(Gunhak)
Güneş yükselirken, hüzünle pencereden uzaklaşıp perdeleri kapattım. Yıllardır bu acıyı hissediyordum. Ruhum var mıydı bilmiyordum, ama içimde bir şeylerin acıdığını hissediyordum.
"Gunhak, bir an önce şunu içmelisin."
"Yine placebo mu yapmaya çalışıyorsun?"
"Ne?"
"Geçen gün vişne suyu vermeye kalktın. Bu kez erik suyu mu getirdin?"
"Hayır, bu kez sana bir geyiğin kanını getirdim."
"Sana hayvanları öldürmemeni söyledim Keonhee!"
"Şaka yapıyordum, ameliyat için kan lazım olduğunu söyleyerek, bağışlanan kanlardan aldım."
"Yani insan kanı mı?"
"Tam olarak ne istediğini anlamıyorum!"
"Ben de anlamıyorum."
"Bıktın, değil mi?"
"Evet, artık insanlar gibi yaşamak istiyorum. Dışarıda hayat var. Fakat bize bir bak. Boktan bir hayatın içindeyiz ve yaşayıp yaşamadığımıza bile emin değiliz. İnsanların elleri sıcak Keonhee. Daha önce hiç dokundun mu?!"
"Bu lanet hayatı yaşamayı çok sevdiğimi mi sanıyorsun?! Yine de devam etmeye çalışıyorum. Neden bu kadar zorlaştırıyorsun?"
"Özür dilerim. Sadece yoruldum."
Yanıma gelip sıkıca sarıldı. O sırtımı okşarken, ben de çenemi omzuna yasladım.
"Sakin ol hm? Hem biliyorsun ki, evimize taşınan kişi bizim varlığımıza inanıyor. Dikkat çekmemeliyiz."
"Şu sevimli çocuğu diyorsan, korkağın teki. Karanlıkta bahçede oturuyordu. Beni görünce kalkıp kapıya yapıştı."
Keonhee geri çekilip gözlerime baktı.
"Yoksa ona bu gözlerle mi baktın?"
"Nasıl yani?"
"Aç mıydın Gunhak?"
"Evet, kasaptan et alıp gelmemi söylemiştin. O akşamdı."
"Sen de eve dönerken gözlüğünü çıkardın ve o çocuğun kırmızı gözlerini görmesine izin verdin. Öyle mi?"
"Bir anlığına aklımdan çıkmış. Endişelenme, hava karanlıktı ve beni gördüğünü sanmıyorum."
"Bir daha böyle bir hata yapma."
"Hem sen neden vampirlere inanan birine ev verdin ki?"
"Onu gözümüzün önünde tutmanın eğlenceli olacağını düşündüm. Hem kendimizi daha rahat koruyabiliriz."
"Bence çok tehlikeli sularda yüzüyorsun."
"Bir dakika, sen sevimli olduğunu mu söyledin?"
"Evet, çok sevimli görünüyordu."
"Öyleyse vampirlere inanan kişi olamaz. Onun sevimlilikle işi olduğunu sanmıyorum."
"Nasıl yani?"
"Oldukça havalı ve kendini beğenmiş biriydi. Sen sanırım onun kardeşinden bahsediyorsun. Çünkü bana kardeşinin çok sevimli olduğunu söylemişti."
"Bir de iki kişiler yani, öyle mi?"
"Evet, uzatma ve şunu iç. Bugün birlikte evi temizlememiz gerek."
Homurdanarak masadaki bardağı aldım. Sonra koltuklardan birine yerleşip arkama yaslandım.
"Filmlerde vampirlerin evlerinde örümcek ağları ve yarasalar oluyor. Neden öyle bir yerde yaşamak yerine, sürekli deterjan kokan bir evde yaşıyoruz?"
"Çünkü insanların arasındayız kardeşim. Şimdi kes sesini ve bana yardım et."
Saatler süren temizlikten sonra kendimi yorgun hissediyordum. Aslında bu tamamen fiziksel bir yorgunluk değildi. İçimdeki tuhaf histen kurtulamıyordum.
"Olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu!"
"Yine başladın Seonghwa."
"Hoş geldin deme şeklin mi bu Gunhak?"
"Sadece üst kattan aşağı indin. Seni konfetilerle mi karşılamamı bekliyorsun kardeşim?"
Aslında hiçbiri öz kardeşim değildi. Hepimiz bir virüs yüzünden bir araya gelmiştik. Ailelerimizden, bu garip türden geriye kalan sadece birkaç kişiydik. Birlikte yaşayarak, türümüzün çoğalmasına engel oluyor, aynı zamanda birbirimize destek oluyorduk.
"Mingi nerede?"
"Temizliğe yardım ettikten sonra yukarı çıktı. Görmedin mi?"
"Hayır, oyuna çalışıyordum. Sanırım beni bölmek istemedi."
Seonghwa, insanların arasındayken en kolay kendini kontrol edebilendi. Sanat üniversitesinde, tiyatro bölümünde okuyordu. Aynı zamanda sürekli profesyonel oyunlara, gösterilere çıkıyordu.
"Hem Mingi senin sevgilin değil mi? Ne diye bana soruyorsun ki?"
"Öyle, ama bu aralar bunalıma girdiğini biliyorsun. Sürekli vampir filmleri izleyip ağlıyor. Ona yaklaşmak çok zor."
"Ona son yaklaştığında kolu kırılmak üzereydi. Yaklaşmasan iyi edersin."
Seonghwa kahkahalara boğulmuşken kapı çaldı. Kimse açmayınca somurtarak yerimden kalktım. Kapıdaki her kimse ısrarla çalmaya devam ediyordu.
Kapıya yaklaştığımda aynadan kendime baktım. Gözlerimin rengi değişiyor, burnuma tanıdık bir koku doluyordu. Geçen gece duyduğum bir koku. Gelen kesinlikle şu sevimli çocuktu. Kapıyı gerçekten açmalı mıydım?