Hayatımda hiçbir zaman en iyisini yaşamak istemedim. Başıma çok iyi bir şey geldiğinde acaba daha kötüsünü yaşasam ne yapardım diye sorguladım. Kötü olanı yaşayanın hissedebileceklerini hissetmeye çalıştım.
Tabi bir de herkes gibi en kötüsünü yaşamakta istemedim. Kim ister ki? Fakat ben en kötüsünü yaşadığımda dahi ' en iyisini yaşasam acaba ne yapardım' sorusunu çoğu kez kendime sorup, kendimi avuttum.
Şöyle bir felsefem hakim hayatımda. Olması gereken daime olacak, yaşamam gerekenleri yaşayacağım fakat sadece engel olabileceklerime karşı koyarak engelleyeceğim.
Oturduğum koltukta huzursuzca kıpırdandım, burası benim evim değildi ki nasıl rahat edebilirdim ? Merdivenlerden inen Hakan abiyi görünce anında ayağa kalktım.
'' Sarye rahatına bak, burası da artık senin evin sayılır biliyorsun değil mi ?'' dedi çarpık bir tebessümle. Elinde ki pijama takımını bana uzatarak
'' Sana Okanın kıyafetlerinden getirdim. Bunları hiç giymemiş büyük ihtimalle, duşun yerini biliyorsun. Bugünlük idare et bunlarla yarın kıyafetlerini almaya gideriz.'' dediğinde elinde ki kıyafetleri usulca aldım.
'' Bir şey demesin ?'' dedim kuşkuyla
'' Bir şey demeye hakkı var mı sence bu saatten sonra ?'' dedi gülerek, ima ettiği şey sinirlerimi bozmuştu ses etmeden yanından geçtim ve banyoya doğru adımladım.
Evlendiğim yetmiyor bir de kıyafetlerine mecbur bırakılmıştım. Şaka gibi ya. İç çamaşırlarımı elimle yıkayıp tekrardan giymek zorundaydım, yanımda hiç bir şeyim yoktu. Hızlıca duşumu alarak kapıda asılı olan bornoza sarıldım, Okan abinin olmaması için dua ederken çekmeceden kurutma makinesini çıkararak kurulanmaya başladım. Adamların makinesi bile kalite ya şuna bak diye iç geçirirken elimdeki iç çamaşırları kurutmuştum bile. Üzerime geçirdiğim pijamalar bana 10 beden büyük gelse de şuan bunları giymek zorunda olduğumu kendime defalarca hatırlattım. Kafamdan geçirdiğim tişörtte keskin bir parfüm kokusu vardı, cidden pijamaya bile parfüm mü sıkıyordu ? Koku burnuma dolmaya başlamıştı bile bütün benliğimi ele geçirmişti. Saçlarıma havluyu geçirerek banyodan çıktım. Hayatın bana ne zaman güleceğini beklemekten yoruldum, artık harekete geçmemin vakti gelmişti geçiyordu hatta. Ömrümü bu evde Okan abiyle çürütemezdim değil mi ? Bu sadece bir anlaşmaydı ve bu anlaşmada beni asla yalnız bırakmayacak abim vardı gerekirse beraber savaşırdık ben buna inanıyorum en azından buna inanmak zorundaydım o beni burada Okan abiyle bırakmazdı değil mi ?
'' Orada daha ne kadar dikileceksin?'' diyen Hakan abinin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. O da az şerefsiz değildi de neyse.
'' Açıkmışssındır, bir şeyler yemeyi ihmal etme '' dediğinde eliyle masayı gösterdi. Beyaz tabağın içerisinde beni ye diye haykıran sandviç ve vişneli meyvesuyu vardı, çekinmesem hayvan gibi dalacağım tabaktan uzaktaydım şuan. Usulca masaya yanaşarak sandalye de ki yerimi aldım. Ses etmeden yediğim sandviçin bana yetmediğini düşünüyordum ama sonuçta burası benim evim değildi öyle dolaba girerek rahat rahat birşeyler yiyemezdim öyle değil mi ? Usulca koltuğa yerleşerek bahçede bulunan havuzu izlemeye koyuldum. Koltuğun hafifçe çökmesiyle kafamı sağa çevirdim.
'' Her şey yoluna girecek'' diyen Hakan abiye inanmak çok zor geliyordu şuan bana.
''Ya yoluna girmezse ?'' dediğimde
'' Başka yolla deneriz'' dediğinde bana umut vadediyordu.
'' Ben sana örtü falan getireyim yoruldun bugün '' dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. Yanımdan kalktığı zaman arkasından gidişini izliyordum, kardeşinden ne istemişti o Buğra denen adam ? Şimdi değil ama elbet bir gün öğrenecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKKAT ABİM!
Teen Fiction"İnsanlar hep yarına hazırlanıyorlardı, ben buna inanmıyordum. Yarın onlara hazırlanmıyor. Orada olduklarını bile bilmiyor. " Sofyanın sesini duymamızla ona döndük " Sarya"dedi " Hı" dedim güçsüz sesimle " Ne yapıyorsunuz? diyince Abim Sofya'ya "...