SENİ SEVİYORUM...

124 65 14
                                    

Ateşin çatlattığı çubuklar kısım kısım kül olurken etrafına dizilmiş gruptan hiç ses gelmiyordu. Herkes öylece ateşe odaklanmış bir şeyler düşünüyordu... Babamgile ne olmuştu, acaba kurtulmuşlar mıdır... Gerçi bu zor bir ihtimal ama... Lauren... Onu son gördüğüm zamanı hatırlıyorum, okulda sarılmıştık... Keşke hiç bırakmasaydım... Keşke ellerinden tutup... 

-Açım. diye söylendi yanımda oturan uzun kahverengi saçlı Emma. Bir şeyler söyleyecekmiş gibi dişlerini sıkıp dudaklarının arasından nefes aldı Troy, ama gözlerini kapatıp başını öne eğdi. 

-Evet. diyebildim sessizce. 

-Yemek yemeliyiz... diye mırıldandım. 

-Ailemi istiyorum... diye iç çekmeye başladı Emma. ''Dayanamıyorum... Ailemi istiyorum.'' derken tizleşen sesi ne kadar çaresiz kaldığını kanıtlıyordu. Ateşin ışığı gözlerindeki damlaları parlatıyordu. Yorgun bedenini kollarıyla sarmış, dizlerini içine çekmiş öylece ateşe bakıyordu. Sesli bir şekilde ağlamaya başlayınca ''Şşş... Her şey düzelecek tamam mı?'' diye kolumu bedenine sarıp başını göğsüme yasladım. 

''Sikeyim.'' derken gülmekle ağlamak arasında gidip geliyordu Frank. ''Böyle işi sikeyim!'' diye sesini iyice yükseltirken onun da sesi tizleşmişti ve oturduğu yerden ayaklandı. 

-O Almanların burada ne işi vardı ha!

-Frank sakin ol. dedi Alby. ''Ben...'' derken dişlerini sıktı Frank. Sonra kalktığı yere sinirle geri oturdu.

Derek kafasını koymuş çoktan yatmıştı, diğerleriyse umutsuzluğun bir göstergesi olarak sessizce ateşi seyrediyordu. Çok... Çok değişik bir şeydi bu. O insanlar... İnsana benzeyen cani varlıklar... Nasıl böyle olabiliyordu anlamıyordum. Evimden çok uzaktım, perişan halde, hala evde olduğumu ve sadece rüya gördüğümü hissetmek istiyordum. Tek istediğim bunların gerçek olmayışıydı. ''Tamam...'' diye mırıldandım birkaç kere. ''Sorun yok Henry, iyisin. İyi olacaksın... Her şey yoluna girecek...'' diye kendi kendimi teselli ediyordum. 

-O haklı. dedi Lucas ''Hepimiz açız ve hiç yiyeceğimiz yok.'' diye çantasından çıkardığı konserveyi elinde tutup bize bakarken konuşmasına devam etmişti. Sonra elindeki konserveyi Emma'ya uzattı. Gözlerini grupta gezdirdikten sonra konserveyi eline aldı. Balık konservesiydi.

-Ama ben balık yiyemem... diye biraz sesli mırıldandı. Troy hemen ayağa kalktı ve Emma'ya bakarak ''Balık yiyemez misin? Sen ciddi misin!'' Sesi giderek yükseliyordu. ''Canın burger mi çekiyor yoksa!'' 

-Troy sakin ol. dedim.

-Sen sakin ol! diye bağırdı. Sakince ayağa kalktım.

-Amacın ne? diye sordum. Etraf kızışmaya başlamıştı.

-Senin amacın ne? Lanet olsun, senin amacın ne! diye çok şiddetli bağırmıştı.

-Troy sakin ol. dediğimde üzerime yürümeye başladı. Burun buruna gelmiştik. Lucas ve Alby ayağa kalktı.

-Söylesene, mısır gevreği mi istiyor canı? 

-Kes şunu! diye bağırdı Emma.

Frank bizi ayırmak için yaklaştı. Troy'un bedenini sarıp yerine oturması için çabalıyordu. Emma'ya dönüp kalktığım yere geri oturduğumda Troy da çoktan yerini bulmuştu. Grup bir süre daha sessizliğe gömülmüştü. Emma'nın elindeki konserveyi alıp açtım. İçinden bir parça alıp konserveyi geri uzattım. Elindeki konserveyi Derek'e uzatırken Troy'a baktı ''Balığa alerjim var.''

Konserve tek tek dolaştıktan sonra ateşin içine atılmıştı ve çıt çıt sesleri geliyordu. Helikopterden ve arabadan aldığımız birkaç eşya ile iyi kötü bir yer hazırlamıştık kendimize... 

THE NONETHELESSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin