11. Bölüm*tomorrow*

458 47 20
                                    

Bölüm Şarkısı: Tomorrow by BTS

* ile işaretli olan cümleler Tomorrow şarkısının sözleridir

  Salonda ikimiz kalmıştık, Jungkook ve ben. Yoongi hyung ve Taehyung yatmaya gitmişlerdi. Neyse ki büyüktü Jungkook'un evi, herkese bir oda düşüyordu, Jungkook dışında. O koltukta uyuyacağını söylemişti. Şimdi ise salonda, karşılıklı bir şekilde oturuyorduk. Bir gün bir yıl gibi gelmişti bana, sabahtan akşama yaşadığım onca şeyi düşünecek olursak benim yerimde olacak herhangi biri yine aynı şeyi hissederdi. "Halam." dedim sesimin tonunu düşük tutarak. "Ah, yani, ikinci annem?" Ne biçim bir durumdu böyle, kadını niteleyecek tam ad bulamıyordum. "Üvey babamın kardeşi, ya da Yoongi hyungun annesi, o şeyden dolayı mı-"

   "Anne de ona." dedi sessizce. "O zamanlar iki kadının evlenip çocuk evlat edinmesi imkansızmış. Bu yüzden ikinizi ayrı ayrı evlat edinmişler, iki kardeşi." Hala bazı şeyleri idrak edemiyordum, bunlar idrak edebileceğim türden şeyler değildi. Bu hayatta tanıdığım kimseyle  kan bağım bile yoktu, Min Yoongi'den başka.

  "Jungkook, kahve içelim mi?" Burukça gülümsüyordum, sanki tüm acılarımı alacak olan şey kahve gibi hissediyordum, onunla içtiğimiz o kahve. O da gülümsedi, saatlerdir ilk kez gülümsüyordu. Gülümseyince ortaya çıkan dişlerini görünce iç çektim, gülümsemesini bile çok özlemiştim. "İçelim hyung, gel hadi." Kalkıp mutfağa doğru ilerledik. Jungkook dolabın kapağını açınca kavanoz gözüme ilişti, yağmur hala yağıyordu. Tıpkı eskisi gibi yağmurlu bir günde kahve içecektik onla. 

  Jungkook eline kahve kavanozunu aldı fakat işler istediğimiz gibi gitmedi,ellerinden kayıp düşen kavanoz parçalara ayrıldı, kahve parçacıkları her yerdeydi. "Jungkook, kırılacağı varmış, boşver önemli değil." Jungkook tepki vermiyordu, kitlenip kalmıştı sanki. Önce bacakları titremeye başladı, elinden destek alarak yere bıraktı kendini. Gözlerindeki bakış beni korkutmuştu, delirmiş gibi görünüyordu. Eğilip dizlerinden tutmayı denedim fakat o kadar fazla sallanıyordu ki gücüm yetmiyordu sabitlemeye onları. Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı,  bugün içinde ikinci ağlayışıydı ve hiç görmediğim kadar şiddetliydi. Onu bugüne kadar hiç ağlarken görmemiştim.

   "Hayır, gürültü çıktı. Düşürmemeliydim hayır! Hayır nasıl olur, neden neden neden..." "Jungkook, Jungkook bana bak!" Gözleri beni görmüyordu bile, anlamsız kelimeler sayıklıyordu. Sanki başka bir andaydı şu an, yaşadığı bir şeyi tekrar yaşıyormuş gibiydi. "Duymamalıydım, özür dilerim. Ne istiyorsan yapacağım, yapma yeter ki!" Ağlaması gitgide şiddetleniyordu. Yoongi hyung ve Taehyung da kapının eşiğindeydi şimdi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. "Jungkook, sana bana bak dedim!" Çenesinden tutup bana bakmasına yardımcı olmaya çalıştım, fakat nafileydi. "Hyung, Tae, gelsenize niye orada dikiliyorsunuz!" 

   Yoongi hyung koşarak yanıma geldi, Taehyung ise şok halindeydi, yerinden kıpırdayamıyordu bile. Jungkook delirmişçesine titriyordu. "Çekil Jimin!" Yoongi hyungun emriyle kenara kaykıldım. Yoongi hyung Jungkook'u omuzlarından sabitlemeyi denedi fakat Jungkook durmuyordu. "Lütfen kabul et, lütfen kabul et. Düşürmemeliydim, düşürmemeliydim, mektubu almamalı, mektubu saklayacağım, hemen saklamalıyım..." "Yeter Jungkook! O, mektubu görmedi, dediklerini kabul etti. Her şey geçti, yeter!" Jungkook duyduklarıyla sakinleşmeye başlıyordu, "Kabul etti mi? Bir şey yapmadı değil mi, ha? Mektubu görmedi dimi, mektubu görseydi kabul etmezdi, görmedi dimi?" Titremesi azalmıştı, Yoongi hyung nihayet omuzlarından tutabiliyordu, "Evet Jungkook, problem yok. Bak, Jimin yanımda." İsmimi duymasıyla bana dönen Jungkook aniden ayağa kalkmayı denedi, "Hyung?!" fakat bocalayıp tekrar yere düştü. "İyisin değil mi hyung? Hyungum yanında değil mi?" Kimden bahsediyordu, ne diyordu bilmiyorum, cevap veremiyordum ama, kalakalmıştım. Taehyung sakince Jungkook'un yanına çöktü, "Jungkook-ah."  "Hyung, sözünü tutuyorsun değil mi?" Canı yanıyormuş gibi konuşuyordu. "Merak etme, problem yok. Ne hissettiğinin bir önemi yok ona karşı, yeter ki yanında ol." Fısıltı gibi çıkıyordu sesi. "Başka şansım yok, ancak sen benim gibi bakarsın ona." 

Mokıta*jikook*yalan ve yasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin