İstemiyor Musun

44 23 2
                                    

11 AY SONRA

Aylar geçti Beyza'nın kaçma olayından sonra ve benim bir oğlum oldu. Adı Efe... Derin ve Berk evlendi, Yıldız ve Mert de öyle. Derin hamile üç haftalık. Yıldız da bir aylık hamile. Efe iki buçuk aylık oldu. Anlayacağınız, zaman çok hızlı geçti ve geçmeye devam ediyor.

Peki biz şu an ne yapıyoruz? Derin, Yıldız ve ben oturmuş, hamilelik testini bekliyoruz. Tabii ki benim için. Derin heyecanla konuşmaya başladı.

"Kızım ya ! Acaba hamile misin ya? Ay çok heyecanlandım." onun üzerine Yıldız da konuştu.

"Ay kızım, sen de hamileysen eğer hep beraber gidecekler okula ya. Çok güzel olacak."

"Aynen Yıldız, çünkü bunun için çocuk yaptık zaten."

Biz gülerken Yıldız bozulmuş bir vaziyette oturuyordu. Gülmemi kesen şey, Efe'nin mızıklaması oldu. Oturma odasındaki beşiğinden alıp oturdum bir koltuğa. Beyefendinin karnı acıktığı için karnını doyuruyorduk. Ben tüm dikkatimi Efe'ye vermişken Yıldız heyecanla konuşmaya başladı.

"D-Deniz! Kızım! Lan sen de hamilesin!"

Gözlerimi Efe'den çekip şaşkınlıkla onlara baktım. Ne diyordu o? Hamilesin mi diyordu. Tekrar mı anne oluyordum? Bir güzellik daha mı geliyordu? Bir huzur kaynağım daha mı geliyordu? Karnımın boş olmasına daha alışamamışken tekrar mı doluyordu karnımın içi? Hala şaşkınlıkla onlara bakarken zorlukla konuşuyordum.

"Ne diyorsun sen?" Derin büyük bir sevinçle konuştu.

"Kızım! Hamilesin lan! Hadi, ara Savaş'ı, haber ver!"

Saat yedi buçuktu ve bugün hepimiz burada yemek yiyelim diye anlaşmıştık. Elime telefonu almış, Savaş'ı arayacakken kapı zili duyuldu kulağıma. Orta sehpanın üzerindeki hamilelik testini alıp arka cebime attım. Kızlara Efe'ye bakmalarını söyleyerek kapıyı açmaya gittim.

"Hoş geldiniz!" kapıdan ilk Mert girdiği için sarılarak "Hoş bulduk Deniz, nasılsın?" dedi.

"İyidir Mert, sen?" diyerek kısa bir şekilde cevapladım. O ise "İyi," demekle yetindi. Berk tüm enerjisiyle bana sarılarak konuşmaya başladı.

"N'aber yengelerin bir tanesi?" gülümseyerek cevapladım onu, "İyiyim Berkelerin bir tanesi."

Onlar içeri geçerken Savaş girdi kapıdan. "İyi misin Deniz? Bir sarı gibi yüzün." yutkunarak cevapladım onu, "İyiyim canım."

İçeridekilere beklemelerini söyleyerek Savaş'la birlikte odaya çıktım. "Deniz, kıyafetlerimi kendim alabiliyorum, neden yalnız bıraktın insanları?" dedi tedirginlikle. "Hiç! Öyle bir gelmek istedim."

Endişeli ve tereddütlü duruyordum ve bu da Savaş'ı bir hayli geriyordu. Savaş, gömleğini çıkarmış, dolaba yönelirken, kollarından tutup durdurdum onu. Tereddütlü gözlerle bana bakarken bir yandan da yaklaştı bana.

"Deniz, ne oluyor? Bir şey mi var? Anlatır mısın bana? Kızlarla mı bir şey oldu?" kafamı salladım onaylamaz bir biçimde. Hala üzeri çıplakken konuşmaya devam etti.

"Deniz'im!? Sorun ne o zaman?" biraz daha duramayacağımı anlayıp konuşmaya başladım. "Savaş ,ben hamileyim!"

Tek seferde kurduğum cümleye karşılık sadece gözlerimin içine bakıyordu. Kolundan tutup, sarsarak bir yandan da konuşuyordum.

"Savaş! Kendine gel ya! Ne oldu?"

Savaş, hala ifadesizliğini ve suskunluğunu koruyarak, bana bakarken ben ağlayacak kıvama gelmiştim. "Savaş! Bir şey söyle ya!"

Mutlulukla gülümseyip konuşmaya başladı, "Deniz, doktorun dediklerini unuttun mu?" şaşkınlıkla ona bakarken alkışlamaya başladım onu. "Aynen Savaş! Ben yalnız yaptım bu çocuğu aynen."

Odadan hızla çıkıp aynı hızla merdivenleri indim. Portmantodan montumu alıp çıktım evden. Henüz bahçe kapısından çıkmamışken, Savaş çıplak bedeniyle gelip durdurdu beni.

"Deniz, nereye gidiyorsun?"

"Bebeğimle birlikte gidiyorum Savaş, nasıl olsa istemiyorsun!"

"Salak saçma konuşup durma Deniz! Gir şu eve!"

Biz karşılıklı bağrışırken evdekiler kapının önüne çıktı.

"Salak saçma konuşmuyorum Savaş! İstemediğini söyledin, ben de icabına bakıyorum."

"Ben sana, istemiyorum , demedim. Hangi baba çocuğunu istemez? Salak mısın Deniz sen?!"

"Evet Savaş salağım, oldu mu?"

"Yürü! Gir eve! Üşüteceksin!"

"Asıl sen gir! Sen üşüteceksin!"

Birden kendine çekip sarıldı bana. Çıplak göğsüne, başımı yaslayıp ben de ona sarıldım. "Bir daha üzme bebeğimizi ve kendini!"

İçeri geçip sofrayı hazırladık kızlarla birlikte hızlıca. Sofrada otururken Berk konuşmaya başladı, "Savaş! Maşallahın var kardeşim. Kız daha kırkından yeni çıkar-"

Yanında oturan Mert, onu neyse ki susturmuştu. Ama ne olursa olsun ben yine de bir hayli utanmıştım. Savaş da ona karşılık konuşmaya başladı, "Aynen kardeşim, ondan nikahtan bir buçuk hafta sonra Derin'in--" cümlesini tamamlamasına neyse ki yine Mert izin vermemişti. Bu sefer Mert hiddetle konuştu.

"Abi yapmayın ya! Oğlum kızlar utanıyor lan! Saçma sapan hareketler yapıp durmayın! Kaç yaşında adamlarsınız amına koyayım!"

Mert, sinirle küfür edince Yıldız onu, boğazını temizleyerek uyardı. Berk, pişman bir ifadeyle konuşmaya başladı bu sefer.

"Yenge.. Yani şey, Deniz...Kusura bakma ya! Biliyorsun kızım beni! Boş boğazlıyım işte! Özür dilerim."

Baş onayıyla özrünü kabul ettikten sonra Savaş boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Derin kusura bakma. Yani özür dilerim, çocukluk ettim."

Derin bu sefer konuşmaya başladı.

"Mühim değil Savaş. Seni biliyoruz, yani sonuçta hırslı birisin."

Savaş, ne kadar hoşuna gitmese de bu cümle, gülümsedi.

Şu an kendimi, dünyanın en mutlu insanı ilan etmem dışında hiçbir sorun yoktu. İkinci bir bebeğim oluyordu. Karnımın boşluğuna alışmak zorunda kalmayacaktım.

......

Mucizelere İnanır Mısın? (Düzenleniyor, 2. kez)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin