Giriş Bölümü - Uçurum Kenarı.

33 6 4
                                    


2002
(Yazarın anlatımıyla)
Bilinmezliğe doğru ilerliyorum sanki masummuş gibi hata yaptığımın farkındayım, neden yaptığımı bilmiyorum ama yaptığım şeyin ilerde ne kadar büyük bir bedeli olacağını tahmin edebiliyorum sahi ben bunu neden yaptım amacım neydi o dâhâ küçücüktü masumdu oysa ben onu dâhâ şimdiden mahvetmiştim ve hiçbir şeyi düzeltemezdim artık çok geçti. Kucağımda dâhâ birkaç gün önce doğmuş bir bebekle uçurumun kenarında öylece dikiliyordum.
Erken doğmasına rağmen hayata tutunmayı başarmıştı kendi başına nefes alabilmeyi başardığı zamanda ona bu kötülüğü yapmıştım işte bunu yeni doğan bir masuma yapma sebebimde geçmişte yaşadığım travmanın etkisi var mıydı? Varsa bile bu bebek bu kötülüğü haketmiyordu asla haketmiyordu. Bu bebek bu hikayenin masumuydu ama bu hikayede masum olmayan yoktu ben ve o kötü adam hariç. Ben sadece sıradan bir hemşireydim. Eskiden masumdum ama artık değilim. Herkes ikinci bir şansı hakediyordu. Ama ben haketmiyordum... Şu an ne yapacağımı bilmiyorum. Onu dâhâ fazla yanımda tutamazdım. Bir an önce bir karar vermem gerekiyordu. Ona ondan çaldığımı geri verecektim ama bunu nasıl yapmalıydım?

"Sana söz veriyorum güzel bebek..."
"Kendimi asla affetmeyeceğim asla!"

Pişmanlık... Acı...
Dâhâ şimdiden etkisi altına almıştı beni. Kim bilir bu yaptığım yüzünden dâhâ ne acılar çekecektim. Ama gerçek şuydu ki... Hepsini sonuna kadar hakediyordum... Gözyaşlarımı dâhâ fazla tutamadım ve yanaklarımdan süzülmesine izin verdim.

"Özür dilerim..."
"Bu kadar kötü olduğum için..."
"Bu kadar bencil olduğum için..."

"Sana bir söz dâhâ veriyorum güzel bebek... Bir gün her şeyi öğreneceksin.
Ben o zaman belki ölmüş olabilirim, yaşayabilirim de ama ne olursa olsun
sen bunu öğrenmek zorundasın!"

Sanki ona yaptığım şeyi hissetmiş gibi gözlerini inatla açmıyordu bana.
Kendime dâhâ fazla kızarak bağırdım.
"Bu uçurum bu deniz şahidim olsun ki! Senden çaldığım her şeyi geri vereceğim sana!"

O an gözlerinde bir hareketlenme oldu. Usulca gözlerini açıp bana baktı.
Gözleri... O kadar güzeldi ki...
"Merhaba orman gözlü kız!"
"Sen çok güzelsin..."

Onu yanağından öptüm. Kokusunu içime çektim. Anneler derdi ya evlat kokusu cennet gibi kokarmış diye...
Doğruymuş...
Yine gözyaşlarına boğuldum...
Bir süre öyle ağladım. Masum bebek ise beni orman gözleriyle izlemeye devam etti. Acaba beni ne olarak görüyordu? Ne hissediyordu? Ona bir isim vermeliydim... Hastanede aklıma gelen bir anıyla adına karar verdim ondan her şeyini çaldım ama adımı çalmayacaktım...
Eğilip kulağına üç kez fısıldadım.

"Senin adın Tutku..."
"Senin adın Tutku..."
"Senin adın Tutku..."

Sanki çok sevinmiş gibi bir an gözleri parladı. Hava soğumaya başlamıştı.

"Daha fazla beraber olamayız Tutku.
Benim yüzümden dâhâ fazla üzülmene... Ve üşümene izin veremem.
Bir süreliğine de olsa yollarımız ayrılıyor."

"Kendine iyi bak orman gözlü kız!"
"Hoşça kal Tutku..."

Cevapsız SorularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin