"Jungkook," Genç adam siyah saçlarındaki ince parmakların yavaşça hareketlendiğini hissetti. Gözleri açılmak istemezmişcesine zorluyordu onu. Sonsuza dek bulunduğu bu güzel ormanda kalabilirdi. Sonsuza dek kafasını Lisa'nın dizlerine dayamış, onun ellerini saçlarında ve yüzünde hissederek sıcak güneşin altında uyuyabilirdi. "Jungkook, uyan." Aklına aniden önemli bir şey olmuş olabileceği geldiğinde göz kapakları hızlıca açıldı. Fakat karşısına çıkan ışık birkaç saniye gözlerini kırpıştırarak etrafı bulanık görmesine sebep olmuştu.
Lisa, öylece oturuyor ve gülümseyerek etrafa bakıyordu. Önemli bir şey olmuş gibi gözükmüyordu. Öyleyse gitme vakti gelmiş demekti. "Bu zamana dek uyudum mu?" Jungkook, yattığı yerden kalkmadan, aşağıdan, sevgilisinin yüzüne bakmıştı. Sevgili kelimesi ikisi için doğru bir terim miydi hala emin değildi ama bu kelimeyi Lisa ile bağdaştırmak bile oldukça hoşuna gidiyordu. "Keşke beni uyandırsaydın," dedi pişmanlığı ses tonuna yansırken. "Bütün pikniğimiz boşa gitti güya seninle vakit geçirmek için tüm gece uyanık kalmıştım."
"Hayır, boşa gitmedi." Lisa, hafifçe güldü. "Uzun zamandır saraydan bu kadar uzaklaşmamıştım. Gerçekten iyi geldi. Gökyüzünü, ağaçları, çiçekleri seyrettim. Bir de..." Aniden sustu ve gözlerini yeniden göğe çevirdi. Yanaklarına tıpkı gün batımında gökyüzünün büründüğü kızıllık gibi pembeler yerleşmişti.
"Bir de ne?" Ve bu pembelikler en çok da Jungkook'un gözünden kaçmamıştı. Dudakları Lisa ile uğraşmanın verdiği keyifle birlikte kıvrıldığında "Ne diyecektin devamında," dedi. "Merak ettim gerçekten."
"Uğraşma benimle Jungkook," Lisa gülüşünü zorlukla sakladı. Ne diyeceğini ikisi de oldukça iyi biliyordu. Bir de seni izledim, diyecekti. Bilmek için kelimelerin dudaklarından dökülmesine gerek yoktu. "Gün batımına bak. Ne kadar güzel, öyle değil mi?"
Jungkook, gözlerini gökyüzüne çevirdi. Ama yalnızca iki saniye baktıktan sonra tekrar Lisa'ya dönmüştü. "Güzel. Seni gün batımında seyretmek daha güzel. Saçlarındaki harelerin dans edişini izlemek, yüzüne vuran güneşi yakalamak göz pınarlarımda. İrislerin parlarken ve elmacık kemiklerin utançla çıkarken yavaşça... Güzel seni seyreylemek. Gün doğumunda, gün batımında, yıldızların altında... Ansızın bir sabahın ortasında, bir coşkun ırmağın kenarında, bir yeşilliğin içinde, bir ormanın sesinde, bir çiçeğin yanında. Paha biçilemez bir dakikalar seli, nasıl bittiğini zayıf ruhum anlayamaz aslında. Güzel seni seyreylemek sevgilim, Güzel'i seyreylemek."
"Jungkook..." Lisa'nın gözleri hafifçe dolmuştu ve sesi titremişti. Bazen karşısındaki bu adam öyle şeyler söylüyor ve öyle konuşuyordu ki gerçekten söyleyebilecek hiçbir şey bulamıyordu. Göğsünün sıkıştığını hissediyordu. Bu, kötü anlamda değildi elbette ama daha önce yaşamadığı bir his olduğu için çok garip hissettiriyordu. "Ben hiç böylesine bir sevgiyi hissetmemiştim. Teşekkür ederim."
Jungkook, zorlukla yutkundu ve gülümsedi. Teşekkür edilecek hiçbir şey yoktu ama bu konuşmaya devam ederlerse Lisa'nın bu konuda direteceğini biliyordu. Ona kötü şeyler hatırlatmak, geçmişinin kara lekelerini öne çıkarmak istemiyordu. Yalnızca içinden geliyordu ve eh, biraz da süslüyordu kelimelerini. "Gitmek zorunda mıyız, Lisa?"
"Evet..." Üzgünce karşılık verdi. Saraya geri dönmek ilk defa bu kadar zor geliyordu. Çünkü oraya döndüğü zaman yalnızca yaşıyor olduğu yere dönmüş olmayacaktı. O duvarlar daima Lisa'ya kim olduğunu ve dahası, kim olacağını hatırlatıyordu. Sanki yalnızca bunun için örülmüşlerdi. Orası kendisi gibi davranmaktan kaçındığı, hislerini toprağın altına gömdüğü yerdi. Ne zamandan beri saray bu kadar korkunç hissettirmeye başlamıştı, her zaman böyle miydi? Bilmiyordu. "Hava kararmak üzere. Dönmek zorundayız. İlk önce ben gideyim, on dakika sonra sen de peşimden gel."
![](https://img.wattpad.com/cover/212210667-288-k504666.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't let your crown fall ❅ bts•bp
FanficSaçlarının tutamları arasına sıkışmış bu taç, bir yıldıza benzer. Dışarıdan bakıldığında parlak, güzel ve görkemlidir fakat aslında olan; sürekli kendi ateşinde kavrulan sıradan bir topraktan ibarettir. taelicekook, namsoo, yoonmin ve sürpriz bir çi...