Nada - Medusa
Orta yaşlarda bir kadındı, saçlarının bir kısmı beyazlamıştı fakat çoğunluk olarak sarılığını koruyordu. Sarayın mutfağındaki odunların üzerine büyük bir kazan yerleştirilmişti ve kadın da çorbayı karıştıyordu. Gülümseyerek önünde düşen saç tutamlarını geriye attı ve çorbayı karıştırmaya devam ederken etrafına şöyle bir baktı. Mutfakta kimse yoktu çünkü yemek odasındaki masayı hazırlamak adına yukarıya çıkmışlardı. Yine de iyice kontrol ettikten sonra dudaklarını araladı ve çorbaya bir büyü fısıldadı. Bu büyü yemeğin daha lezzetli ve daha sağlıklı olması için yapılırdı. Büyü bittikten sonra gülümsedi ve kazanı zor da olsa kaldırarak yere bıraktı.
Şimdi geriye sadece çorbayı daha küçük bir kaba yerleştirerek yemek salonuna çıkarmak kalmıştı. Planladığı gibi küçük bir metal tencereye yerleştirerek tencereyi kucağına aldı ve mutfaktan çıktı. Önce koridordan geçmiş, sonra da merdivenlerden çıkarak ikinci kata ulaşmıştı. Onu gören saray muhafızları hemen yemek salonunun kapısını aralamışlar, saray mutfağında çalışan Bayan Mary'i içeriye almışlardı. Mary, elindeki tencereyle beraber gülümseyerek içeriye girmiş, kraliyet ailesine eğilerek selam verdikten sonra tabaklarına çorba doldurmaya başlamıştı. Kraliçe, vakit kaybetmeden çorbadan bir kaşık almış hemen sonra, "Çok leziz," demişti. Bu durumdan çok memnun gözüküyordu. "Nasıl bu kadar iyi yemek yapabilirsin anlamıyorum Mary," Kocasına ve yan tarafında oturan kızına bakmıştı. "Kesinlikle karşılaştığım en iyi aşçı."
"Bence de öyle," Kral hemen karşılık vermişti. "Üstelik yemekleri mide rahatsızlığıma da çok iyi geliyor."
Mary, bunu duyarak çok mutlu olmuş ve eğilip teşekkür ettikten sonra odadan çıkmıştı. O sırada henüz yedi yaşında olan ve çorbasını üzerine dökmeden yemeye çalışan Jennie ise, "Mary teyze en iyisi, değil mi?" demişti neşeyle. "Hem, ben onun nasıl bu kadar iyi yemek yapabildiğini biliyorum."
Kraliçe gülerek kızının saçlarını okşamıştı. "Nasılmış bakalım?"
"Çünkü Mary Teyze, yemekleriyle konuşuyor." Kıkırdamış ve çorbasından bir kaşık daha almıştı. "Onu yemeklerine fısıldarken gördüm!"
Kral, yemek kaşığını masaya bırakırken kraliçe de zorlukla yutkunmuştu ve birbirlerine endişe içinde bakmışlardı. Bunun anlamı açıktı. Mary, bir cadıydı.
***
Arlene her zaman olduğu gibi bahçedeki bir banka oturmuş ok atmakla ilgili alıştırmalar yapmaya çalışan Jennie'yi izliyordu. Genç kız, ok atmayı pek sevememişti. Hedefe odaklanarak tutturmaya çalışmak ve bu şekilde uzaktan bir dövüş pek onluk değildi. Aslında o, kılıç antrenmanlar yapmak istiyor ve eğitim almak istiyordu ancak babası kadınlar için kılıcın iyi bir silah olmadığını savunarak ok atma işine dört elle sarılmasını istemişti. Jennie ofladı ve yayını yere bırakırken bir kez daha hedefin yakınına bile yaklaşamamış olan okuna baktı. İlerideki çimlerin üzerine düşmüştü.
İç çekerek Arlene'nin yanına döndüğünde Arlene hafif bir şekilde gülümsemişti. Acaba o da ok atmayı deneyebilir miydi? Bir sorsa olur muydu? Çünkü nasıl olduğunu gerçekten çok merak etmişti. Dudaklarını aralayıp Jennie'ye bunu soracakken ileriden gelen annesini görmek onu şaşırtmıştı. Çünkü annesinin yanında dört tane saray muhafızı vardı ve tabiri caizse onu yaka paça götürüyolardı. Mary ise sadece ağlıyor ve bırakmaları için yalvarıyordu. Elinde garip bir takım kelepçeler vardı, dikenliydi ve dikenleri bileklerine batıyordu. Evet, Arlene bu saray aşçısının kızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't let your crown fall ❅ bts•bp
Fiksi PenggemarSaçlarının tutamları arasına sıkışmış bu taç, bir yıldıza benzer. Dışarıdan bakıldığında parlak, güzel ve görkemlidir fakat aslında olan; sürekli kendi ateşinde kavrulan sıradan bir topraktan ibarettir. taelicekook, namsoo, yoonmin ve sürpriz bir çi...