Louis çevresindeki adamlara göz gezdirdi. Buraya neden geldiğini elbette biliyordu. Babası bu adamları dolandırıp kaçmıştı, adamlarda babasının Louis'ye değer verdiğini düşünüyor olsa gerek onu alıkoymuşlardı. Onların düşüncesine göre babası Louis için geri dönüp oğlunu kurtaracaktı. Hayatta her şey düşündüğümüz gibi olmuyordu.
Babası Louis'ye kalabalık bir ortamda olmadığı sürece asla değer vermezdi. Zaten kalabalık ortamlarda da değer veriyormuş gibi yapardı. Babası ve üvey annesi evden çıktığında Louis hala uyuyordu. Sabah uyandığında evde yabancı insanların olduğu görünce odasına doğru koşsa da yakalanmıştı.
"Söyle bakalım küçük bey, baban nerede?" dedi karşısındaki sert yüzlü adam. Tabii ki tanıyordu bu adamı. Drew Styles. Babasıyla ortak iş yapıyorlardı, ki babası onu dolandırıp kaçmıştı.
"B-bilmiyorum." adamın sabrı taşmak üzere gibiydi. Louis'ye bu soruyu ne zaman sorsa aynı cevabı alıyordu.
"Eğer zarar görmek istemiyorsan konuşmalısın, aksi taktirde buradan sağ çıkamazsın. Henüz genç olduğun için sabırlı davranıyorum ama sabrımın son demlerindeyim. Ben sağ bıraksam bile burada bir oda dolusu adam var. Dövmeselerde üzerinde farklı şeyler deneyebilirler."
"Y-yemin ederim b-bilmiyorum." derin bir nefes aldı. Sakin kalması gerekiyordu. "Benim onların evden gittiğinden bile haberim yoktu. Eğer haberim olsaydı, ilk geldiğinizde babamın nerede olduğunu sormazdım." gözlerini dolduran yaşları geri göndermeye çalıştı.
"Bay Styles, oğlunuz sizinle görüşmek istiyor." iri adamın arkasından gelen genç oğlanın kaşları çatıktı.
"Şimdi işim var."
"Ne yapıyorsun, yine birilerini mi tehdit ediyorsun?" gözleri Louis'yi bulduğunda yutkunma ihtiyacı hissetti. Louis'yi sindiği yerden sarsarak kaldırdıklarında kaşları daha çok çatıldı. Genç oğlanın cılız bedenini resmen sürüklüyorlardı.
"Arkadaşıma ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" dedi aniden. Babasına bakıp onu bırakmaları için talimat vermesini bekledi. Babası önce Harry'ye sonra Louis'ye baktı.
Harry tekrar genç oğlana baktığında onun ürkek bakışlarının kendisine döndüğünü fark etti. Ne yapmıştı da buradaydı? Babasının yanında çalışan adamların ne kadar acımasız olduğunu biliyordu. Bu zayıf oğlanı onların elinde bırakmazdı.
"Joe hemen çek ellerini onun üzerinden." deyip yanlarına giderek adama sert bir bakış attı. Oğlanı bileğinden tutup kendisine çekti. Onu hala bileğinden tutarak babasının karşısına geçti. "Biz yukarıda olacağız, eğer sormak istediğiniz bir şey varsa medeni bir şekilde sorun." diyerek arkasına sinmiş oğlanı çekiştirerek bodrum kattan çıktı.
Odasının olduğu kata gelene kadar hiç konuşmadılar. Louis onu kurtaran bu oğlana sığınmanın ne kadar doğru olduğunu sorguluyordu. Harry onu bir odaya alıp kapıyı kilitledi. Louis bir-iki adım geri attı.
"Benden korkmana gerek yok, sana zarar vermem. Ne için o durumdaydın?"
"Babam yüzünden." diyebildi Louis. Hala ona güvenip güvenmemekte kararsızdı.
"Seni daha önce görmüş gibiyim." dedi Harry onu süzerek. İçinden görmüş olsam bu gözleri unutmazdım diye geçirdi.
"Babam Charles Tomlinson." dediğinde Harry'nin kaşları havalandı.
"Babalarımız ortak o zaman." Louis utandı. Babasının yaptığı şey yüzünden yargılanıyor olmak utanç vericiydi.
"Babam, babanı dolandırıp karısıyla birlikte kaçmış." dedi kısık bir sesle. Artık kendisini kurtaracak hiç kimse yoktu. Bu oğlan onu biraz sonra bodruma tekmeleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hostage | Larry
Fanfiction"Arkadaşıma ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" dedi aniden. Babasına bakıp onu bırakmaları için talimat vermesini bekledi. Babası önce Harry'ye sonra Louis'ye baktı. Harry tekrar genç oğlana baktığında onun ürkek bakışlarının kendisine döndüğünü fark...