12th

179 36 49
                                    

Anksiyete, panik atak gibi sorunlar yaşıyorsanız bu bölümde yazanlar tetiklenmenize sebebiyet verebilir. Lütfen bunu göz önünde bulundurun, hatta durumunuza göre hiç okumayın. Hiçbir şey sağlığınızdan daha önemli değil.

Tam 16 gün sürdü taburcu olman. Çok yol kat etmiştin, en azından artık otururken, kalkarken veya yatarken desteğe ihtiyaç duymadan halledebiliyordun. Trajik bir şekilde sen iyileşirken ben psikolojik olarak daha da kötü oldum. Sana hiçbir şey belli etmemeye, güçlü davranmaya çalıştım ama ben cidden çok yorulmuştum, Erik. Nefes darlığı ve göğsüme iğne aynı anda onlarca iğne batırılıyormuş hissi bir an bile peşimi bırakmamaya başladı. Bir gece yatağa gittiğimizde ve ben göğsüne yattığımda kalbimin neden bu kadar hızlı attığını sormuştun, o gün fazla hareket ettiğimi söyleyip bir şekilde geçiştirdim. Oysa neredeyse her gün atak geçiriyordum. Çoğu gece rüyamda, hastane odanda seni izliyordum ve monitörde birden tek çizgi beliriyor, kalbin duruyordu ve doktorlar solgun bedenini beyaz bir örtü ile kapatıp seni benden götürüyorlardı, dolayısıyla rüyamdan deli gibi çarpan kalbim sebebiyle uyanıyordum. Çok saçma, biliyorum, hatta belki biraz utanç verici. Sana destek olmam gerekirken desteğe ihtiyacı olan yine bendim. Öylece delireceğim anı bekliyordum adeta. Üstelik bu sefer farklıydı, aniden kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladığında panik atak olduğunu anlayıp kendimi bir şekilde sakinleştirmeyi başarıyordum. Belime sarılman ya da saçlarımla oynaman bile yetiyordu. Artık panik atak mı, yoksa cidden kalp krizi mi geçiriyorum ayırt edemez hâle gelmiştim ve senin hareketlerin hâlâ kısıtlıyken -kolun askıdaydı- bunu tek başıma halletmeliydim.

Hastaneden çıktığın gece yine aynı rüyayı görmüştüm, kabusu daha doğrusu. Yine deli gibi bir çarpıntıyla gece yarısı uyandığımda sen bebek gibi uyuyordun, seni uyandırmak istemediğimden bir battaniye alıp salona gitmiştim. Max bile uyuyordu. Uykum tamamen kaçtığından belki geri gelir umuduyla bir kitap alıp kanepeye uzanmıştım. Gün doğana kadar 300 küsur sayfalık kitabı bitirdim ama uykum asla gelmedi. El mahkum, senin için kahvaltı hazırlayıp Max'in mama kabını doldurdum ve üzerimi değiştirip sıfır uykuyla işe gittim.

Sanırım ciddi ciddi deliriyorum.

8'den 12'ye kadar ancak çalıştım. Öğle arasında tekrar aradığımda birkaç çalıştan sonra aramamı cevaplamıştın. "Alo?"

"Nasılsın hayatım?"

"İyiyim, anne," diye gülerek homurdandığını duyabiliyordum. "Sen nasılsın?"

"Ben iyiyim, bir sıkıntı yok. Ağrın falan yok, değil mi?"

"Yok, ilaç içtim az önce."

"Sevindim. İyi uyudun mu?"

"Baya taş gibi uyumuşum, gittiğini bile duymadım. Kahvaltıyı hazırlayıp çıkmışsın."

Oturduğum tekerlekli sandalyede kendi etrafımda bir tur döndüm o sırada. "Yup, uyuyordun uyandırmak istemedim."

"Sen yemek yedin mi?"

"Hmhm." Yememiştim. "Aslında..." kolumdaki saate baktım. "Birazdan eve geleceğim."

"Charles, cidden, ben iyiyim. Kaç gündür işe gitmiyorsun zaten."

"Maalesef, hayatım, çıktım bile. Evde görüşürüz." Deyip telefonu kapattım. Yöneticimiz bana ayrı bir sempati duyuyor olsa gerek, izin almak pek de sorun olmuyordu. Eh zaten boş yere izin koparmak gibi bir amacım da yoktu.

Eve gelip de gerçekten iyi olduğuna kanaat getirebildiğimde derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum. Sana sarıldığımda her şey normale dönmüştü. Aslında o günün akşamında bizimkileri yemeğe çağırmayı kararlaştırmıştık o yüzden işten erken çıkmam her yönden işime gelmişti. Gün kötü başlasa da güzel geçiyordu benim için, Max'i tasmasını takıp yanımıza alıp biraz yürüyüş yapmış ve eve dönümce de birlikte yemek hazırlamıştık. Neydi doğru cümle... gözümün önünde olursan bir şey olmayacakmış gibi aptalca bir hisse kapılıyordum işte. Ne kadar saklamaya çalışırsam çalışayım, maskem bir yerlerden patlak veriyordu anlaşılan. İlk fark eden Jean oldu. Scott ve sen içeride Riley ile ilgileniyordunuz, Riley'i cidden seviyordun. Hatta bir keresinde "Bu kadar sevimli bir bebek gördüğümü hatırlamıyorum" demiştin. Ben mutfakta iken Jean yanıma gelip elini koluma koymuştu. "Ee, nasılsınız?"

my beautiful trauma • cherik [√]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin