekip sarıldı. Ben de kollarımı beline dolamış göğüs kaslarının üzerine kafamı koymuştum. Kalp atış hızlarını duyabiliyordum. "Geleceğini biliyordum.", dediğinde kafamı yukarıya doğru kaldırıp ona baktım. "Nerden biliyordun?", "Geçen ki bakışlarını gördüm. Bu yüzden seni biraz iteklemek istedim.", dedi. "Yani bilerek mi çıkıp gittin?", "Aslında bu fikri Deniz verdi.", dediğinde ağzım beş karış açılmış, gözlerim kocaman olmuştu. "Ciddi olamazsın?", Atlas ellerini yanaklarıma koyup dudaklarıma doğru yaklaştığında konuştu. "Ciddiyim.", dudaklarıma bıraktığı küçük öpücükler başımı döndürüyordu. "Deniz sana ne dedi?", geri çekilip konuştuğumda, elimden tutup odadaki uzun koltuğa oturup beni de kucağına almıştı. Yan bir şekilde kucağına oturup yüzüne baktım. Bir cevap bekliyordum.

"Sanırım en başından anlatmam gerekecek.", dediğinde gülümsedim. "Ben hazırım.", Atlas derin bir nefes alıp konuştu. "Seninle normalde çok fazla karşılaşıyorduk, biliyorsun iş için sürekli aynı ortamlarda denk geliyorduk ve sen her zaman benim dikkatimi çekiyordun. Yani diğer iş kadınlarından daha farklı duruyordun. Neyse bu son kazandığın ihaleyle birlikte ben baya bir zarar ettim, bunun için teşekkür ederim.", dediğinde kıkırdadım. Çok büyük sayılmazdı, onun için tabii ki. "O zaman işte hedefime girmiştin. Amacım seni geri planda bırakmak değildi aslında. Seninle savaş halinde olmak nedense hoşuma gidiyordu. Yani sen bana amaç veriyordun, rakip oluyordun. Rakipsiz iktidar olmanın bir anlamı yoktur her zaman, o yüzden senin rakibim olman bana çalışma azmi veriyordu. İsmini sürekli duyuyordum, seni görüyordum. İster istemez etkileniyordum. Çünkü güçlü, başarılı ve güzelsin.", dediğinde gözlerimi devirdim. "Güçlü kadınlar genelde tercih edilen olmuyor erkekler tarafından." dediğim de bana bakıp omuz silkti. "Ben hayatımda güçlü bir kadın istiyorum." dedi. Dudakları o kadar güzel duruyordu ki öpmeden duramıyordum. Dudaklarına doğru uzandığımda o da aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Dudaklarının sıcaklığını dudaklarımda hissettiğimde mideme kramplar giriyordu.

Tekrar geri çekildiğimizde devam etti, "Bu şile projesi seninle iletişimimizi daha da arttırdı ve iletişime geçmek için bahanem oldu. Beni asansörde bıraktığın gün Denize gittim. Kesinlikle beni etkilemiştin ve seni hayatımda istiyordum. Deniz bana senin hakkında taktikler verdi. Çoğuna uyamasamda işe yaramışa benziyor.", dedi gülümseyerek.

"Denizi öldüreceğim.", dedim. Ben de ondan taktik almıştım ve işe yaramış sayılmazdı. "Uğur olmasa ben çoktan öldürmüştüm.", dediğinde kahkaha attım. "Ama hakkını yememek gerek. Şu an böyleysek onun da parmağı var.", dedim. Atlas kafasını salladı. "Ama bir konuyu hiç anlamadım. Neden bir ilişki isteyipte istememiş gibi davranıyordun ki? Sonuç olarak bardayken duymuştum çıkma teklifi bekliyordun ve ben etmeye çalışınca da karşı çıktın?", yüzüm düşmüştü, gerçekleri anlatma sırası bendeydi. Ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Belki de söylememeliydim. En azından 3 ay boyunca bilmemesi ikimiz ve hatta üçümüz içinde iyi olurdu.

"Bilmiyorum aklım çok karışıktı ve seni belaya sokmak istemedim.", dedim. Bu da doğruydu ama eksikti. Eksik kısmı 3 ay sonra tamamlardım. "Güzelim, ben o konuyu hallettim bir daha adını bile duyamaz.", dediğinde donup kalmıştım. Ne yaptığını anlamamıştım. Erdem şerefsizini nasıl halletmiş olabilirdi ki? "Atlas... Lütfen başını belaya sokmadım de.", "Sokmadım. Sadece bir daha senin adını bile kullanmaya korkacak.", "Ne yaptın?", "Elimde onun hayatını biterecek koz vardı ve onu kullandım.", dedi. Şaşırmıştım nasıl bir koz vardı ki? "Ne kozu?", "Asya, sadece sen araştırma yapmıyorsun.", dedi. Ne kozu olduğunu söylememişti. Ayağa kalkıp kaşlarımı çattım. "Onun nerede olduğunu biliyor musun?", Atlasta bu tepkim üzerine ayağa kalkmıştı. "Hayır bilsem şu an hayatta olmazdı.", dedi. "Nasıl biliyorsun o zaman.", Nerden biliyordu benden uzak duracağını? Kozunu nasıl sunmuştu o zaman? Atlas bana doğru yaklaşıp kollarıma ellerini koydu. "Şimdi bunu mu konuşacağız gerçekten?", diye konuştu. Beni kendine çekip sarıldı. Ama benim aklım ne haltlar karıştırdığındaydı. Belli ki daha fazla bir şey söylemeyecekti. Ben de ilk önce duyduklarımı sindirmeye karar verdim.

Atlastan geri çekilip konuştum, "Ben gitsem iyi olacak.", dediğimde Atlas kaşlarını çatmıştı. "Nereye daha yeni geldin.", "Senin işlerin vardır daha sonra konuşuruz.", dedim. Ona kızgındım ama kendime daha fazla kızgındım. Belasız başına bela olmuştum o da yetmez gibi belaya da sokmuştum. Benim yüzünden başına bir şey gelirse kendimi asla affetmezdim. Odadan çıkmaya yeltendiğimde Atlas kolumdan tutup beni kendisine çekip öptü. "Seni seviyorum.", dedi sanki bunu bilmemi istiyormuş gibi. "Seni seviyorum.", çok doğruydu onu çok seviyordum. "Bana güven." dedi. Her ne yapıyorsa onun için güvenmemi istiyordu. "Güveniyorum.", dedim. Ona güveniyordum.

Her ne yaparsa yapsın iyiliğimi istediği için yaptığını biliyordum. Ona koşulsuz güvenemiyordum. Güvenim elbette vardı ama tam anlamıyla kimseye güvenemiyordum. O kadar darbe almıştım ki güven konusu benim için hep bir yara oluyordu. Tek umudum Atlas'ın güvenimi kazanmak için çabalayacak olmasıydı. En azından ben öyle düşünüyordum. Benim sevgimi kazanmıştı ama güvenim için halen savaşmalıydı. Çünkü bir ilişkide en önem verdiğim şey güvendi. Ve biliyordum Atlas güvenimi kazanacaktı.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin