GİRDAP: BÖLÜM 9: GERÇEKLER

90 77 6
                                    

9. BÖLÜM: GERÇEKLER

     Onların Ruhunda açılan yaraları sarmaya geldim     
     Ve Ruhuma işleyen acılarımı almaya geldiler.

      Elimde tuttuğum notlarda yazanlar suratıma tarifi imkansız büyüklükte gülüş yerleştirirken heyecandan elim titriyordu.  Bunları buraya koyan Berat’tan başkası olamazdı. Çünkü ondan başka kimsede odanın anahtarı yoktu. Bunun bilincinde olmak beni daha da heyecanlandırırken  elimde tuttuğum üç notu bir daha hiç kaybetmemek üzere çantamın ön gözüne koydum. Dün bunlar gibi başka bir not bulmak için dağıttığım kıyafetlerimi  toplayıp odada bulunan dolaba düzenli bir şekilde yerleştirdikten sonra banyoya girdim. Banyo da siyah karo taşlar ile süslenmiş gayet modern ve şık duruyordu. Hızlıca bir duş aldıktan sonra kıyafetlerimi giyip saçlarımı kurutmak için aynanın karşısına geçtim. Saçımı sardığım havluyla saçımın ıslaklığını giderip   banyo vestiyerinde bulunan kurutma makinesiyle hızlıca saçlarımı kuruttuktan sonra hayatın bana sunduğu tek şans olan düz saçlarımı bana yakıştığını düşündüğüm için  hızlı bir şekilde iki yandan ters ördüm. Saçlarımın uçlarını da bağladıktan sonra çantama kattığım birkaç makyaj malzememi alıp tekrar aynanın karşısın geçtim. Şu anda neden makyaj yapıyorum bilmiyorum ama içimdeki bu dürtüye engel olamıyordum. Yüz ten rengim  eşitlensin diye hızlıca sürdüğüm kapatıcının ardında örgü ile çok yakıştığını düşündüğüm gür ve uzun kirpiklerime rimel de sürdükten sonra dudaklarımı hafif bir pembe ruj ile renklendirdim. Normal insanların no make up diyecekleri makyaj benim için maksimum makyaj olabilir sanırım. Son olarak çantamdan çıkarıp baş ucumdaki dolaba koyduğum parfümü alıp birkaç kere sıkıp bana hediye ettikleri telefonu da aldıktan sonra odadan çıkmak için yeltendim. Yavaşça kapıyı açıp etrafta biri var mı diye bakıp kimseyi göremeyince hızlıca Barışın dün bana gösterdiği Emir’in odasına gittim. Kapını önünde kalıp içeri girip girmemek konusunda tereddüt yaşasam da birkaç saniyelik düşünce bozukluğumun beynimin verdiği emir ile birlikte kolumun kalkıp kapıyı çalması ile son buldu.

       Ben kapını açılmasını beklerken içeriden gelen sesle aniden irkildim. “Gel Aylin” diyordu içeriden Berat’ın fütursuz  sesi. Şaşkın bir şekilde tereddütle kapıyı açıp önce kafamı kapından içeri soktum. Berat’ı yatakta otururken görünce “Müsait misin? ”diye sordum çekingen bir sesle. Kafasını evet der gibi aşağı yukarı  salladığında Emir banyo olduğunu tahmin ettiğim bir kapıdan çıkıp içeri girip birkaç saniye beni gördüğü için  şaşırmış bir şekilde öylece baktıktan sonra  “H-Hoş geldi...  Denir galiba bu durumda değil mi?” diye sordu kafası karışmış gibi bir ile saçını karıştırırken. Komik tavırlarına burnumdan güldükten sonra Berat ile göz göze geldiler. Benim anlamadığım bir telepati yolu ile kendi aralarında birkaç saniye bakıştıktan  sonra Berat’ın kafasını sallaması ile  “Ben gidiyim o zaman.” dedi Emir sanki burada biraz daha kalsa Berat onu gebertecekmiş gibi sert ve hızlı adımlar atıp kapıdan çıkarken.

       Tam karşısına geçip “Nereden anladın? ”dedim ellerimi önümde birleştirip. “Neyi? ”diye sordu anladığı halde anlamamış gibi yapıp  zümrüt yeşili gözleri ile benim gözlerimin içine bakarken. Onun gözlerine bakarken neden olduğunu bilmediğim bir derinlikte boğuluyor gibi hissediyorum çoğu zaman. Ve his her seferinde daha baskın olsa da benim hoşuma gitmeye başlıyor.
    “Benim geldiğimi. ”dedim onun gibi kısa cevaplar vererek. “Aylin...”dedi oturduğu yerden ayağa kalkıp tam önümde durdu. “Burada hiç kimse bizim odamıza girmeye cesaret edemez. Eğer ki girerse mevzu vardır demektir. Ve mevzu varsa kimse kapıyı çalmaz. ”dedi sert ve aynı zamanda dolgun sesi ile. “Peki...” dedim göz hapsinden kurtulmak için birkaç adım ondan uzaklaşarak. “Bunun için gelmiştim ben. ”dedim elimdeki kutuyu uzatırken. “Ben teşekkür ederim. Ama bunu kabul edemem.” Dedim elimde bir servet taşıyormuş hissi ile dikkatlice kutuyu ona uzatırken. “Aylin...”dedi derin bir nefes alarak. “Dün senin telefonunu attım. Bu gün de onun yerine yenisini alıyorum bu kadar basit. Eğer ki itiraz edersen sabrım taşar ona göre. ”dedi zümrüt yeşili gözlerinin bile rengi kızgınlıktan değişip daha da koyulaşırken. Ben korkudan kutuyu ondan uzaklaştırırken o da benden uzaklaşıp dolabına doğru yaklaşarak içinden çıkardığı siyah bir tshirti benim buradaki varlığımı umursamadan üstündeki gri tshirti hızlıca çıkarıp yenisini giydi. Ben nedensiz bir şekilde onu izlerken gözüme çarpan kasları bütün odağımı üstüne topladı. “Bu gün ilk görevini yapacaksın.” Six pack mi onlar? “Biraz zor olacak ama halledersin sen.” Şu kollardaki kaslar gerçek mi? “Aylin... Sen beni dinliyor musun?” dedi ben farkında olmadan izlediğim vücudunun etkisinden naif sesiyle çıktığımda. “E-Evet. Yani dinliyorum şu an. ”dediğimde ilk defa büyük bir kahkaha attı. Offf Aylin. Sen ne şapşal bir kız oldun böyle. Şu an dinliyorum ne demek. Oldu olacak “Kasların çok hoştu onlara bakmaktan seni dinlemedim ama şimdi dinliyorum, söyle. ”deseydin aynı anlama çıkardı. Aman boş ver o da benim önümde giyinmeseydi. Aynen bundan sonraki yolumuz bu. Aferin sana.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin