(Dongju)
(2 hafta sonra)
Tonlarca aksilikten sonra nihayet Woong ve abisi karşımızdaki eve taşınıyorlardı. Bugün okuldan sonra yardım için gidecek, abisi gelmeden onunla birlikte evi düzenleyecektim.
Abisi, abimle çoktan arkadaş olmuştu. Hatta okuldayken sürekli birlikte vakit geçirdiklerini söylüyordu. Başlarda abimin Keonhee'yle yakınlaştığını sanmıştım aslında. Fakat artık emindim. O kesinlikle Seoho'dan hoşlanıyordu.
"Gidelim mi?"
"Huh? Sen ne zaman geldin?"
"Sen karşı evi izlemeye başladığından beri buradayım."
"Şey... Bugün yardıma gideceğim de, onu düşünüyordum."
"Bu, artık okula birlikte gitmeyeceğimiz anlamına mı geliyor?"
"O nereden çıktı?"
"Artık burada bir arkadaşın var."
"Woong ve ben sadece haftada iki gün aynı saatte okula gidiyoruz. Onun dışında ders saatlerimiz farklı olduğu için sadece okulda karşılaşıyoruz."
"Yani her gün onunla gitmeyecek misin?"
"Hayır."
"O zaman seninle gelmeye devam edebilirim."
"Hmhm, yani sen de istersen."
"Aslında biliyorsun, yani bir işim yok ve evde boş boş oturuyorum. Bu yüzden gelebilirim."
Başta gerçekten benimle gelmeye hevesli olduğunu düşünüyordum. Fakat havalı bir şekilde, işi olmadığı için geldiğini söylüyordu. Gerçekte ne düşünüyordu?
"Bugün yine okulda benimle kalabilir misin? Yani tabi işin yoksa..."
"Tabi ki yok, kalabilirim."
Birlikte kampüse girip bahçeyi inceledik. Birkaç arkadaşım çimenlerde oturuyordu. İlerdeki piknik masalarını işaret edip gülümsediğimde başıyla onayladı.
"Twilight ikilisi geliyor. Hey! Dongju!"
Arkadaşım diğerlerinin yanından kalkıp bize doğru koşmaya başlayınca Gunhak'a döndüm.
"Onları önemseme, yine sataşacaklar."
"O zaman biz de karşılığını veririz."
"Huh?"
Arkadaşım Yeosang yanımıza geldiği an, Gunhak kolunu omzuma attı ve beni yakınına çekti. Sataşmaya hazırlanan arkadaşım şaşkınlıkla bir adım geri çekildi.
"Şey... Nasılsın diye soracaktım, ama sanırım iyisin."
"Evet, biz iyiyiz. Gidelim mi Dongju?"
"E-evet, gidelim."
Gunhak ona gülümseyerek baktı ve piknik masasına doğru yürümeye başladı. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Fakat ondan destek almasam düşecekmişim gibi geliyordu.
"Özür dilerim. Onlardan kurtulmanın tek yolu buydu."
"N-nasıl?"
"Gerçek olmayan bir şey için sürekli konuşulur. Fakat gerçek olduğuna emin oldukları için, bu dedikodunun bir cazibesi kalmaz."
"Yani artık sataşmayacaklar mı?"
"Evet, kesinlikle sataşmayacaklar. Fakat şey olabilir..."
"Ne olabilir?"
"Sevgili olduğumuz bütün okula yayılabilir."
"Ne?"
"Bu senin için sorun olur mu?"
"Bu sadece utanç verici."
"Benimle sevgili olman mı?"
"Hayır, sadece bir sevgilim olduğunun bilinmesi benim için utanç verici. Yani tabi gerçekten sevgili değiliz, ama herkes öyle sanacak."
"Herkesin bana kıskanarak bakmasının, benim için bir sakıncası yok."
"Huh? Neden kıskansınlar ki?"
"Seninle sevgili olduğum için."
Ne demek istediğini anlamasam da, sevgili olmamız konusundan sanki gerçekmiş gibi bahsetmesi beni utandırıyordu.
Derslerim bittiğinde birlikte okuldan çıktık. Woong çoktan eve taşınmıştı. Abisi okulda olduğu için bir başına eşyaları oradan oraya itip duruyordu. Pencereden bunu görünce Gunhak'a döndüm.
"Ona yardım etmeliyim."
"Yardımımı ister misiniz? Temizlik konusunda epey tecrübeliyim ve eşyaları kolayca taşıyabilirim."
"Sahi mi? İşin yok mu? Yani öyleyse yardımını kabul edebilirim."
Woong bizi gülümseyerek karşıladığında içeri koştum. Temizlik malzemelerini üçümüze pay edip odalardan birine girdim. Yaklaşık bir saat sonra işimi bitirip odadan çıktım. Woong'un yanına giderken, aniden birkaç adım geri dönüp, önünden geçtiğim odaya baktım.
Her yer temizlenmiş, o odaya ait bütün eşyalar yerleştirilmişti. Gunhak gerçekten bu işte iyi olmalıydı.
İşini bitirip gittiğini düşünerek evin içinde onu aramaya başladım. Mutfağa girdiğimde aynı manzarayla karşılaştım. Temiz ve düzenliydi. Sonra oturma odasına koştum. Gunhak koltuğu düzeltiyordu.
"Bunların hepsini sen mi yaptın?"
"Evet, tecrübeli olduğumu söylemiştim."
"Woah! Evin yarısını bitirmişsin. Ben sadece bir odayı bitirebildim."
Aniden başını kaldırdı ve gözlerime dikkatle bakmaya başladı. Sonra bakışları elime kaydı. Kolileri açarken yanlışlıkla elimi kesmiştim. Kurumuş kan elimin üzerinde duruyordu.
"Sen... E-elini mi kestin?"
"Şey... Bıçak kullanma konusunda hiç iyi değilim. Koliyi açarken oldu."
Bana doğru yavaş yavaş yaklaşıyordu. İstemsizce bir adım geri gitmiştim. Ne yaptığını tam olarak anlamıyordum.
Beş adımda yanıma gelip elimi kavradı ve birkaç saniye nefes bile almadan baktı. Sonra derin bir nefes alıp kolilerden birini açtı.
"Buradaki eşyaların arasında pamuk olmalı. Senin için temizleyeceğim."
"B-ben yaparım. Gerçekten gerek yok."
Kan görmekten hoşlanmıyor gibiydi. Yine de benim için bunu yapıyor olması iyi hissettiriyordu. Ona her baktığımda, aklıma okulda söylenenler geliyordu.
Aşk, birini özlemek, sürekli yanında istemek ve gözlerinde kimsenin göremediğini görmek demekti. En azından filmler böyle söylüyordu. Benim için gerçek bir tanımı bile yoktu. Aşk için söylenenleri, bana sadece o hissettiriyordu. Bu ne anlama geliyordu?
![](https://img.wattpad.com/cover/238148608-288-k248347.jpg)