O gece neler olduğunu idrak etmem epey sürdü. Erik, seni temin ederim, kendimi hiç bu kadar canlı hissetmemiştim. Bana yaşadığımı hissettirdin, ciddi anlamda.
Rüya olup olmadığını bile sorguladım, kendi kolumu çimdikleyecek ya da kendime tokat atacak kadar ileri gitmedim neyse ki. Sabah Raven çocuksu bir sesle çığlık atarak odaya girdiğine göre... gerçekti?
"Aman Tanrım, birlikte olduğunuza inanamıyorum!" Gelip yatağın ucuna oturdu, o an üzerimde iç çamaşırımdan başka hiçbir şey olmadığını fark ettiğimden yorganı çekebildiğim kadar çektim üzerime.
"Hainsin, Charles. Ne zaman anlatacaktın bana, nikahta şahit eksiğiniz olunca beni arayıp öyle mi haber verecektiniz? Ya da çocuklarınız olunca? Ah gerçi aptal kafam, anlamam gerekirdi. Erik beni arayıp sürekli evin durumunu falan soruyordu, senden bahsediyormuş-"
Raven'ın bu hâline gülmeden edemedim, gerçekten heyecanlı görünüyordu. "Raven, sakin olur musun? Daha yirmi dört saat bile olmadı. Ayrıca... bilmiyorum, bir anda gelişti. Böyle olmasını beklemiyordum, eminim Erik de aynı düşünüyordur."
Erik. Sevgili erkek arkadaşım. Adın dahi kalbimin ritmini değiştirmeye yetiyor.
Raven sanki onun oğluymuşum gibi gururlu bir anne tavrıyla beni tebrik ederken Logan tuhaf bir şekilde sessizdi. Yani, tamamen tepkisiz kalmadı tabii ki, sonuçta en iyi arkadaşım fakat seninle birlikte olmam fikrini pek desteklemediğini anlamıştım. Üstelik bir de o sabah kahvaltıda makul ve hoş bir ev bulduğunu söylemişti. Bu evin Raven ve benim için fazla büyük olduğunu ve gitmesine gerek olmadığını defalarca söylesem de beni dinlemedi. Logan bu, dediğini yapıyor.
Bir şey itiraf edeyim mi? Nişan gecesi tıpkı ilk seferinde olduğu gibi sonuçlanacak diye çok korktum. Üstelik ertesi gün aramalarımı cevaplamaman da pek yardımcı olmamıştı açıkçası. Ne var ki sonra öğle arasında ofisime ziyarete geldin ve ben ne için endişelendiğimi unuttum. Ne aptalım ama, ne yazık ki aşkın insanı aptallaştırdığı bilimsel bir gerçek.
Ofise ceketimi almak için geri dönüp de seni görmem oldukça güzel ve bir o kadar da ürkütücü bir sürprizdi. Eh, süpriz yapmak istediğini söyleyerek bana sevgi dolu bir öpücük bahşetmen ve öğle yemeğini birlikte yememiz için beni ikna etmen o kadar da zor olmadı. Sen de gerçekten mutlu görünüyordun. Gözlerinin içi gülüyor derler ya, o şekilde. Ve ben bunda katkım olduğunu düşününce gurur duyuyordum kendimle. Varlığım nihai amacına ulaşıyordu.
Hava epey soğuktu, yemeğimizi yedikten sonra birlikte kahve içişimizi hatırlıyorum. Kahveyi nasıl içtiğini ilk o gün öğrendim. "Şekerli kahveyi asla içemiyorum," demiştin. "Şekersiz ve koyu oluyor genelde. Vizelere çalışırken uyanık kalmak için içiyordum, alışkanlık hâline geldi." Epey yoğun olmalıydın, zira Litmann marka steteskobunu kabanının cebinde unutmuştun ve fark edince bunu bana anlatıp kendi hâline gülmüştün. Ben ta o zamandan beri emindim mükemmel bir cerrah olacağına. Haklıymışım.
Kahvemi içerken birden ilk birlikte olduğumuzda söylediklerin yankılandı zihnimde. "Bir ilişkiye zamanım yok," demiştin. Öyleyse neden birlikte olduğumuzu merak ediyordum, sormadan edemedim sana. Üşüyen ellerim sıcak kupaya sarılıyken gözlerine baktım ve söyledim. "Bir ilişkiye zamanın olmadığını söylemiştin."
Hafifçe güldün, "Zamanım yok ifadesi külliyen yalan aslında, Charles. Herkesin her şeye zamanı var, yalnızca öncelikleri farklı." Dedin. "O gün sana bunları söylerken bile tek gecelik biri olmadığını biliyordum fakat hayatıma girersen değişmekten korktum. Yanlış değilmiş, değişiyorum. Ama artık beni korkutmuyor. Hayatım daha güzel bir şeye evriliyor."
O gün orada neredeyse ağlayacaktım nutluluktan. Ah Tanrım, o kadar çok seviyorum ki seni! Bir günde nasıl değiştirdin beni, biliyor musun? Ruhumun kurak topraklarına yağmur yağdı, rengarenk çiçekler açtı. İçimdeki yaralara yara bandı olmadın sen, Erik. Onları tedavi ettin. Bana her dokunuşunda, dudaklarını her dudaklarımda hissedişimde ruhumdan biraz kattım ruhuna. Kendimi sana teslim ettim. Sayfalarca yazdığıma bakma, ne kadar yazarsam yazayım, hissettiklerimin yarısını bile anlatamayacağım, biliyorum. Sen yine de anla beni, olur mu? Zira ruhunda hâlâ benden izler var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my beautiful trauma • cherik [√]
Fanfic"Seni çok sevdim, birtanem, her şeyden çok. Bilirsin, bunca sevgiye taş bile çiçek açardı belki. Ama sana yetmedi. Sana o kadar kırgınım ki çok kızıyorum kendime, hâlâ geceleri yatağımızda benimle uyumanı istediğim için. Geceleri saçlarını okşuyo...