⚠️ Drama Allert ⚠️
Hayatımda dört defa asla unutamayacağım kadar çok gerildim. İlki üniversite için girdiğim sınavın açıklandığı zamandı, ikincisi şu anda çalıştığım yere yaptığım iş başvurumdu, üçüncüsü ise bu bölümde anlatacağım, annenle tanıştığım an. Dördüncüyü zaten biliyorsundur sen ama onu da anlatacağım, onun için bu bölüm biraz erken sadece.
Yaklaşık bir aydır birlikteydik, hepsi birbirinden muhteşemdi, hatırımdadır hâlâ. Sevilmek insanı gerçekten iyileştiriyor. Psikoloğum aklıma bile düşmüyordu artık. Raven ve Hank her fırsatta ne kadar mutlu olduğumu belirtiyorlardı. Ayrıca onlar da düğün tarihini belirlediler ve Temmuz ayının ortalarına doğru evlenmeyi planladılar. Onlar için de çok mutluydum, en az bizim adımıza olduğum kadar. Hank'in ablası Raven'a pek ısınamamıştı ama olsun. Diğer akrabaların ne düşündüğünün bir noktadan sonra önemi yok.
Kar yağmıştı ve yollar trafiği engellemeyecek seviyede karla kaplanmıştı bile. Raven o gün Hank'le alışverişe çıkmayı planlamıştı. Zira en sevdiği mağazada büyük bir indirim vardı ve kaçırması ölüm demekti onun için. Hank'in onu ne kadar sevdiği hiç düşünmeden onunla alışverişe gitmeyi kabul etmesinden bile belli oluyor. Raven'la alışverişe gitmek cesaret ister.
Logan'la ise ilk geldiği zamanlardaki kadar iyi ve sık görüşemiyorduk, biraz içine kapanmıştı. Düzeltiyorum, epey içine kapanmıştı. En son böyle içine kapanıp kimseye bir şey anlatmadığında lisedeydi ve annesi küçük kardeşini doğum yapmaya çalışırken doğumda karnındaki bebek ile vefat etmiş, babası ise dayanamayıp üç gün sonra kafasına bir el sıkarak intihar etmişti. Logan'ı hep takdir ettim, ediyorum. Çok güçlü biri o, gerçekten. Onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için gerçekten çok şanslıyım.
Konumuza dönelim. Raven tam montunu giymiş, çantasını omzuna takıp evden çıkmak üzere kapıyı açtığında senin de kapıyı çalmak üzere olduğunu gördüm. Raven sevinçle söyledi. "Erik! Ne güzel seni görmek! Çıkmam lazım çok geciktim, Hank aşağıda bekliyor. Size iyi eğlenceler!"
"Evet, aşağıda karşılaştık." Raven hızlı adımlarla evden çıkarken sen eve girdin ve ayağınla yavaşça kapattın kapıyı. Kar hâlâ yağıyor olmalıydı, omuzlarının ve turuncu saçlarının üzerini ince bir tabaka kaplamıştı. Islanacak olmamı umursamadan sana sarılıp dudağının kenarını öptüm, "Hoşgeldin, hayatım."
Bu kadar detaylı anlatmam seni rahatsız ediyor mu? Etmiyor olmasını diliyorum. Bu şekilde anlatmak tekrar yaşıyormuşum hissi veriyor ve açıkçası acizce bir şekilde şu anda ihtiyacım olan tek şey bu.
Sonra sen, benim aksime tam dudağımı öptün ve kabanını çıkarıp askıya astın. "Ee, görüşmeyeli nasılsın?" Evet, çok uzun zamandır görüşmüyorduk. Üç saattir.
Kıkırdadım istemsizce, "Çok iyiyim, ya sen?"
"Artık daha iyiyim."
Bu havadan ve yanaklarının soğukluğundan -hatta yanakların biraz da kızarmışlardı, azıcık resim yeteneğim olsa hiç şüphesiz zihnimdeki o hâlini resmeder, odama yatağımın tam karşısındaki duvara asardım- yola çıkarak kahve içmek istediğini tahmin ettim. Sen içeri geçerken ben kahveni hazırladım, sade ve koyu. Her zamanki gibi. Yanına geldiğimde salona, şöminenin karşısındaki koltuğa yerleşmiştin.
"Teşekkür ederim." Önemli değil anlamında kısaca gülümsedim, "Annenle konuştun mu?"
Başını sallayarak onayladın beni. "Evet, gelmeden konuştum. Trenle gelme konusunda çok ısrarcıydı, Almanya ile Amerika'nın kara bağlantısı olmadığını anlatırken epey uğraştım. Uçağı bir-iki saate iner. Seninle tanışmak için can atıyor." Ardından boşta olan kolunu kaldırdın. "Ayrıca kahve ile şömine ısınmam için yeterli olmuyor galiba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my beautiful trauma • cherik [√]
Fanfikce"Seni çok sevdim, birtanem, her şeyden çok. Bilirsin, bunca sevgiye taş bile çiçek açardı belki. Ama sana yetmedi. Sana o kadar kırgınım ki çok kızıyorum kendime, hâlâ geceleri yatağımızda benimle uyumanı istediğim için. Geceleri saçlarını okşuyo...