İlk iş günüm çok güzel geçmişti. Hemen adapte olup iyi işler çıkarmıştım ve çoğu kişi ile tanışıp arkadaş olmuştum. Furkan ile pek konuşmuyorduk çünkü anlaşamayacağımız her noktadan belli oluyordu. Bu yüzden sadece gerektiğinde konuşuyor ve olabildiğince işimize odaklanmaya çalışıyorduk.
Dinlenme odasına gidip şef kıyafetimi çıkardıktan sonra çantama koydum ve eşyalarımı toparladım. Hemen eve gidip ilk günümü kardeşlerime anlatmak istiyordum. Çantamı aldıktan sonra kapıya yürürken Furkan ile karşılaşmıştık. Bana bir bakış atıp isteksizce konuştu.
"Şimdi sen yarın yine mi geleceksin?"
"Yok bugün sadece geçerken uğramıştım."
"Komik değildi."
"Komiklik olsun diye söylemedim. Seninle dalga geçtim."
"İlk gününden bu cesareti nereden alıyorsun?"
"Bir yerden almama gerek yok. İçimdeki cesaret bana yetiyor."
"Kendine çok güveniyorsun anlaşılan."
"Evet güveniyorum. Sen neden burayı kendi otelin gibi sahipleniyorsun?"
"Sabah burası babanın oteli değil dedin. Evet babamın oteli değil ama Akif şef bizim aile dostumuz."
Söylediği şey ile birlikte dudağımı ısırıp içimden küfür ettim. Sonra hemen kendimi toplayıp cevap verdim.
"Olabilir. Ben burada iyi olduğum sürece kimse bir şey diyemez."
"Kendine fazla güvenme derim. Burada benden iyi şef yok."
"O zaman tanıştığımıza memnun oldum. Ben buraya yeni başlayan ama senden daha iyi olacak şefi Hazal."
O bana ters yaptıkça ben ona daha ters yapacaktım. Egosunu kırmak hoşuma gidecekti ve bunun için uğraşacaktım.
"Göreceğiz kim daha iyi."
Ona cevap vermeden odadan çıkıp asansöre ilerledim. Asansöre bindikten sonra telefonumu kontrol edip gelen mesajlara baktım. Birkaç mesaja cevap verip otelden çıktıktan sonra kardeşlerimi arayıp bir şey isteyip istemediklerini sordum. Marketten biraz abur cubur istediklerini söylediklerinde onları onaylayıp telefonu kapattım.
Otelden çıktıktan sonra otobüs durağına yürüdüm. Kasım ayında olduğumuz için akşam olduğunda hava soğumuştu. Ceketimin önünü kapattıktan sonra otobüsü beklemeye başladım.
10 dakika sonra otobüs geldiğinde ceylan misali içeri atlayıp akbilimi bastıktan sonra boş bir yeri kaptım. Yorulduğum için kimseye yer vermeye niyetim yoktu. Kafamı cama yaslayıp etrafı izlerken arada binen kişilere bakıyordum.
Sonunda otobüsten inince eve doğru yürümeye başladım. Sokağa gelmeden önce kenardaki markete girip birkaç abur cubur ve eve lazım olan şeyleri aldım. Kasaya geldiğimde bir paket sigara isteyip onuda aldıktan sonra ücreti ödeyip marketten çıktım.
Eve geldiğimde anahtarla kapıyı açıp poşetleri içeri bıraktım.
"Ben geldim."
Cem gelip kapının önündeki poşetleri alıp mutfağa taşırken bende ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim ve kapıyı kapattım.
"Mısra nerde?"
"Odasında. Ödev yapıyor."
"Karnınızı doyurdunuz mu?"
"Evet ama ben az yedim. Şimdi sen güzel bir yemek yaparsın diye."
"İstediğiniz bir şey var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴛᴀᴛʟɪ ᴄᴀɴᴀᴠᴀʀɪ {ꜰᴜʀᴋᴀɴ ʏᴀʟᴄɪɴ}
Fanfiction"𝑨𝒏𝒅 𝑰 𝒘𝒂𝒏𝒏𝒂 𝒄𝒓𝒚, 𝑰 𝒘𝒂𝒏𝒏𝒂 𝒇𝒂𝒍𝒍 𝒊𝒏 𝒍𝒐𝒗𝒆 𝒃𝒖𝒕 𝒂𝒍𝒍 𝒎𝒚 𝒕𝒆𝒂𝒓𝒔 𝒉𝒂𝒗𝒆 𝒃𝒆𝒆𝒏 𝒖𝒔𝒆𝒅 𝒖𝒑."