Dün içip sızdıkları için hala uyanamamışlardı. Ayakkabılarımı giyerek hızla sahile indim. Biraz esnedikten sonra kendimi çimlere attım. Gökyüzü masmaviydi ve hafif bir rüzgar esiyordu.
Gözlerimi kapatıp o anı yaşamak isterken birden yanımda birisini hissettim. Kafamı oraya döndürdüğüm de jungkook denizi izliyordu.
"günaydın"
"günaydın, seni burada görmeyi beklemiyordum"
"sürpriz yapmayı severim"Dediği şeye gülerken tekrar söze girdi.
"koşmak ister misin?"
Yattığım çimende kalkıp jungkooka döndüm. Cevabı almış olacak ki gülmeye başladı. Koşmaya başladığımızda saat sanki su gibi geçmişti. Hafif esen bir rüzgar bize eşlik ediyordu. Geri dönüş yolunda dünki sorunun cevabı beklermiş gibi bir hali vardı. Spor salonuna yürürken konuşmaya başladım.
"soyeon çocukluk arkadaşımdı"
Söylediğim şeyle bana baktığında şaşırmıştı ama devam ettim.
"minnie ve soyeon la beraber yaşardık. Yani eski mahallede... Dragon ise eski bir sokak dövüşçüsü.."
Yürüken aynı zamanda söylediklerimi merakla dinliyordu.
"birgün sokak maçındaydık.."
"ne yani sokak maçlarına mı çıkıyordunuz?"
Suratında ki ifadeye gülerek cevap verdim.
"evet ama biz değil.. Dragon"
Rahat bir nefes alırken haline kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.
"dragonun rakibi CL Di ve maçı hile yaparak bitirmek istiyordu. Sargılarının arasında jilet vardı. Bütün insanlar etrafı sarmış maçı dragonun kazanmasını bekliyordu. Biz ise köşede onu izliyorduk. Sargısında ki jiletle dragon vurduğunda ne olduğunu anlamadık. Dragonun suratı çizilmişti, üstüne giderek daha çok vurmaya başladı. Her yerinden kanlar akıyordu. Dayanamayarak minnie ile dragonun yanına gittik. Onu köşeye çektiğimizde sinirle itiraz ettim"
"sokak dövüşü olabilir ama tek tural sahad abaşka bir cisim bulunmamasıydı. İtirazımla sargısının içine bakıldı ve jiletler ortaya çıktı. CL sinirle yumruklarının hedefi benken minnie araya girdi ve aldığı darbe ile yere düştü. Soyeon öylece izliyordu."
Merakla gözlerime baktı. Anlatırken içim acıyordu, suratını hayal ediyordum.. Ama yinede devam ettim.
"soyeon yerdeki sopayı aldığı an bize yardım etmeye geliyor diye sevmiştim ama o sopa ile minnie in eline vurdu. CL ile oradan ayrıldılar. O günden sonra sokak dövüşleri bitti. Bambam ile o zaman tanıştım. Oda sokak dövüşünü izliyordu. "
"soyeon geçen senenin birincisi, nasıl dövüştüğünü en iyi sen biliyorsundur lisa"
"neyse geldik, hadi geç içeri"
Spor salonuna geldiğimizde saat 11 e geliyordu ve sadece jennie ve bambam vardı. Saçlarımı toplayarak yerime geçtim. 1.turu kolay atlatmış olabilirim ama 2.tur daha zorlu olacaktı.
Ringe çıkıp siyah bandajı gözüme bağladım. Bambam da ringe çıktığında pür dikkat kesilmiştim. Yaptığı hareketlerin sesini duyarken karşı durmaya çalışıyordum.
Birden yediğim çelme ile yere düştüm.
"aoıuı, acıdı"
Jungkook un gülmesini duyduğumda artık 2 kişilerdi. Arkamda beliren sesle tekme attığımda bambam olduğu anladım. Çünkü bebek gibi ağlama sesleri çıkarıyordu. Bambam hala yerde yatıyordu ve jungkookun hareketlerini kestirmeye çalışıyordum.
Karşımda olduğunu hissettiğimde hızla ona yöneldim. Yumruklarımı engelliyerek oradan kaçtı. Çalıştıklarımızın işe yaramasına sevinmiştim.
Bambam hızla tekme attığında ayağını yakalayarak durdurdum. O ise dua ediyordu.
Ayağını hızla çektiğimde yere düştü.
Bambam yerde yatarken jungkooku kestirmeye çalışıyordum. İçeri giren birkaç insan sesiyle daha çok odaklanmış hareketlerini hissetmeye çalışıyordum. Hızla gelen yumruğu hissetmemle karşı vermeye başladım. Hızla tekme atocağım sırada ayağımı yakalayarak konuşmaya başladı.
"yemezler"
Tuttuğu ayağımdan güç alarak diğer ayağımla dönerek kafasına vurdum. Yere düşme sesi geldiğinde bambam bağırıyordu.
"aauuuuv jungkook iyi misin?"
Gözlerimi açtığımda jungkook yere yatmış kafasını tutuyordu. Elimdeki sargıları çıkararak yanına gittim. Kafasına bakarken vurduğum yer kızarmıştı. Üstüne üstlük şişmek üzereydi.
Hızla ringten inip buzluktan buz alarak yanına ilerledim.
" başın dönüyormu?"
"biraz"
"gözlerini açıp etrafa bak"
"açamıyorum lisa, çok parlak burası"
"bambam yardım et ringten indirelim."Takla minderlerine üzerine yatırdığımızda kafasına buz tutuyordum. İçeri tae girdiğinde gülmeye başladı.
"yine mi dayak yedi"
"Taehyung!"
"tamam tamam birşey demedim"Buzu kaldırdığımda vurduğum yer morarma ya başlamıştı. İyiki sert vurmamışım. Hastanelik olurduk. Dolaptan sargıyı aldığımda başını dizime koydum. Başını sararken gözleri hala kapalıydı.
"jungkook kötüysen hastaneye gidelim"
"yok yok iyiyim, biraz böyle kalsam hiçbir şeyim kalmaz"Kafasını sardıktan sonra konuşmaya başladı.
"ama hala burası çok parlak"
elimle gözünü kapattığımda gülmeye başladı. Akşama doğru namjoon geldiğinde yanında jisoo da vardı. İkisi jungkooku görünce koşa koşa geldiler.
"noldu, kafası niye sargıda?" jisoo
"bağırmayın, uyuyor."
"lisa dan kafasına tekme yemiş" taeSöylediğine bambam bile gülerken jungkookun telefonu çalmaya başladı. Ekranda yeri yazıyordu namjoon görür görmez telefonu alarak uzaklaştı.
Kısa süre sonra jungkook gözlerini açtığında kafasını tutarak doğruldu.
"başım zonkluyo"
Hepimiz yine gülmeye başladık.
"birkaç gün evinde dinlen, hem senin işin yokmu çalışsana, hergün burdasın."
"sanada yaranamıyorum lisa aaa"
Dediğine gülerken namjoon geri geldi. Telefonu bırakarak jungkooku çağırdı. Oturduğu yerden kalktığında bende bambamın yanına ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One of the Ring - Liskook
FanfictionAdım Lalisa Manoban, sessiz bir kadın olduğumu söylerler. Halbuki ben sessiz bir kadın değilim. Ağzım susar, yumruklarım konuşur...