5 ❧ fate sometimes gives a nice smile

1.4K 163 148
                                    

Namjoon, eğerlerini sıkıca tuttuğu iki atla beraber pazarın arka tarafında bulunan kaldırım taşlarıyla döşenmiş boş alana girdi. Atların ikisi de hoş bir kahve tonundaydı, tüyleri uzundu ve gerçekten bakımlı gözüküyorlardı. Oysa kasabada satılan veya kiralanan atlar genelde çelimsiz, bakımsız ve bir miktar da kirli olurdu. Genç adam, yanındaki güzel atlarla beraber birkaç adım attığını atların ayaklarının altındaki kaldırım taşları tıkırdamaya başlamıştı. Alanın tam ortasında bir havuz vardı ve havuzun tepesinden aşağı doğru su akıyordu. Bu, suyu temiz olmayan bir çeşme gibiydi. Kasabada yaşayan insanlar burayı buluşma yeri olarak kullanıyor veya bir dilek tutup metal paralarını atıyorlardı. Tıpkı, şimdi Jisoo'nun yapıyor olduğu gibi... Jisoo, avuçları arasına yerleştirdiği metal parayla birlikte ellerini birleştirip gözlerini kapatarak kafasını hafifçe gökyüzüne çevirdi. Birkaç saniye öyle bekleyip göz kapaklarını yavaşça araladı. İç çekerek, avuçları arasında tuttuğu metal parayı havuzun tam ortasına atıverdi. Para, suyu yarıp aşağıya doğru düşerken boş gözlerle öylece izledi. Dilemiş olduğu şeyin gerçekleşmesini tüm kalbiyle istiyor fakat gerçekleşmesinin veya gerçekleşmemesinin ona ne kazandıracağını veya ne kaybettireceğini bilmiyordu.

Arkasını döndüğünde yanındaki atlarla beraber ona bakan Namjoon'u görmek bir miktar şaşırtıcı bir durumdu. Kaşlarını hafifçe çattı ve kendisine gülümseyen Namjoon'u süzdü. "Bizim için birer at kiraladım." dedi genç adam, kızın şaşkınlığını ortadan kaldırmak amacıyla. "Bilirsin, yol uzun ve yürüyerek gitmek de zaman alacaktı. Bu atlar sayesinde hızlıca varırız diye düşündüm."

Jisoo, yan taraftaki banka bıraktığı çantasını alırken omuz silkmişti. "İyi olmuş fakat böyle güzel iki atı kiralayacak parayı nereden buldun?"

Namjoon'un yüzündeki gülümseme hafifçe sönmüştü ama bozuntuya vermeden atlardan birinin eğerini genç kıza doğru uzatmıştı. "İşini iyi yapan bir ressamın ne kadar kazandığını tahmin edemezsin." Jisoo, sağ taraftaki atın eğerini tuttuktan sonra, Namjoon dönüp kendi atının kafasını hafifçe okşamıştı. At, bundan memnun olmuş gibi görünürken Jisoo da kendisine yabancı olan bu durumu garipseyerek izlemişti. Evet, daha önce ata binmişliği vardı ama bu uzun zaman önceydi. Çünkü, at kiralayacak veya satın alacak kadar zengin olamamışlardı hiç. Bindiği at ise çocukken bir tanıdıklarının çiftliğinde bindiği minik bir taydan ibaretti işte. "Ama, Namjoon." dedi, genç ressamın onu yargılamayacağından emin olarak. "Bence yürüyerek gitsek daha iyi olacak çünkü ben at binmeyi bilmiyorum. Yani biliyordum ama muhtemelen unutmuşumdur."

Namjoon'un gözleri hafifçe büyürken bir yandan da anladığını belli etmek adına kafasını aşağı yukarı sallamıştı. "Tamam," dedi. "Sana sormadan atları kiraladığım için kusura bakma. O halde, ben bu atlardan birini geri götüreyim. Diğer at ikimize de yeter. Belki, yolda sana at binmeyi de öğretirim."

Namjoon, geldiği gibi - iki atın eğerini tutarak - geri döndüğünde Jisoo, kafasını havuzun iç kısmına vurma isteğini zorlukla bastırarak banka oturmuştu. Bu genç adam, neden sanki ikisi yakın arkadaşmış hatta bir ihtimal sevgiliymişler de beraber tatile çıkıyorlarmış gibi davranıyordu? Bu seyahat Jisoo'nun hayatını kökünden değiştirebilecek korkutucu ve gerginlik verici bir yolculuktu. Bu yüzden bir an önce ulaşması gereken yere ulaşmalı, Kraliçe Jennie her kimse bulmalıydı. Ardından annesini bulacaktı. Annesinin adresini çoktan elleri arasındaydı. O kadına anne demek doğru olmayabilirdi belki de ama zaten amaç buydu. Genç kız, merak ediyordu. Neden onu bıraktığını, bunu yapmak zorunda olduğu için mi yoksa tamamen keyfen bir durum mu anlamak istiyordu. Yine de, onun yeterince iyi biri olmadığının farkındaydı. Yaptığı şeylerin hiçbir açıklaması yoktu. Annesi olduğunu sandığı kişiye gelince.. Yıllar boyunca Jisoo'dan böyle önemli bir şeyi gizlemiş, ardı sıra yalanlar söylemişti. Jisoo'nun hayatındaki en sevdiği insan onun kalbini, hayallerini ve düşüncelerini un ufak edivermişti. Fakat biliyordu ki, onu büyüten bu kişi ona sevgi göstermişti. Onu iyi yetiştirmişti. Sırf bu yüzden rotasını ilk başta gerçek annesini bulmak için değil de Kraliçe Jennie'yi bulmak için Raina Krallığındaki küçük bir kasabaya çevirecekti.

don't let your crown fall ❅ bts•bpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin