18. GÜN

41.5K 981 52
                                    

Belimde hissettiğim kolla gözlerimi açtım. Atlas kaslı kollarıyla belime sarılmış halde uyuyordu. Sırtımdaki göğüsü yavaşça inip kalkması uykusunun derin olduğunu anlamama sebep olmuştu. Başımın altından uzattığı kolunu okşadım. Halen çıplak ve yatakta olmamız oldukça komiğime gitmişti. Elini avuçlayıp parmaklarını parmaklarımdan geçirdim. Elleri kocamandı. Onun bu kadar kaslı ve büyük olması bana hep güzel ve çirkindeki prensi hatırlatıyordu. Elbette çirkin değildi aramızda çirkin olacak biri varsa o ben olurdum. Bu düşünceme kıkırdamıştım. Aklıma, çirkin prensin ben, güzel prensesin de Atlas olduğu bir hayal canlandırdığımda kıkırdamamı bastıramıyordum. Oldukça komikti çünkü. "Neye gülüyorsun?", Atlas'ın uykulu sesini duyduğumda yüzümü ona çevirdim. "Hiiiç.", dedim. Ellerim kaslı göğüsünü okşamakla meşguldü. "Hımm. Birileri yaramazlık mı yapmak istiyor yoksa?", diye konuştuğunda utanmıştım. Göğüsüne yumruk atıp itiraz ettim, "Yaa Atlas!", "Yaa Asya.", benim taklidimi yaparken üzerime çıkmıştı. Bacakları bacaklarımda göğüsü göğüsümdeydi. Kendimi bu kadar huzurlu ve mutlu hissettiğim hiç bir anım yoktu. Atlas boynumu öperken konuştum. "Ben acıktım.", "Ben de.", öpücükleri arasında konuştuğunda gülümsedim. "Ben ciddiyim.", "Ben de.", halen öpmeye devam ediyordu. Onu itip altından kaçtım. Yerdeki gömleği üzerime geçirip Atlasa doğru döndüm. Atlas'ın bakışları gömleğin acıkta bıraktığı vücudumda geziniyordu. Düğmeleri iliklemediğim için göğüslerim de görünüyordu. "Ben duştayken sen de bir şeyler hazırla.", "Emredersiniz paşam başka emriniz.", dedi gülerek. Dudaklarımı büzüp bambi bakışları atmaya başladım. "Lütfeeen.", dediğimde Atlas gözlerini devirdi. "Bu kadar klasik bir yemi nasıl yutarım ya.", diye söylenip yatakta oturur pozisyonuna geçti. "Ona doğru uzanıp dudaklarını öptüğümde beni belimden tutup tekrar altına almıştı. "Ama önce sabah sevişmesi isterim.", dediğinde kıkırdadım. Bu kadar doyumsuz olması normal miydi? Ya da benim asla karşı koymamam? Atlas dudaklarıma doğru uzanıp öpmeye başladı.

~~~~

Bornozumun ipini bağlayıp saçlarıma havlu sardım. Odaya girdiğimde aşağıdan sesler geliyordu. Aşağıdaki sesler o kadar değişikti ki istemsizce odandan çıkıp merdivenleri inmeye başlamıştım. Mutfakta yine bir kırılma sesi geldiğinde dudaklarımı ısırdım. Mutfağın kapısına kadar gelen portakal suyu beni neyin beklediğinin fragmanı gibiydi. Yavaşça kaymamaya dikkat ederek içeriye girdiğimde gördüğüm manzara beni şok etmişti. Filmlerde bir anda gözlerinizin önüne fırlayan sahneler gibi tüm dağınıklar öyle gözlerimin önüne fırlamıştı sanki. Ağızımı kapatıp Atlasa baktım. Atlas kesmeye çalıştığı çeri domates elinden fırlayınca bıçağı kesme tahtasına geçirmişti. "İnanmıyorum!!", dediğimde Atlas'ın sinirli bakışları bana döndü. "Bu mutfağın hali ne lan!!", dediğimde Atlas kaşları çatık halde konuştu, "Lan mı? Çok ayıp!", dediğinde gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Yerde portakal kabukları ocakta yanmış yumurta. Buzdolabının açık kapağından akan reçeller, kırılmayan kalmamış bardaklarım. Mutfağın belli alanlarına saplanmış bıçaklar, Atlas'ın üzerinde sıçrayacak yer bulamamış lekeler, tüm İstanbul'a yetecek kadar ekmekler, yanık kokusu, açık musluk ve en kötüsü kırılan mutfak camım. Oturup ağlamak istesemde bana masum bakışlar atan Atlas'ı gördükçe gülmemek için kendimi sıkıyordum. "Atlas doğru söyle 3.Dünya Savaşı mı başladı?", cümlemin aralarında çıkan kahkahalarıma engel olamıyordum. Gözlerini devirip sapladığı bıçağı geri almaya çalıştı. "Atlas ben taşınıyorum. Kesinlikle bu mutfak adam olmaz, bana yeni bir ev borçlusun!", dedim. Ağzım açıktı halen, şaka gibiydi ya. "Abartma ya!", dedi bir de masum masum. "Lan gerizekalı deseydin ya bana ben yemek yapmaktan anlamam diye niye mutfağımı katlettin be vicdansız!", söylene söylene mutfağın en sevdiğim yeri olan penceredeki sedire oturdum. Mutfağa bu açıdan baktıkça bayılmamak için zor duruyordum. "Allah aşkına ya!", "Hepsi senin suçun Asya! Beni mutfağa sokmak için dişiliğini kullandın.", dediğinde ağzımı kapattım. Gözlerim birazdan yerineden çıkacaktı. "Allah cezanı vermesin Atlas gerçekten sana başka bir şey demiyorum!", kıkırdaya kıkırdaya mutfaktan çıkarken konuştum, "Hemen temizlik şirketini ara ordusunu yollasın. Bu mutfağı iki günde anca temizlerler.", dedim. Şaka maka gerçekten mutfağımı mahvetmişti. Buzdolabının açık kapağından gördüğüm kadarıylada yiyecek hiç bir şeyim kalmamıştı. Alışverişe çıkmam lazımdı. Odama geri dönüp giyinme odama girdim. Alışverişe çıkacaktık ve her şeyi Atlas'a ödetecektim. Bunun cezanı çektirmem lazımdı.

~~~~

"Asya biraz abartmıyor musun?", aldığım bıçak setine bakıp gözlerini devirdi. Alışveriş arabasını ittiriyordu. "Mutfağın her köşesine sapladığın bıçaklar yüzünden bıçağım kalmadı Atlas.", dedim. Atlas gözlerini devirdi. "Hayır anlamıyorum, zenginsin, yakışıklısın, normalde yemek yapabiliyor olman lazımdı.", dedim gülerek. "Sen biliyorsun sanki.", dediğinde kıkırdadım. Ben de bilmiyordum ama mutfağı o hale sokmuyordum. Peynir çeşitlerinden sepete attığımda konuştu, "Bu kadar peyniri ne yapacaksın?", "Yiyeceğim.", ne yapabilirdim ki başka? "Bu kadar peyniri asla yiyemezsin. Şu haline bak 45 kilo musun sen?", omuz silktim. Peynir benim en sevdiğim yiyecekti. Peynirsiz kahvaltı düşünemezdim. "53." dedim. "Yok kesinlikle seni Lale sultanın eline teslim etmem lazım.", dediğinde kaşlarımı çattım. "Lale sultan kim?", "Annem.", dedi umursamazca. Gülme isteğimi zor bastırmıştım. Hemen annesiyle tanıştırma düşüncesi beni mutlu etmişti. "Çıkabiliriz artık.", dedim bir sepet dolu ürüne bakarken. "Ivır zıvır aldın hep.", dedi. Şok olmuştum. Önündeki sepet ağızına kadar dolmuştu. "Şaka mı yapıyorsun? Sepeti görmüyor musun?", dediğimde omuz silkti. "Hepsi kahvaltılık malzemeler.", "Ben kahvaltı etmeyi seviyorum çünkü.", "Ama ben de o evde yaşıyacağım doğru düzgün şeyler almalısın.", yanına yaklaştığımda elini belime attı. "Benimle mi yaşamak istiyorsun?", diye sorduğumda beni kendine doğru çekip, önüme düşen saçlarımı kulağım arkasına doğru koydu. "Evet, sen istemiyor musun?", diye sorduğunda gülümsedim. Elbette onunla yaşamak isterdim. "İstiyorum.", dediğimde dudaklarıma doğru yaklaşıp öptü. Küçük ama uzun öpüşmemizi yanımızdan geçenlerin kahkahası sonlandırmıştı. Atlas giden bir grup genç kızlara baktığında kızlar kahkaha atıyorlardı. "Sanırım ilk fanın oldular.", dedim kahkaha atarken. Genç kızların güya çaktırmadan Atlas'a baktıklarını görebiliyorduk. "Benim sandığından da fazla fanım var güzelim.", dedi yanağımdan makas alırken, "Tabii canım hatta tüm ülke Atlas Kayaoğlu diye ölüyor.", dediğimde kahkaha attı. "Hadi hadi uzatma gidip et alalım." Araba önümde bu sefer ben ona ayak uyduruyordum.

~~~~

Evin kapısını açtığımda burnumu dolduran çamaşır suyu kokusu bu evin temizlendiğinin kanıtıydı sanki. Atlas elinde poşetlerle mutfağa girdiğinde ben de elimde kağıt havlularla arkasındaydım. Asla bana taşımam için poşet vermemişti. Neymiş erkek adam sevgilisine poşet taşıtmazmış ben zaten poşetler ağırlığındaymışım. Mutfağa giriş yaptığımda ilk halinden daha düzgün ve temiz duruyordu. Gerçekten çalışanlar iyi bir iş çıkartmışlardı. Atlas poşetlerdeki aldıklarımızı yerlerine yerleştirmeye başladığında elime çikolata barların bir tane alıp sedire oturdum. "Sen yardım etmiyor musun?", "Hayır seni izleyeceğim.", dedim gülerek. Çikolatadan bir ısırık aldığımda Atlas'ın bakışları bana dönmüştü. İştahlı iştahlı yediğim çikolatayı izliyordu. "Ne o acıktın mı?", ağzım dolu halde konuştuğumda Atlas güldü. "Seninki de poşetlerdedir.", dediğimde omuz silkti. "Benim istediğim çikolata değil sensin.", ağzımdaki lokmayı yutamamış boğazımda kalmıştı. Bir kaç öksürükten sonra kendime gelmiştim. Bu adam kesinlikle romantik bir hödüktü.

Atlas poşetleri yerleştirdikten sonra yanıma gelip, karşımdaki sandalyeye oturmuştu. "Çok teşekkürler beyfendiciğim.", dedim gülerek. Elimi tutup öpünce konuştu. "Rica ederim hanımefendiciğim.", dedi gülerek. Onu gerçekten çok seviyordum. Gözlerindeki maviliklerine bakıp dalıp gitmek en sevdiğim şey olmuştu.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin