Bölüm Şarkısı: Own It by Drake/ dance cover of Jungkook & Jimin BTS
Arabaya binip kemerimi taktım. Çok gergindim, ne yapacağını ya da ne konuşacağımızı kestiremiyordum. O da arabaya binip kemerini taktı ve tek bir kelime bile etmeden arabayı park yerinden çıkarıp sürmeye başladı. Gergin bir hava vardı, soru sormak istiyordum fakat sesimi çıkarmamaya karar verdim, belki de konuşmadan ilerleyecektik.
"Ölmemişsin, Park Jimin. Hatta her zamankinden daha da mutlu gözüküyorsun?" Konuyu neye getirmeye çalışıyordu? Daha fazla sabrım kalmamıştı. "Lafı nereye getirmeye çalışıyorsan direkt söyle." Bu kadar sert çıkışacağımı tahmin etmemişti anlaşılan, suratında şaşkınlık ifadesi vardı. "Senin dilin uzamış, bu kadar kendine güveni olan biri gibi durmuyordun. İnsanlarla konuşmayı sevmeyen soğuk Park Jimin nerede, yoksa aşık mı oldu?" Neyi ima etmeye çalışıyordu bilmiyorum ama cidden sinirlenmeye başlıyordum. "Jimin-shi, Jungkook ile ayrı bir samimi duruyorsunuz, işler iyi gitti sanırım ha?"
Bunu nerden öğrendiği hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat bunu öğrenmesi planımızı suya düşürebilirdi, bu nedenle en iyi yaptığım işin farklı bir versiyonunu yapacaktım. Kelimelerle dans edecektim. "Hoseok-shi, kişi kendinden bilir işi derler. Bende durumlar pek öyle değil, Jungkook ile arkadaşlığımıza kavuştuk sadece ama sanki sen..." Hafifçe gerilmeye başlayan çenesiyle diyeceklerimden korktuğunu fark edebilmiştim. "Sen bugün fazla bir Chaeyoung'u süzmedin mi sanki?"
"Saçma sapan konuşma, başkasının sevgilisine sulanacak kadar şerefsiz değilim. Ayrıca seninle bunları konuşacak bir konumda değiliz. Sana geçmişte gösterdiğim yüzüm sadece bir maskeden ibaretti, senden nefret ettiğimi ve ölmeni iple çektiğimi unutma bence." Dediği şeyler bir gram bile canımı acıtmamıştı. "Benim ölmemi bu kadar istiyorduysan işini şansa bırakmayıp baygın halimden yararlanıp öldürürdün." Kafasını hafifçe bana döndürdü. "Sen senin uğruna katil olamayacağım kadar değersizsin."
Yolculuğun devamı sessiz geçti. Hala neden benimle yolculuk yapmak istediğini anlamamıştım, belki de sadece durum kontrolü yapmak istiyordu. Bara ulaştığımızda park ettiği anda arabadan attım kendimi, diğerleri çoktan varmış, kapı girişinde bizi bekliyorlardı. Çaktırmamaya çalışsalar da ben arabadan inince rahatladıkları vücutlarından belli oluyordu. Hızlıca onların yanına ilerledim. Taehyung kulağıma eğilerek sordu, "Problem yok, değil mi?" Kafamı hayır anlamında salladım, garip bir şekilde hiç problem yoktu.
Göz ucuyla Jungkook'a baktım, Chaeyoung telefonuyla ilgileniyordu. Gözlerimi sanki iyi hissedip hissetmiyormuşum gibi taradı, her şeyin yolunda olduğunu göstermek için gülümsedim. Hoseok'un yanımıza yaklaşmasıyla içeriye doğru adımlamaya başladık. İçerisi kırmızı renklerle düzenlenmiş gösterişli bir gece klübüydü. Konsolosluktaki balo işin bahanesiydi aslında, birisinin canı parti vermek istemişti anlaşılan.
Önceden ayarladığımız locaya doğru ilerlerken Yoongi hyungla gözlerimiz kesişti, planı yürürlüğe koymamızın zamanı gelmişti. Jungkook'a da bakacaktım ki birini gözleriyle öldürmeye çalıştığını fark ettim. Bakışlarını takip ettiğimde vücudumu, ya da spesifik olmak gerekirse kalçamı kesen bir genç gördüm, Jungkook'un karın arısı belli olmuştu.
Böyle ortamlar, özellikle de Taehyung ile baş başa gelmişsem soğuk Jimin'den çıkıp rahat Jimin olduğum yerlerdi. İstediğimle birlikte olur, istediğim kadar içer ve Taehyung ile dağıtırdım, hele de dans pisti varsa bizden mutlusu olmazdı, fakat işin en kötü tarafı gece bittikten sonra başlardı. Gece dağıtmanın verdiği acı kalbimde asılı dururdu, anlam veremezdim nedenine. Jungkook'tan hoşlandığımın farkına varmamla bir anlam verebilmiştim ancak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mokıta*jikook*yalan ve yasak
Hayran Kurgu*******Mokıta: Herkesin bildiği ama dillendirmeye cesaret edemediği şey******* "Söyle bana Jungkook" Cevaplara ihtiyacım vardı. "Söyle ki anlayayım, yalanlar da yasaklar da kalksın ortadan." "Ne duyduysan unutmak zorundasın Park Jimin. Bazı yalanla...