Sigaramı bitirdim, devamını yazabilirim şimdi.
Hayatımın en kötü günlerinden biriydi. Zaten psikolojisi sağlam bir insan değildim, yıkıldığımı iliklerime kadar hissetmiştim. Bakma sen benim mutlu olmalarıma ya da hayattan zevk almalarıma, sen varsın diyeydi onlar. Sen gidince benden geriye pek de bir şey kalmıyordu. Neyse, yaşıyordun ya, buna da şükür. Ayaklanıp bana gelmeni beklemekten başka yapacak bir şeyim yoktu.
Güneş doğana kadar yoğun bakım ünitesinin önünde, seni bekledim. Jean zaten gitmek zorundaydı, Logan'ı da Hank ve Raven'ı evlerine bırakması için ikna ettim. Logan bir şeyler yemem için gitmeden önce sıkı sıkıya tembihledi fakat yapamadım, kahve aldım yalnızca. Şekersiz ve koyu. Sen de öyle seversin ya. Uyanık kalabilmek için her şeyi yaptım ve işe yaradı da. Pekala, hayatım, başbaşaydık işte. Artık açabilirdin o güzel gözlerini ve ben de rahat bir nefes alabilirdim sayende.
Doktorunla konuştum. Sağ köprücük kemiğin kırılmış ve kaburganda ufak bir çatlak varmış. Köprücük kemiğin epey kırıldığı için platin takmak zorunda kalmışlar. Ayrıca doktorun uyandığında çok ağrın olacağını ve uzunca bir süre rahat hareket edemeyeceğini söyledi. Hiçbiri sorun değildi, sen bir uyan, gözüm gibi bakardım ben sana. Erik, çok korkuttun beni. Uyanmasaydın ne yapardım, hiç bilmiyorum.
Sabah saat 7 sularında yoğun bakımdan çıktın ve normal odaya alındın. Odandaki rahatsız koltuğa yerleşip seni izledim ben de. Düzenli olarak kestiğin turuncu saçların rastgele dağılmıştı beyaz yastığın üzerine, oysa daha yeni yeni uzamaya başlamışlardı. Pür dikkat uyanmanı bekliyordum, yaklaşık bir saat sonra ise Logan geldi. Pazar sabahı saat sekizde yatağından kalkıp da hastaneye gelmesine minnettardım açıkçası, o kadar kolay bir şey değil. Ayrıca bana sinirlenince küçücük çocukmuşum gibi beni azarlamaya da bayılıyor.
Koridorda karşılaştığımızda omuzlarımdan tutup sağımı solumu yokladı önce. Derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum. "Logan, iyiyim ben."
"Bok iyisin, sinir ediyorsun beni. Dur tahmin edeyim, hâlâ hiçbir şey yemedin. Gözaltların mosmor olmuş git bir elini yüzünü yıka bari. Ben buradayım." Dedi tahmin ettiğim gibi öfkeyle. Dediğini yaptım mecburen. Bir önceki gece deli gibi ağladığı için Raven muhtemelen şu anda ölü gibi uyuyordu. Gelmesi en olası olan Logan'dı ki o anda en çok ihtiyacım olan kişi de oydu zaten. Evet, bana sürekli fırça atmasına rağmen. Sonuçta ben de hiç hak etmiyor değildim.
Doktorun ayrıca ilaçlardan dolayı uyanmanın zaman alacağını ve uyandığında nefes alırken zorluk çekebileceğini de söylemişti. Ben normalde bile çok kolay nefes darlığı çekebilen biriyken sen o hâlde ne yapacaktın kim bilir.
Neyse, dediğini yapıp tekrar odaya geldiğimde Logan bu kez de kafeteryaya götürüp yeterince yemek yediğimden emin olmak için epey uğraştı ve emeklerinin karşılığını da aldı. Yediklerimin midemde durmaması ve yarım saate varmadan soluğu tuvalette almam üzücüydü açıkçası. Yine de biraz olsun kendime geldiğimi hissedebiliyordum.
Şimdi burada derin bir nefes verip nefesini bir süreliğine tutmanı istiyorum. Merak etme, ciğerlerini fazla yormayacağım.
Tuttun mu? İki-üç saniye daha lütfen, ben bunu yıllardır yaşıyorum.
Tamam, şimdi derin bir nefes al. Odana girip de gözlerini açtığını ilk fark ettiğim an hissettiğim tam olarak buydu.
Logan'ı doktorunu bulup çağırması için göndermiştim, gözünü birkaç kere kırpıp yüzünü buruşturmandan anladığım kadarıyla ağrın vardı. Alnına ufak bir öpücük bıraktığımı hatırlıyorum, "Günaydın, hayatım," demiştim. "Nasıl hissediyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my beautiful trauma • cherik [√]
Fiksi Penggemar"Seni çok sevdim, birtanem, her şeyden çok. Bilirsin, bunca sevgiye taş bile çiçek açardı belki. Ama sana yetmedi. Sana o kadar kırgınım ki çok kızıyorum kendime, hâlâ geceleri yatağımızda benimle uyumanı istediğim için. Geceleri saçlarını okşuyo...