SADECE BİR KÂBUS

116 71 4
                                    

Tekerler dönüyor, bunu hissediyordum. Ağaçların arasına gizlenmiş bir yol var, görüyordum. Direksiyonu tuttuğumu hatırlıyorum. Hayır... Gözlerim kapanıp açılıyor. Hala yoldayım, görüyordum. ''Henry, biraz dinlen dostum.'' Kulağımda yankılanan bu ses... ''Henry!'' Kafamı kaldırdım. Gözlerimi iyice açmaya çalışarak sese döndüm ''Ne oldu?'' Ne kadar bitkin göründüğümü biliyor olmalıydı. ''Sağa çek.'' dedi. ''Henry dur!'' Kollarım boşluğa doğru ilerlerken direksiyonu başka birisi kontrol etmişti...

Camdan tık tık sesler geliyordu. Kafamı kaldırmak istemedim, çünkü çok yorgundum. Sonra anlamsız hışırtılar, daha doğrusu öksürük sesi gibi bir ses vardı ya da kusmak gibi. Bilemiyordum ama ses çok rahatsız ediciydi, arada bir tonu yükseliyordu, yükseldikçe de tizleşiyordu.

Gözlerimi açtığımda direksiyonun yanağımda bıraktığı iz biraz acıyordu. Hız göstergelerini görüyordum ama biraz bulanık... Elimi kaldırıp direksiyondan destek alarak doğruldum, kafamı kaldırdığımda gözlerim kapalıydı. Koltuğa iyice yaslanmıştım. Esnerken alnımdan ağzıma doğru gezdirdiğim elimle yüzümü ovuşturdum. Elim çenemden ayrıldığındaysa gözlerim kısmen açıktı. Kaputa yaslanmış bir kadın cama tırnaklarıyla tıklatıyordu. Ağzını açıp camı ısırmaya çalışıyordu ya da yalamaya, net göremiyordum. ''Lucas.'' diye seslendim. ''Lucas...'' Kafamı sağa çevirdiğimde koltuğun boş olduğunu gördüm. 

Ümitsizlik içinde verdiğim nefesin hemen ardından birkaç kere öksürdüm. Boğazımda iğrenç bir tat vardı, midem bulanmıştı ve istemsizce sağımdaki boş koltuğun üstüne kustum. Sol kolumun tersiyle ağzımı silmeden önce etrafta peçete var mı diye kontrol ettim ama torpidoda birkaç gazete ve fişten başka hiçbir şey yoktu. Kafamı kaldırdım ve kaputtaki kadın anlamsız hareketler sergiliyordu. Uzun siyah saçları birbiri içerisine girmiş, üstündeki beyaz tişörtün bir kısmı yırtılmıştı, göğüslerinin üzeri kan doluydu ve bir kısmı parçalanmıştı. Sol kolunun üzerinde bir demirci dövmesi vardı. Suratı diğer gördüklerime göre biraz daha temizdi ama ağzının içi iğrenç görünüyordu. Omzu yerinden çıkmış gibiydi, normal bir insan kemiğini andıran bir yapıda olmadığını çok net bir şekilde görebiliyordum. 

''Siktir git!'' diyerek dişlerimi sıktım. Bir anda çıldırıverdi. Ön camı yumruklarken korkudan kollarımla yüzümü korumaya aldım, tekrar tekrar vuruyordu ve her seferinde lanet iç güdüm kollarımla bedenimi korumaya alıyordu. Bağırdım ''Siktir git buradan! Siktir git!'' Pislik içindeki kadın ön camı çatlatmıştı. Çığlık atıyordu, sonra aracın sağ camına başka bir cani kafa atınca neye uğradığımı şaşırdım. Anlamsızca korkudan bağırmıştım. Kalbim küt küt atıyordu. İçeri giremeyeceklerine emin olmak istiyordum ama hayır... Hiç yararı yoktu. Hızla torpidoyu açtım, gazeteleri sağ elimle yırta yırta çıkarıyordum. Sağdaki cam çatlarken biraz daha hızlandım, kapının cep kısımlarına kadar her yerine bakıyordum. 

''Nerede bu silah...'' diye söylendim. ''Nerede bu siktiğimin...'' diye bağırdığımda sağ taraftaki cam patlamıştı. Kafasını içeri soktuğunda kendimi çoktan geri çekmiştim. Silah koltuğun altındaydı, evet onu görmüştüm sonunda. Eğilip hızla silaha atılıyordum ki cani kollarını içeri hızla uzatınca kendimi bir daha geri attım ve kapım açıldığı için asfalt zemine düştüm. Artık dışarıdaydım ve kaputtaki kadın yüzünü bana dönünce ayaklanıp koşmaya başladım. 

Ormana doğru ilerliyordum, omzumdan arkama baktığımda peşimde iki caninin beni kovaladıklarını gördüm. Önüme çıkan ağaçlardan sıyrıla sıyrıla ormanın derinliklerine doğru gidiyordum. Nefes nefeseydim, dalağım şişmişti, terlemiştim ve boğazım kurumuştu, yeşil dalların arasından geçerken etrafta sesleri yankılanıyordu. Sonra başka bir ses daha işittim, bu Lucas'ın sesiydi ''Henry!'' ses uzaktan geliyordu, nerede olduğunu anlamam için durmalıydım ama onlar hala peşimdeydi. Koşuyordum, olabildiğince hızlı. Arada bir cam tıklatma sesi zihnimi karıştırıyordu. Arkama bakıp tekrar önüme döndüğümde yerdeki kütüğü geç fark etmiştim, ayağım çok şiddetli çarpmıştı ve yüksek bir yerden düşmeye başladım. ''Henry!'' sesini işitirken önümde kocaman bir kaya parçası gördüm ve kafamı vuruyordum ''Hayır!'' diye bağırarak gözlerimi açtığım sıra irkilerek uyanmıştım direksiyonun başında. Etrafa bakıyordum, sol tarafımda Emma camı tıklatıyordu.

THE NONETHELESSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin