7. Bölüm

126 16 14
                                    

(Gunhak)

İstemeyerek kapıya ilerledim. Keonhee neden hepimizin o yemekte olmasını istiyordu bilmiyordum. Yoksa bize insan kanı mı sunmak istiyordu?

"Aklından geçenleri duyuyorum Gunhak."

"Aman ne iyi!"

"Bakın, hepiniz kendinize hakim olacaksınız. Tamam mı çocuklar? Özellikle sen Gunhak."

"Neden ben özellikle?"

"Sen daha iyi biliyorsun."

"İnsanlara karşı açlık duymuyorum Keonhee. Sadece hislerimi kontrol etmekte zorlanıyorum."

Uzattığı lens kutusuna hüzünle baktım. İçlerinde en çok lens kullanan bendim. Çünkü hislerimi kontrol edemediğimde gözlerimin rengi değişiyordu.. Aç hissettiğimde kırmızı, çok mutlu olduğumda yeşil, endişelendiğimde, üzüldüğümde ve korktuğumda mavi oluyordu. Bu da hiçbirimizin işine gelmiyordu.

"Hazır mısın Gunhak?"

"Hazırım Mingi, benim için endişelenme."

Seonghwa kolunu sevgilisinin omzuna atıp gülümsedi. Onlara böyle anlarda özenmiyor değildim. Vücutlarındaki sıcaklığın tek sebebiydi bu.

Yunho koşarak yanımıza geldiğinde Keonhee onu durdurup lensleri uzattı. O da benim gibiydi. Aslında bana göre hislerini kontrol etmede daha başarılıydı. Fakat çok heyecanlı biriydi. Yeni insanlarla tanışacağı için bastıramadığı heyecanı, gözlerinin sarı rengini bütün akşam koruyacağını gösteriyordu.

"Gidelim mi artık? Zaten zorla götürüyorsunuz. En azından daha fazla ayakta bekletmeyin."

"Yoksa yoruluyor musun Gunhak? Bizim yorulmadığımızı hepimiz biliyoruz da."

"Senin tiyatro oyunun yok mu? Evde kalıp çalışsana Seonghwa."

"Ben sadece güçlü değil, aynı zamanda zekiyim kardeşim. Ezberimi çoktan yaptım."

Omuz silkip evden çıktım. Çıkmaz sokağın sonundaki evimizden, birkaç adımda komşumuzun kapısına ulaştım. Bu gereksiz samimiyete ne lüzum olduğunu hala bilmiyordum.

Eve girdiğimizde ikisi de güler yüzlüydü. Benim aksime sürekli her şeyden hoşnut gibi davranıyorlardı. Küçük olanla her göz göze geldiğimde, bana daha büyük bir gülümseme veriyordu.

"İsterseniz yemeğe geçebiliriz. İnanın bana abim harika yemek yapıyor."

"Buna hiç şüphem yok. Geçen gün ikram ettiğin kurabiyeler enfesti. Onun da pişirme yeteneği olduğuna eminim."

"Abim benden çok daha iyidir Keonhee. O her konuda mükemmeldir."

Abisi yanımıza gelip onun saçlarını karıştırdı. Aralarında gerçek bir sevgi bağı olmalıydı.

"Hadi masaya geçelim arkadaşlar. Sizler için harika şeyler pişirdim."

Abisi bizim için soslu et hazırlamıştı. Masadaki tonlarca yemeğin içinde gözüm sadece ondaydı. Tabakta bir tane az pişmiş et duruyordu. Az piştiği içi kan kokusu tamamen yok olmamıştı.

Keonhee'yle göz göze geldiğimizde omzuma dokundu ve başını olumsuz anlamda salladı. Sakin olmam ve insan yiyecekleriyle doymam gerekiyordu.

"Biraz daha alır mısın?"

Dongju'ya vermek için tabağıma uzandığımda ellerimiz çarpıştı. Çekinerek elini çekti ve tabağı uzatmam için bekledi. Hala gülümsüyor, hiçbir şey belli etmiyordu. Buz gibi ellerim, ellerine değdiğinde korkmuş muydu?

"Az koyarsan sevinirim."

"Bu evde az yemek yasaktır Gunhak. Abim her zaman yemeklerde tamamen doymalısın der. Yemek saati dışında atıştırmamak için bu çok önemli."

Keonhee onun abisiyle konuşup gülüşüyordu. Dongju ise herkesin servisiyle ilgileniyor, bir an bile yorulmadan yemek koymaya devam ediyordu.

Benden beklenmeyecek şekilde yerimden kalktım. Keonhee bakışlarını üzerime dikmiş, hareketlerimden korkarak bana bakıyordu. Oysa tek isteğim, sürekli gülümseyen çocuğun da yemek saatinde yemeğini yiyebilmesiydi.

Elindeki tabağı alıp onu yerine oturttuktan sonra dikkatle yemek koydum. Sonra Seonghwa'ya uzattım. Onun tabağının da boş olduğunu görünce arkasından uzanıp tabağı aldım.

Ona o kadar yakındım ki, uzun zaman sonra insan kokusunu ilk kez böyle net duyuyordum. Keonhee dehşet ifadesiyle bana bakarken, ben bile sakinliğimi nasıl koruduğumu bilmiyordum.

"Şey... Ama siz misafirsiniz..."

"Seni epey yorduk zaten."

Utanarak bana baktı ve gözlerimiz buluştuğunda hızla başını çevirdi. Yakından çok daha sevimli görünüyordu.

Yemekten sonra herkes sohbet ederken Mingi uykusunun geldiğini söyleyerek sızlanmaya başladı. Seonghwa sevgilisini alıp izin isteyerek çıktı. Ben de gitmek istiyor, ama Keonhee'nin delici bakışlarından korktuğum için söyleyemiyordum.

Yunho da bir bahaneyle kaçtıktan sonra, Keonhee gülümseyen çocuğa döndü.

"Dongju, bir sakıncası yoksa senin odanda oturur musunuz? Abinle önemli bir şey konuşmak istiyordum."

"Tabi, biz Gunhak'la odama gidelim."

Mecburi istikamete doğru yol alırken, gerçekten neyin peşinde olduğunu sorguluyordum. Abisiyle baş başa mı kalmaya çalışıyordu? Yoksa benim insanların yanında kendimi kontrol etme sabrımı mı test ediyordu? Bence kesinlikle ilkiydi.

Dizzy ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin