(Gunhak)
(1 hafta sonra)
Bardağımı mutfağa bırakıp oturma odasına döndüm. Herkes yine imalı bakışlarıyla beni süzüyordu.
"Ne var?"
"Bir şey yok Gunhak. Her gün birini okuluna bırakman ve sonra alman çok normal bir şey."
"Hmhm, Keonhee haklı, ben de bunu sürekli Mingi'ye yapıyorum. Ah pardon, o benim sevgilimdi, değil mi?"
"Sen de mi Seonghwa?"
"Aranızda neler olduğunu söylemiyorsun kardeşim."
"Çünkü bir şey yok. Sadece arkadaşı olmamı istedi."
"Peki ne diye okula götürüp getiriyorsun? Yoksa onun velisi mi oldun?"
"Üniversitede veli olmadığını biliyor olmalısın. Ayrıca abisi yüzünden vampir safsatasından korkuyor."
"Vampir safsatası demen de biraz ironik oldu."
"Ben ciddiyim Seonghwa. Okula giderken yanında olmayı ben teklif ettim. Fakat akşam saati dönerken gerçekten korkuyor."
"Başta bize onun korkağın teki olduğunu söylediğinde inanmamıştım."
"İnansan iyi edersin. Onun gibi biri için gecenin karanlığı pek de iç açıcı değildir."
"Pekala, seni özgür bırakıyoruz. Git ve o tatlı şeyi okuluna bırak."
Mingi sinirle gelip Seonghwa'yı yakasından tuttu ve havaya kaldırdı.
"Tatlı mı dedin sen?"
"Bebeğim lütfen beni indirir misin? Ben Gunhak adına söylemiştim. Benim için sadece sen tatlısın."
"Duyamadım Seonghwa! Seni duvara mı fırlatayım, yoksa oturduğun koltuğa mı gömeyim?"
"Daha önce çok güçlü olduğunu söyleyen oldu mu?"
"Evet, sen söylemiştin."
"Bu seni daha da çekici yapıyor."
"Beni böyle yumuşatacağını sanma Seonghwa. Hemen benden özür dile."
Başımı sağa sola sallayarak güldüm. Aslında bu yeni halime ben de alışamamıştım. Fakat etrafta gerçekten gülünecek bir şeyler vardı. Belki de Dongju olmasaydı bunları asla göremeyecektim.
"Günaydın!"
"Neden buradasın? Ben kapıyı çalmadan çıkma demiştim."
"Evet, ama seni bekletmek istemedim."
"Bugün öğleden sonra da dersin vardı, değil mi?"
"Evet, ama hocamız mesaj göndermiş. Sanırım dersi erken yapacağız."
"Öyleyse seni beklemeliyim."
"Okulda mı? Bu çok sıkıcı olur Gunhak. Bugünlük ben kendim dönebilirim. Hava kararmış olmayacak."
"Hayır, ben de gözlem yapmış oluyorum. Sanırım tekrar okumaya karar verdim."
"Sahi mi? Buna çok sevindim! Öyleyse bugün hocalarımla konuşacağım ve derse misafir olarak gelmeni sağlayacağım."
"Buna hiç gerek yok, gerçekten."
"Olmaz, beni beklerken sıkılmanı istemiyorum."
"Peki, eğer izin verirlerse gelebilirim."
Bir şey söylemek istiyor gibiydi. Sürekli bana dönüyor, sonra çekinerek etrafı izliyordu. Onun tatlılığı karşısında gülmeden durmak gerçekten imkansızdı.
"Söyleyebilirsin Dongju. Bir haftadır her gün görüşüyoruz. O kadar samimi olmadık mı?"
"Şey... Bazı arkadaşlarım saçmalayacak olursa, onları dinleme olur mu?"
"Nasıl yani?"
"Eskiden beri burada yaşayan bazı arkadaşlarım var. Bilirsin, Daegu'da vampirlerle ilgili sürekli konuşulur."
"Evet, maalesef."
"Arkadaşım da abim gibi onlara inanıyor. Senin beyaz tenli olmandan dolayı da sana yakışıklı vampir diyorlar."
Kendimi tutamayıp kahkaha attığımda yürümeyi kesip bana döndü.
"Dalga geçme Gunhak. Bize Twilight ikilisi diyorlar. Bu biraz utanç verici."
"O ne demek?"
"Hani sen hep beni almaya geliyorsun ya, işte senin için benim Edward'ım olduğunu söylüyorlar. Yani sen okuldayken böyle şeyler söylerlerse, onları umursama."
"Haksız sayılmazlar, değil mi?"
"Huh?"
"Tamam, senin için elimle bir arabayı durmamış olabilirim, ama her gün vampirlere yem olmadan evine dönmeni sağlıyorum."
"Yah! Şu vampir konusunu kapatamaz mıyız? İçim ürperiyor."
"Gece yine abinle film mi izlediniz yoksa?"
"Abim Twilight serisini izlemekten bozmuştu. Gidip bütün seriyi tekrar satın almış. Sanırım doksanıncı kez tekrar izledik."
Alaycı bir gülümsemeyle başımı salladım.
"Hiç gerçekçi değil."
"Neymiş o gerçekçi olmayan?"
"İnan bana vampirler o şekilde hayvanları kovalayıp kanlarını içmiyordur."
"Sen nereden bileceksin ki? Abim onların çok saldırgan olduğunu söylüyor. Çoğu vampir, insan kanını çok severmiş."
"İnsanların bile çoğu insan kanını sevmiyor mu? Bunun neresi yanlış?"
"Sen şuan vampirleri mi savunuyorsun? Tanrım... En iyisi bir akşam bize gel ve abimle sohbet et."
"Olur, beni davet ediyorsan gelirim."
Bu fırsatı kolluyor gibi görünmüştüm. Fakat umurumda bile değildi. Vampirlerden bile konuşsak, onunla sohbet etmek güzeldi.
İtiraf edersem ne olur bilmiyordum. Belki beni öldürmek bile isteyebilirdi. Kimin umurunda? Güzel olan onun ellerinde ölmekti. Kim buna hayır diyebilirdi?
