16 ❧ please don't cry everything will be alright

746 75 57
                                    

Harry Styles - Sign Of The Times

Jennie, saraydaki en sevdiği kamelyada oturuyor bir yandan da karnındaki bebeğe bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Belki, çevresinde birisi olsa onu deli sanabilirdi ama bunu yapmazsa kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordu. Bebeği yedi aylık olmuştu ve doğuma iki ay belki de daha az bir süre kalmıştı. Ancak rahat olamıyordu aksine çok gergindi. Minho, bir haftadır savaştaydı. Sanki zamanlamayı ayarlamış gibi komşu ülkelerden biri savaş açmıştı. Ansley Krallığı'nın bilerek bu tip bir anı kolladığı açıktı. Jennie oturduğu yerden bebeğine bir şeyler söylerken aslında kendini rahatlatmaya çalışıyor ve bir yandan da savaşı kazanmaları, Minho'nun sağ salim geri dönmesi gibi yüzlerce şey için dua ediyordu.

Karşıdan gelen Arlene'i görünce gülümsemeye çalıştı. Aslında çok acı çekiyordu. Gerginliğinin üzerine hamilelik hormonları da eklendiğinde hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Arlene yavaş adımlarla kamelyaya geldikten sonra Jennie'nin tam yanına oturmuştu. Üzgün gibi gözüküyordu ve elinde bir kağıt tutuyordu. Genç kraliçenin sorgulayıcı bakışları arasında kağıdı ona uzatırken "Kraliçem," dedi. "Size bir şey söylemek zorundayım. Ama lütfen.." Devamını getiremedi. Lütfen üzülmeyin mi diyecekti, lütfen umursamayın mı diyecekti... Çok saçmaydı. Üzülmemesi ya da umursamaması imkansızdı. Nasıl mümkün olabilirdi ki? "Lütfen, bebeğinizi düşünün."

Yutkundu ve Jennie kaşlarını çattığında konuşmaya devam etti. "Biz savaşı kazanmışız, kraliçem." Jennie'nin kaşları tekrar eski haline gelirken yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Ancak çok geçmeden gülümsemesi de dağılıp gitmişti. "Ancak ne yazık ki Kral Minho'yu kaybetmişiz. Başınız sağolsun, kraliçem."

Jennie, yatıyor olduğu beyaz yatakta ağlamaya başladı. Hafızası yavaşça kendine geliyordu, anılar zihnine doluyordu. Artık hamileliğinin yedinci ayına dek, kocasının ölümüne dek, olan her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu.  Minho'nun öldüğünü duyduğunda yaşadığı acıyı ve daha sonrasında günlerce tuttuğu o yası çok iyi hatırlıyordu. Bir yandan ağlıyordu bir yandan da bebeğine bir şey olmaması için çabalıyordu. Zor bir dönemdi onun için. Ancak hala doğumunu hatırlayamıyordu. Keşke çocuğumun yüzünü de hatırlayabilsem diye düşündü. Erkek mi yoksa kız mı olduğunu bile bilmiyordu. Hala kafasında binlerce soru işareti vardı.

Dün geceki düğünde neredeyse bayılıyor olduğu için Jin çok endişelenmiş ve ertesi sabah onu kasabının hekimine getirmişti. Şuanda hekimin odasında Jennie tek başına uzanıyordu. Doktor ise Jin ile dışarıda konuşuyordu. Doktor, her ne kadar bir sorun olmadığını söylüyor olsa da Seokjin'in endişesi bir türlü geçmiyordu. Elbette anılarını geri kazanmaya başladığı için güçsüz düşüyor olabilirdi ama yine de ona yardımcı olacak bir şey olmalıydı.

Doktor ve Jin odaya girdiğinde onlara çaktırmadan gözyaşlarını sildi. Doktor bir poşete bir miktar ot koymuş ve "Bunu kaynatıp her sabah için," demişti. "Güç verecektir."

"Teşekkürler Doktor Kang," Jennie neredeyse mırıldanarak konuştuğunda doktor gülümseyerek dışarı çıkmıştı. Jin ise Jennie'nin yatakta doğrulmasına ardından ise ayağa kalkmasına yardımcı olmuştu.

don't let your crown fall ❅ bts•bpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin