29. GÜN

26.3K 856 86
                                    

Merhaba kuzular,
Uzun zamandır bölüm yayımlayamadım. Bu yüzden özür dilerim. Önemli işlerle meşguldüm. Anlayışla karşılayacağınızı tahmin ediyorum.

Size güzel bir haberim ver 3.Kitap çalışmalarına başladım. Yepyeni kurgu ve karakterlerle tekrar geri döneceğim.

Finale son 1 bölüm...

~~~~

"Öykü bana çabuk Atakan'ı çağır!", odamın kapısını açıp girdim. Kapıyı kapatmadan Öykü'nün telefonuna sarıldığını görebiliyordum. Kol saatime baktığımda 16.35 olduğunu gördüm. Yarınki ihale için hazırlanan proje ortalarda yoktu. "Buyrun Asya hanım beni çağırmışsınız.", Atakan'ın ürkek bakışlarını umursamayarak konuştum. "Biri bana yarın ki ihalenin projesine ne olduğunu söylesin?Özellikle projenin sorumluluğu senin üzerindeyken!", sessiz ama sert çıkan ses tonum Atakan'a istediğim korkuyu vermişti. "Babam söylemese haberim bile olmayacaktı!", Atakan'ın mahçup bakışları üzerimdeydi. Kollarımı önümde bağlayıp arkamdaki masaya yaslandım. "Seni kovmamam için bir neden söyle Atakan!", dedim. Genelde çalışanlarımı kovamayı sevmezdim ama bu sorumsuzluluk kovmamı gerektiren bir gerekçeydi. "Efendim siz hastanedeyken Atlas bey şirkete gelip projeyi aldı. Size götüreceğini söylemişti.", dediğinde kaşlarımı çattım. Duyduklarımı sindiremiyordum. "Siz de verdiniz mi?!", diye bağırdığımda Atakan başını eğdi. "Şirketin ortağı olduğu için vermek zorunda kaldık.", dediğinde derin bir nefes aldım. Atlas neyin peşindeydi çok merak ediyordum. "Atakan gidip yedeklediğimiz projeleri toparlayıp tekrar projeyi hazırlayıp getiriyorsunuz. Akşam 21.00'a kadar vaktiniz var! Şimdi çıkabilirsin!", dediğimde Atakan başıyla beni onaylayıp odadan çıkmıştı. Ellerimi yüzüme kapatıp tekrar derin bir nefes aldım. Aklıma o kadar kötü şeyler geliyordu ki bunlar bile beni mahvediyordu. Ya her şey proje içinse? Proje için beni kullandıysa? Kafamı salladım. Atlastı o. Benim aşık olduğum adamdı. O böyle bir şey yapmaz. İçimden kendimi telkin etmeye çalışarak telefonumu aldım. Sabah evde olmadığı için onu bütün gün görmemiştim. Attığım mesajlarıma da cevap vermemişti. Bir iş karıştıyordu ama bunun ne olduğunu bilmiyordum. Telefonumda 'Atlas' ismine basıp kulağıma götürdüm. Uzun uzun çalıyordu açan yoktu. Ya telefonu sessizdeydi ya da yanında değildi.

Mesaj kısmına girip son mesaj attığım isme tıkladım.

"Neredesin Atlas?",

Yazıp gönderdim. Sabahtan beridir yazdığım mesajlarıma içim acıyarak baktım. Bana haber vermeden çıkıp gitmesi çok saçmaydı. Hadi uyandırmak istemesede sonradan da ne haber vermişti ne de yazmıştı. Bir şey mi oldu acaba diye düşünmekten çıldırmak üzereydim. Telefonumdan 'Ablam' ismine tıklayıp kulağıma götürdüm. Bir kaç çalıştan sonra telefonu kapatmıştı. Neden açmamıştı ki? Toplantıda mıydı acaba?

Ayakta durmaktan yorulup tekli koltuğa oturdum. Hastaneden çıkalı iki gün olmuştu. Yaralarım taze olmasa bile halen vücudum ve ruhumda mevcuttu. Rüyalarım artık benim için zehir olmuş olsada atlattığıma inanıyordum. Toparlanacağımı biliyordum. Evet uzun sürecekti, evet canım çok acıyacaktı ama aşacaktım. Unutmaya çalışmanın bir faydası olmadığını anlamıştım. Öğlen gittiğim psikoloğun tavsiyeleri gerçekten iyi gelmişti. Yaşadıklarımı aşmanın tek çaresi kabullenmekti. Ben de kabullenmiştim. Ya da kabullendiğimi düşünüyordum.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Atlas niye projeyi almıştı ki? Ne yapacaktı projeyle? Beynim bu sorular yüzünden durma noktasına geliyordu. Ona güveniyordum ama içimdeki şüphe tanesi beynimi meşgul etmekten başka bir şey yapmıyordu.

Kapı çaldığında başımı o tarafa doğru çevirdim. "Gir!", dediğimde kapı açılmıştı. Atakan odaya girip mahçup bakışları dahada artmış şekilde bana bakıyordu. Ağzımı açıp kızacağım zaman benden önce davranıp konuştu, "Asya hanım, Projenin yedeklerini de Atlas bey almış.", Atakan'ın cümlesiyle donup kalmıştım. "Ne?", diye sorduğumda duyduklarımın gerçek olup olmadığını sorguluyordum. "Çık!", dedim. Daha fazla konuşacak cümlem yoktu. Atlas neyin peşindeydi? Bu şartlar altında ihaleye giremezdim. Neler dönüyordu? Hiç bir şey anlamıyordum. Telefonumu tekrar elime aldığımda titreyen parmaklarımı görebiliyordum. Atlas'ı tekrar aradığımda açan olmamıştı. İçim içimi kemiriyordu. Başına bir şey mi gelmişti acaba? Mesaj kısmına girip yazmaya başladım.

"Atlas, neler oluyor? Korkmaya başladım. Projeyi senin aldığını söylüyorlar. Neden böyle bir şey yaptın?",

gönderdikten sonra bir süre durup tekrar okudum. Gerçekten anlamıyordum. "Öykü!", öykü adını duyar duymaz içeriye gelmişti. "Kayaoğlu holdingi ara Atlas Kayaoğlu'nu bağlasınlar!", dedim. Öykü kızgınlığımın farkında olduğu için bir şey söylemeyip dediğimi yapmak için odadan çıktı. Telefonuna bir şey mi olmuştu acaba?

Ekranımın açık mesaj kısmına bakıp tekrar mesaj yazmaya başladım.

"Atlas! Bana bir açıklama borçlusun!", yazıp gönderdim. Ne diyecektim bilmiyordum. Sadece her şeyin bir yanlış anlaşılmadan ibaret olmasını diliyordum.

Kapı açıldığına, Öykü içeriye girmişti. "Efendim, Atlas bey şirkette değilmiş.", dediğinde kalp atışlarım hızlanmıştı acaba başına bir şey mi gelmişti? Telefonumdan 'Uğur' ismini bulup tıkladım. Telefon ikinci çalışında açılmıştı. "Efendim baldız?", sesindeki mutluluk biraz oldun rahatlatmıştı. Atlasa bir şey olsa Uğurun haberi olurdu. Öyle umuyordum. "Selam, nasılsın?", diye sordum daha çok kısa kesip asıl soruya sorma telaşındaydım. "Ben iyiyimde. Hayırdır bir şey mi oldu? Ses tonun bir garip.", dediğinde dudaklarımı ısırdım. Acaba çok mu evham yapıyordum. Sadece telefonu unutmuş olamaz mıydı? "Şey ben Atlasa ulaşamıyorum da. Sen biliyor musun?", sorduğum sorunun cevabını heyecanla bekliyordum. "Yoo dünden beridir hiç konuşmadık. Allah allah!", dediğinde kalp atışlarım hızlanmıştı. İyi bir şey çıkmayacakmış gibi duruyordu. "Başına bir şey gelmemiştir değil mi?", diye sordum. Ağlamak üzereydim. "Sakin ol. İş için bir yerlere gitmiştir. Telefonu da sessizdedir. Bir şey olsa haberimiz olurdu merak etme.", dedikleri beni rahatlatmaya yetmemişti. "Tamam ben bir kez daha arayım.", dedim. Telefonu kapattığımda içimdeki korku daha da büyümüştü. Artık oda üzerime üzerime geliyordu. Gidip evine baksam iyi olacaktı. Belki de oradaydı.

~~~~

Çaldığım zilden sonra kapıyı evin hizmetçilerinden biri açmıştı. "Atlas bey evde mi?", diye sorduğumda kadın telaşsız ve oldukça yavaş bir ses tonuyla konuşmaya başladı. Kelimelerin ağzından çıkması saatler alıyordu sanki. "Atlas bey sabah eşyalarını toplayıp şehirden ayrıldı.", dediğinde donup kalmıştım. Bir şey söylemeyip arabama doğru yürümeye başladım. Avucumun içindeki çantamın sapına tırnaklarımı geçiriyordum. Şehirden ayrıldı da ne demek oluyordu? Sağlıklı olması biraz olsun rahatlasada içimdeki şüphe yeşermeye başlamıştı. Beni kullanmış mıydı? Her şey oyun muydu? Eğer öyleyse neden onca zaman benim için uğraşmıştı. Bilmiyordum aklım karman çoman içerisindeydi. Arabamın kapısını açıp bindim. Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece ormanlık alanda bilmediğim yollarda arabamı sürüyordum. Göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Ne için ağlıyordum? Gerçekten beni kullanmış olabilir miydi ki? O böyle birisi miydi? Bunu düşünmek bile zoruma gidiyordu. O öyle biri değildi. Ya da ben çok aptaldım. Kimi arayacaktım bilmiyordum. Ne yapacaktım hiç bilmiyordum.

Arabamı deniz kenarına çekip durdum. Denizin maviliğine dalıp gitmek bana Atlas'ı hatırlatıyordu. Sağlıklı ve güvende olmasını istemem saçma mı olurdu? Sonuçta beni terketmiş olma ihtimali vardı, ama yinede her şeye rağmen ben onu seviyordum. Sağlıklı ve güvende olmasını çok istiyordum. Beni kullanmış olma ihtimali bile olsada istiyordum.

Güneş batmaya yakındı. Turuncu ve kırmızı renkler denize yansıyordu. Aklımdaki düşüncelere ara verip anın tadını çıkarmaya karar verdim. Emindim Atlas beni seviyordu ve asla böyle bir şey yapmazdı.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin