0.4

136 51 6
                                    

  4. BÖLÜM

-Ben Senden Etkilendim-

"Ne kadar az iz, o kadar az acı..."

Onlar içeriye geçerken ben üzerimdeki şoku henüz atmış değildim. Tanımadığım kişiler gelecekti, bunu biliyordum ama Savaş ve ailesinin geleceğini hiçbir şekilde tahmin edememiş ve doğal olarak oldukça şaşırmıştım.

Annemse benim aksime onları hemen karşılayıp salona geçirmişti. Salonda tüm selamlamalar son bulurken Savaş'ın annesi olduğunu tahmin ettiğim, sarı saçlı, kırklı yaşlarındaki kadın beni süzerek anneme hitaben konuştu.

"Deryacığım, kızının bu kadar güzel olduğundan bahsetmemiştin, gerçekten kınıyorum seni..." diyerek küçük bir kıkırdama bırakmıştı ortama. Ben utançla gülümserken annemse gururla bakıp aynı nezaketle "Ah sağ ol Semracığım, senin oğlun da maşallah pek yakışıklı, pek beyefendi..." dedi.

Anneme içimden 'tabii ne demezsin' derken bir yandan da hala birinin bana güzel olduğumu söylemesinin şokunu atlatamıyordum. Yıllar sonunda annem ve babam harici birinden güzel olduğumu duymuştum. Önceleri annemlerin arkadaşları bana hep 'ne kadar tatlısın, ne kadar zekisin' gibi şeyler söylerlerdi. Bu yetmiyor muydu? Aslında yetiyordu ama yanımdaki akranlarıma güzel oldukları söylenirken bana yalnızca tatlı ve zeki damgası yapıştırıldığında çocuk ve masum yanım epey kırılıyordu. Ama sanırım bu sefer bunu yenmiştim, yalnızca güzel olabiliyordum artık. Bunun iyi bir şey olmadığını da farkındayım. Çünkü yalnızca güzellikle anılmak, kişi için onur düşüklüğü gibi bir şeydi benim nazarımda. Bir kadının, bir insanın zekası ve başarıları konuşulmuyorsa o kadın, henüz başarmış değildir.

Ben düşüncelerimle kendimi yerken onlar ise yemeğe geçmeye karar vermişlerdi çoktan. Onları takip ederek ben de yemek masasına geçtim. Büyükler kendi aralarında, kahkahalar eşliğinde sohbet edip yemek yerken ben ve Savaş ise yalnızca susuyorduk. Onu incelemek adına gözlerimi kaldırıp baktığımda düşünceli bir biçimde tabağına baktığını gördüm. Ondan ayırdığım gözlerimi önümdeki suya çevirirken annemin meraklı gözlerine takılmıştı bakışlarım.

Suyum bitince annem gülümseyerek elini sırtıma koydu. "Kızım, Savaş'la neden odana çıkmıyorsunuz?"

Annemin sözleri üzerine henüz boğazımdan geçen su, oralarda bir şeylere takılmış ve öksürmeme neden olmuştu. Birkaç küçük öksürüğün ardından Savaş'ta dolandırdım gözlerimi, sonra tekrar anneme döndüm.

"Bilmem, Savaş ister mi ki? Ona da fikrini sormalıyız değil mi anne?" dedim samimiyetsizce gülüp. Annem sırtımı sıvazlayıp "Ah düşünceli kızım, hep böyleydi işte Deniz; düşünceli ve akıllı..." dedi. Bu konunun benim zekamla alakası neydi pek bilmiyordum ama yine de övgüleri gülümseyerek kabul ediyordum.

Savaş'ı inceledim tekrardan ardından da ona hitaben konuştum. "Çıkalım mı odama?" dedim çekingen bir biçimde. Birkaç saniye gözlerini üzerimde gezdirip gülümsedi, "Tabii, çıkalım..." dedi.

Masadan kalkarken annem "Şerife Teyzen size bir şeyler getirir." diyordu. O an için bir şeylerin gelip gelmemesi o kadar umurumda değildi ki aslında. Yalnızca tekrardan üzülüp üzülmeyeceğimi düşünüyordum. Savaş'a teklifte bulunmuştum çünkü gelmek istemeyeceğini sanmıştım ama beni yanıltmıştı. Umarım teklifimi beni üzmek için kabul etmemiştir diye geçirdim zihnimden merdivenlerin başındayken.

"Deniz..." dedi Savaş, merdivenleri çıkarken. Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp düzeltmemin ardından ona doğru döndüm. "Efendim Savaş?"

Mucizelere İnanır Mısın? (Düzenleniyor, 2. kez)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin