20 ❧ i feel like i'm dying every day

684 92 126
                                    

Bahar çiçekleri açmıştı ve etrafta mutlu bir hava vardı. Güneş tüm güzelliğiyle parıldıyor, bulutlar gökyüzünde çeşitli şekiller oluşturuyordu. Lisa, oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı ve önündeki meyve suyundan bir yudum aldı. Ülkenin saygıdeğer lordlarından biri, aynı zamanda Lisa'nın babasının da arkadaşıydı, Reilius'un Kralını büyük bir davet için evlerine çağırmıştı. Lalisa'nın anne ve babası da bu davette bulunuyorlardı fakat on dakika önce bir işleri çıktığı için evlerine dönmek zorunda kalmışlardı. Lisa, oldukça rahatsız hissediyordu kendisini. Bu, uzun zamandır görmediği ailesini bir anda gördüğü için ya da ne kadar uğraşsalar da evin tek kızı olan leydiyle anlaşamadıkları için değildi. Buraya Taehyung'a eşlik etmek için gelmişti. Jungkook'un da bu davete katılacağından habersizdi.

Taehyung; Lord Kim ile sohbet ediyor, ülkenin durumuyla ilgili birkaç şey konuşuyordu. Jungkook da onları yüzündeki küçük gülümsemeyle dinliyor, ara sıra saygı sözcüklerini dilinden eksik etmeyerek sohbete katılıyor ve kendi fikirlerini belirtiyordu. Bahçedeki, yuvarlak kahverengi bir masada oturuyorlardı. Lisa, çaprazında oturan Jungkook'a bakmamaya çalışırken bir yandan da bu sohbetten oldukça sıkıldığını belli etmemeye çalışıyordu. Etraftaki güzel çiçekler ve temiz havanın verdiği o huzur bile genç leydiyi memnun edemiyordu. Birkaç dakika sonra Lord Kim'in kızı da aralarına katılıp Jungkook'un tam yanına oturduğunda, olabilirmiş gibi, eve gitme isteği içinde bir çığ gibi büyümüştü.

"Kızımla tanışmıştınız değil mi majesteleri," dedi Lord Kim yüzündeki gururlu gülümsemeyle. Kızı hemen baş selamı vererek Taehyung'u selamlamıştı.

"Evet, tanışmıştık daha öncesinde." Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. "Zaten Lisa ile de tanışıyordunuz sanırım?"

"Evet, efendim."

Lord Kim, davete yeni gelen konukları görüp izin isteyerek masadan kalktığında bir süre sessizlik olmuştu. Sonra, Lord Kim'in kızı ev sahibi olduğundan bu sessizliği bozmanın kendisine ait bir görev olduğunu hissetmiş olmalı ki gözlerini Jungkook'a çevirmişti. "Ama sizinle tanışmamıştık sanırım. İsmim Yeri."

"Memnun oldum," Jungkook gülümseyerek karşısındaki kıza hafifçe eğilmişti. Sonuç olarak rütbe açısından ondan üstte biriydi. "Ben de Jeon Jungkook."

"Ah," Yeri hafifçe gülerek arkasına yaslanmıştı. Şimdi, ilgisini daha da çok çekmişe benziyordu. "Demek o mehşur Jeon Jungkook sizsiniz. Her yerde isminizi duyuyorum, bu genç yaşınıza rağmen ne kadar başarılı olduğunuz bütün bir krallıkta konuşuluyor desem abartmış olmam."

"Çok teşekkür ederim," Jungkook da tıpkı Yeri gibi kıkırdamıştı. Lisa, adeta boşluğu izler gibi izliyordu ikilinin sohbetini. Ne bir şey hissedebiliyor ne de bir şey düşünebiliyordu. Gözlerini zorlukla Taehyung'a çevirdiğinde, onun Jungkook ve Yeri'nin bu konuşmasından oldukça memnun olduğunu görmüştü. Lord Kim ve Lisa'nın babası Taehyung'un en çok güvendiği iki lordtu ve birinin kızıyla Taehyung kendisi evleniyordu. Elbette, Lord Kim'in kızıyla da Jungkook'un evlenmesini isterdi. Jungkook'a Yeri'den daha iyi bir eş bulamayacağını düşünürdü. İşte o zaman anlamıştı. Bu davete neden Jungkook'un da geldiğini idrak edebilmişti. Taehyung, eğer olabilirse, o ikisinin birlikte olmasını istiyordu. Yol yapmak için de buraya Jungkook'u sürüklemiş olmalıydı.

Lisa, geriye yaslandı ve yutkundu. Eninde sonunda olacak olan bu değil miydi zaten? Neden, ortaya çıkacak sonuç hangi yoldan bakarsa baksın aynı olmasına rağmen şaşırmıştı ki? Her halükarda Jungkook da biriyle evlenecekti. Lisa ile Taehyung evlendikten sonra o da kendine göre birini bulacaktı. Kendisi bulamasa bile Taehyung onun da evlenmesi için çabalardı. Jungkook, onun sadece sağ kolu değil aynı zamanda arkadaşıydı. Evlenip mutlu olmasını dilerdi. Bu Yeri olmazsa da başkası olacaktı. Kişiler değişebilirdi ama son hiçbir zaman değişmeyecekti.

don't let your crown fall ❅ bts•bpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin