8. Bölüm

133 16 23
                                    

(Dongju)

Elimde bitki çaylarıyla odama girdim. Kapıyı kapatıp, onun fincanını çalışma masama koydum.

"Umarım seviyorsundur."

"Aslında hiç içmedim."

"Huh? Nasıl yani? Hiç bitki çayı içmedin mi?"

"Şey... Aslında... Keonhee beslenmemiz konusunda çok dikkatlidir."

"Bitki çayları çok faydalıdır. Abim genelde zararlı şeyleri yiyip içse de, bana asla izin vermiyor. Keonhee de öyle bir abi sanırım."

"Aslında ondan büyüğüm."

"Sahi mi? Hiç göstermiyorsun."

"Sen de üniversiteli gibi durmuyorsun."

"Bu sanırım güzel bir şey. Abim her zaman vampirlerin yaşlanmadığını söyler. Buna çok özeniyordum. Her zaman genç gösterecek olmak harika."

"Vampirler mi?"

"Evet, abim onlara delicesine inanıyor."

"Belki gerçekten vardır. Sen inanmıyor musun?"

"Hadi ama Gunhak, vampirler fantastik karakterlerdir."

"Peki sence bu fikri ilk kim ortaya attı? Yani birileri vampirleri sadece uydurdu mu? Var olmayan bir şey nasıl akıllarına gelmiş olabilir?"

"Haklı olabilirsin, ama ben inanmıyorum."

"Yine de okuyorsun?"

Kitaplığımdaki vampir içerikli kitapları gösterip tebessüm etti. Belki de hayal görüyordum. Fakat güldüğüne neredeyse yemin edebilirdim.

"Abimle iletişim kurabilmek ve ortak bir şeyler paylaşabilmek için okuyorum."

"Mingi de vampir filmlerine bayılır. Sanırım abinle iyi anlaşacaklar."

Çekinerek gözlerine baktım.

"Şey... Yemekte..."

"Önemli değil, evde de servisi ben yapıyorum. Yani öyle sayılır."

"Aslında onu demeyecektim. Ellerin çok soğuktu. Üşüyorsan kalın bir şeyler verebilirim."

"Hayır, lütfen rahatsız olma. Ellerim her zaman soğuktur. Maalesef..."

"Kansızlık sorunu mu yaşıyorsun?"

"Onun gibi bir şey."

"Eğer istersen senin için birkaç bitki çayı önerebilirim. Bazı yiyecek ve içecekler kansızlık sorununu azaltıyor. Abim benim için sık sık alıyor."

"Kansızlığın mı var?"

Gözlerini kaçırdığında gülümsedim.

"Evet ve benim de ellerim her zaman soğuk olur. Tıpkı vampirler gibi..."

"Vampirlerin elleri soğuk mu oluyormuş?"

"Evet, çünkü vücutlarında kan dolaşımı olmadığı söyleniyor."

"Hiç gerçekçi değil."

"Daha önce vampir görmüş gibi konuşuyorsun."

"Tabi ki görmedim, ama bunun sadece kanla alakalı olmadığını biliyorum."

"Neyle alakası var peki?"

Ona daha yakın bir yere oturup boş fincanımı masaya bıraktım. Elimi çenemin altına yerleştirip gülümsedim. Sanırım gerçekten tebessüm ediyordu. Bu kadar yakındayken yanılıyor olamazdım.

"Bir tanıdığım, vücudunun soğuk olmasının kalbinle ilgili olduğunu söylemişti."

"Kalbinle mi?"

"Hmhm, kalp her şeyin açıklamasıymış."

"Anlamadım."

"Seni ısıtan şey hissettiklerindir. Kalbin biriyle doluysa, ruhun bir yerlerde gerçekten mutluysa, vücudun o zaman sıcacık olurmuş."

"Bu, bizim mutsuz olduğumuzu mu gösteriyor yani? Ama ben abimle çok mutluyum."

"Biliyor musun Seonghwa ve Mingi'nin elleri daima sıcaktır. Çünkü birbirleri için var olduklarını söylüyorlar. Sanırım tam olarak böyle bir şey."

Tebessümle ona baktım. Aslında hala ondan çekiniyordum.

"Şey... Acaba bir şey sorabilir miyim?"

"Tabi."

"Neden sürekli sinirlisin?"

"Sinirli mi? Sinirli değilim."

"Her zaman sinirli görünüyorsun. Sürekli somurtuyorsun."

"Gülmek, sadece gülümseyecek bir sebebi olanlar içindir. Durup dururken gülersem, çok sahte olmaz mı?"

Üzülerek başımı eğdim. Neden bu kadar haklıydı?

"Haklısın, ama belki de gülmek için bir sebep aramalısın."

"Bunun için fazla yorgunum."

"Ama henüz çok genciz. Yani hiçbir şey için geç değil."

"Belki haklısındır."

Heyecanla yerimden kalktım. O ne kadar soğuk olursa olsun, arkadaşı olacağıma dair Keonhee'ye söz vermiştim.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Hmhm, isteyebilirsin."

"Benimle arkadaş olur musun?"

Aniden bana dönünce gülümseyerek devam ettim.

"Hiç arkadaşım yok. Hem biliyor musun, okula gidip dönerken de çok korkuyorum. Belki bazen beni okuldan almaya bile gelirsin. Olmaz mı?"

"Yani yakın arkadaş mı olmak istiyorsun? Benimle?"

"Evet, neden? Olamaz mı? Benimle arkadaş olmaz mısın?"

"Kimse benimle arkadaş olmak istememişti."

"Ben istiyorum."

"Peki, ama ben bu konuda pek tecrübeli değilim."

"Merak etme, ben sana nasıl arkadaş olunacağını öğreteceğim. Anlaştık mı?"

Yumruğumu uzatınca tereddütle bana baktı ve yumruklarımızı tokuşturdu.

"Anlaştık."

Mutlulukla gülümsüyordum. Aslında onunla arkadaş olmayı ben de istiyordum. Çünkü o sadece dışarıdan soğuk biriydi. İçinde bir yerde gerçekten sıcaklık olduğunu biliyordum. En çok da bunu ortaya çıkarmak istiyordum.

Dizzy ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin