8. Bölüm*rain*

497 48 67
                                    

Bölüm Şarkısı: Rain BTS

   1 hafta geçmişti, eskiyi andıran fakat bir o kadar da eskiyle alakası olmayan bir hafta daha... 3 yıldır bunu hayal ediyordum, Jungkook'la problemlerimizi çözüp eskisi gibi olmayı. Bir şekilde gerçekleşmişti bu, grupça buluştuğumuz gecelere o da geliyordu artık, hatta bazen Chaeyoung'u bile yanına getirmiyordu. Benle konuşmaya başlamıştı, günlük konular hakkında konuşuyorduk fakat olmuyordu. Oturmayan bir şeyler vardı.

  Eskisi gibi olmaya çalışmak hataydı belki de. Değişmiştik, istesek de eskisi gibi olamazdık. Baş başa kaldığımızda bana bir şeyler anlatmaya çalışırken suratına aval aval bakıyordum, o da ben de rahat değildik. Ne kadar eskisi gibi arkadaşız ayağına yatsak da ortada büyük bir gerginlik, gariplik vardı. Grupta kimseye çaktırmamaya çalışıyorduk, gece topluca yemeğe çıktığımızda ben bir şey anlatırken bana laf atıyordu, şakalaşıyorduk, hep birlikte gülüyorduk fakat baş başa kaldığımızda oluşan gerginliği o da benim kadar hissediyor olmalıydı. Hissetmemesi imkansızdı.

   Taehyung ise bu duruma pek iyi bakmıyordu, 3 yıl çektiğim bunca şeyden sonra ona iyi davranmamam gerektiğini, onun bunu hak etmediğini söyleyip duruyordu. Ona cevap vermemeye çalışıyordum, o da benden cevap bekleyerek söylemiyordu bunları büyük ihtimalle. Ne kadar şartlar ve genel durum eskisi gibi olmasa da buna bile razıydım, muhtaçtım. Onu gerçekten çok özlemiştim, bana olan bakışlarını bile özlemiştim.

   Ders çıkışı yağmurun altında eve doğru yürürken bunları düşünüyordum işte, bir yandan da başka şeyler kurcalıyordu aklımı. Eve gitmem gerekiyordu, ailemle yaşadığım eski evime. 2 hafta sonra okulca düzenlenip katılımı zorunlu olmayan fakat grupça gitmeyi planladığımız Japonya'daki sanat haftası için vize ve pasaportumu kontrol etmem gerekiyordu. Annemden evin bugün boş olacağının haberini alınca programıma oraya da uğramayı eklemiştim.

  Evin kapısının önüne ulaşınca anılar zihnimde canlandı, fakat hemen düşünceleri kovdum kafamdan. Hiç güzel anılar gelmiyordu aklıma. Evin içine girince oyalanmadan babamın çalışma odasına girdim. Pasaportları kasada tutuyor olmalılardı. Kasayı açıp kendi pasaportum ve vizemi aramaya başladım. Kasanın içi çok kalabalıktı, bir sürü evrak ve dosya bulunuyordu. Her şeyi yere boşaltıp öyle aramaya karar verdim, böyle bulmam imkansız gibi bir şeydi. Pasaportumu bulduktan sonra yere dökülen kağıtların arasında gözüme üzerinde adımın yazılı olduğu bir evrak  ilişmişti. Bu da neyin nesiydi böyle?

   Kağıdın üzerinde annemin ismi de yazıyordu. Evlenmeden önceki soyadı gözüme çarptı "Lee". Sayfayı çevirdiğimde karşıma çıkan başlıkla ellerim titremeye başlamıştı. "EVLATLIK BELGESİ"  Başlığın altında yazan şeyleri kaydı gözüm. 

Ad ve Soyad: Min Jimin  "Ne!" dedim yüksek sesle, bu ben miyim? Başım dönmeye başlamıştı.

Evlat edinen anne: Lee Sihyun    Medeni Durumu: Bekar   / Evlat edinen baba: yok  

Evlat edilinilen yer: Japonya

Evlat edilinilen tarih: 15 Ekim 1995

   Her saniye şaşkınlığım daha da artıyordu. Annem beni babamla evlenmeden önce evlat mı edinmişti? Tek başına? Doğumumdan iki gün sonra? Japonya'da? Annemle babam ne zaman evlenmişti, Allah aşkına?

   Başım dönüyordu, hem de çok. Yere çöktüm, bacaklarım titriyordu. "Nasıl olur, nasıl olur, nasıl olur..." Sayıklayıp duruyordum aynı cümleyi. Ben fark etmeden göz yaşlarım yanaklarımdan boynuma doğru akmaya başlamıştı. Tüm hayatım bir yalandan ibaret olamazdı, olmamalıydı. 

Mokıta*jikook*yalan ve yasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin