Gelecekte tüm evrene korku salacak koca bir ordunun ilk adımları atılmıştı artık.
İste başladı... Tüm boyutlar için hayatta kalma savaşı.
Kai Ales'e bakarken kendisini daha bir hafta bile olmadan tanıyan birinin birini nasıl bu kadar yardım ettiğini anlamıyordu. Tekrar sevgiyi hissetmişti kalbinde. İnsanlara karşı buz gibi olan bu insanın kalbinde tekrardan az da olsa sevgi tohumları yeşermeye başlamıştı.
Kai hemen Ales'e bakıp şehrin kalbine tüccarlar sokağını bulmak için etrafta gezinmeye başladı çünkü o da biliyordu bir şehrin her şeyinin konuşulduğunu. Tüccarlar sokağında yeterli paranız varsa krallın bu gece giydiği iç çamaşırı bile öğrenebilirsiniz ve Kai ise şu an şehrin genel yapısını öğrenip onu çökertmeliydi. Bir ipte iki cambaz oynamaz bunu herkes bilirdi ve Kai şuan gelişmemiş bir düşmandı ama biraz güç ve insandan sonra kuracağı savaşçı loncası kağıt üzerinde idi ama gerçekte bir devrim planlanıyordu. Krallık ile yakın bir bölgede bulunmalıydı çünkü her yapılan hareketten haberi olmalı idi.
Yarım saat sonra insanları ve sokaklarda ki kurulu pazarları gören Kai doğru yere geldiğini anladı ve sakin ve soğukkanlı bir yüz ifadesi ile insanların arasına karışmaya başladı. Etrafa bu sefer umursamaz bakışlar yerine ilgili bakışlar ile etrafı süzen Kai sokaklarda ki kalabalığa aldırış etmeden insanlara çarparak da olsa istediği ateşli silah tezgahına geldi.
Tezgah tamama mı ile kılıçlar, baltalar, gürzler ve daha bir sürü savaş silahı bulunuyordu. Kai elini masanın üzerinde bir süre silahlara sürterek gezindirdikten sonra eline bir kılıçta durdurduktan sonra Kai'nin geldiğini gördüğü andan beri parlayan gözleri ile Kai'ye bakıyordu. Elindeki kılıç ile biraz oynadıktan sonra Kai tüccara dönüp '' bunun fiyatı ne kadar'' diye sordu ve elindeki sıradan kılıç ve fiyatı da onun umurunda değildi. İstediği şey tüccarın ona birazdan soracaklarından dolayı şüphelenmemesi. Ellili yaşlardaki göğsüne kadar uzanan siyah sakallımda beyazlar çoğalan 1.60 boyundaki kilolu bu adam Kai'ye bakıp ''kılıcın fiyatı 40 altın'' dedi başka bir şehirde om beş gümüşe alınabilecek olan kılıç. Dorna yeşim krallığının başkenti olduğu için en zengin aristoktatlar her zaman burada yaşamıştı ve şehir halkı da bundan faydalanıp tüm her şeyin fiyatını iki ya da üç katına satmaya başlamıştı. Kai kılıcı tezgaha bıraktı ve elini yüzüğüne götürdü içinden bir kese çıkardı ve uzun sakallı kel adama uzattı.
Yaşlı adam tam keseyi alacakken Kai adamın elini sıkıca tuttu ve '' daha fazlasına ne dersin'' diye sordu. Bu teklif çok güzel gelmişti yaslı adama ama neden diye de kendisine sorup şüphelenmişti fakat ihtiyacı olduğunu kabullendi. Yaşlı adam Kai'ye bakıp '' ne istiyorsun '' diye sordu. Kai bu cevabı beğenmişti ve adama bakıp '' bana buradaki yeraltı liderlerinin ismini söyle'' dedi duygusuz bir biçimde. Yaşlı adam bu soruya cevap verip vermemek arasında kalmıştı çünkü yeraltı liderleri her zaman en tehlikeli kişiler olurdu ve bu karşısında ki genç adamın onları öğrenmek istediğinden emindi.
Ve kendisinin bunları ona söylediğini biri öğrenirse öleceğini adından emin olduğu kadar biliyordu. Kai adamın tereddütte kaldığını gördü ve yüzüğünden bir kese altın daha çıkardı ve tezgahın üzerine koydu. Yaşlı adam gelen kese ile bir köpeğin kemiğe baktığı gibi ağzının suları akmaya başladı. Adam hemen keseyi almak için konuşmaya başladı
'' yeşim krallığında herkes kralın en güçlü olduğunu zanneder ama aslında Urka wong en güçlüdür. Bunu seviyeler olarak söylemiyorum. Kendisinin yer altında ki bağlantıları o kadar fazladır ki krallıkta ki en gizli bilgileri bile öğrenmek onun için çocuk oyuncağı gibidir.''
Dedi yaşlı adam. Konuşurken bile Urka wong 'un ismini söylerken etrafını kolaçan ediyordu. Sanki öleceğini zanneder gibi davranıyordu. Kai öğrendikleri ile bu adamın onun işine yarayabileceğini anladı ve '' bu Urka wong nerede yaşıyor''' diye son sorusunu da sordu yaşlı adama. Kai'nin sorusu ile adam konuşmaya başladı '' bu kadar güçlü birinin nerede yaşadığını kimse bilmez. Tek bildiğim Urka'nın Arena dövüşlerini izlemeyi sevdiği.'' Dedi ve altınları hemen tezgâhın üzerinden tek hamlede aldı.
Kai bu adamın daha fazla bir şey bilmeyeceğini anladı ve arkasına dönüp geldiği yoldan şehir merkezindeki kocaman arenaya doğru ilerlemeye başladı Ales ile birlikte.
Yarım saatlik sakin bir yürüyüşün ardından arenaya varan Kai buradaki arenanın talosta ki ile kıyas bile edilmeyecek derece büyük olduğunu anladı ve en az 250 metre yükseklikte olan ve duvarları diğer arenalardan farklı olarak bu arenanın duvarları efsunlanmıştı. Dayanıklılık efsunu ile duvarlar tamamen bir kaleninkinden farkı kalmamıştı.
Arenaya giriş standının yanına gelen Kai görevli olan siyah saçlı genç adama bakıp soğuk sesi ile '' dövüşmeye geldim'' dedi. Görevli Kai'ye bakıp bir belge ona uzattı ve '' girmek istiyorsan enerjin ile bunu imzala ve bize giriş ücreti olarak 10 altın vermelisin. '' dedi. Kai belgeye baktığında içinde ölürsen bunu kendin rızan ile yaptığını ve bahislerde kazanacağın paranın yüzde on besinin arenaya ait olduğu yazıyordu. Kai enerjisini belgeye aktardı ve hiçbir şey söylemeden arenaya girdi.
Arena kocamandı ve şu an içi gün ortası olmasına rağmen hatırı sayılır bir doluluk vardı. Kai içerdeki diğer dövüşçülere bakmadan bahis oranlarının belirlendiği duvarın içine yapılmış ve sadece bir cam kısım sayesinde dövüşçüler ile iletişim kuruluyordu.
Kai adama bakıp '' buradaki herkesin bana karşı dövüşmelerini istiyorum'' dedi hiçbir mimik ya da duygu barındırmayan konuşması ile görevliye.
Görevli duyduğu konuşma ile oturduğu sandalyenden yere devrildi. Bir dakika sonra hemen ayağa kalkan adam Kai'ye bakıp '' emin misin... kazanma ihtimalin hiç denecek kadar az. Kazanma ihtimalin yok. Hayatından olucaksın'' Dedi bir umut bunun bir şaka olması dileğini içinden geçirerek. Çünkü eğer böyle bir şey olursa herkes tüm parasını diğer savaşçılara yatırır ve arena bütün bahis oynayanlara çok yüklü bir miktarda borçlanmış olurdu.
Bugüne kadar kimse ona böyle bir teklifle gelmediği için ne buna karşı bir önlem almıştı ne de bir tutum sergilemişti ama şu an bunun büyük bir hata olduğunu anlamıştı ve bedelini büyük bir acı ile ödeyeceğini bir aptalın dahi anlayacağını biliyordu
Kai daha fazla bir şey söylemedi ve arenanın ortasına doğru yol almaya başladı. Görevli edinilecek zararlara karşın üzülürken buna karşın Kai'ye kin besledi ve en güçlü savaşçısı olan illak 'ı çağırdı
İllak iki metre boyunda bir dev gibi gözüken kel olan ve sadece gür bir bıyığa sahip vücudunun tamamı kaslardan oluşan bu herif bugüne dek bir kez bile kaybetmemişti ve şu an görevli ona '' bu çocuğa hayatında yaptığı en büyük hatanın bedelini öğretmeni istiyorum'' dedi yüzünde ki sinir damarları belirgin bir şekilde ortada iken. Illak gelen mesajı anlamıştı ve yüzünde kocaman bir sırıtış ile Kai'ye bakmaya başladı ama aslında şu an onların felaketine baktığından haberi yoktu
-----------------------------------------------------------
Efsun: büyü anlamına gelir
HIÇ YAZIM HATASI YOK!!! YESSS
Arkadaşlar bölümleri düzenleme işlemi hala devam ediyor üstüne bu canlı dersler derken bölüm geç geldi. Bu bölümü iki saatte yazdım ve kısa oldu biliyom ama bu bölüm bile tam 1000 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAO MUHAFIZI
FantasyKan kokusunun hava da net bir şekilde alındığı geniş bir ovada iki kişi hâlâ çarpışmakta idi. Etrafta sayısız ölü cesetler ve toprağı kırmızıya boyamış kan bulunuyordu. '' NEDEN... NEDEEEN'' Dedi. İhanete ilk kez uğramamıştı ama bu en acı vereni o...