Mısra gideli 3 gün olmuştu. Üç gündür evde kocaman bir boşluk oluşmuştu. Gerçekten çok üzgündüm. Sanki içimden bir parça kopmuştu. Bu 3 gün içinde çok az yemek yemiştim. Hiçbir şey yolunda değildi. Furkan benimle sürekli konuşuyor ve moralimi düzeltmek için bir şeyler deniyordu. Dün bizim için işten izin alıp beni Mısra'nın okul çıkışına götürmüştü. Daha sonra beraber yemek yemiştik. Mısra ile biraz ilgilendikten sonra onu annemin evine bırakmıştık. Bırakma kısmında ayrılmamız biraz zor olmuştu. Benim yanımdan gitmeyi hiç istemiyordu.
Bugün ise kendimi çok halsiz ve hasta hissediyordum. Ruhsuz bir şekilde işimi yapıyordum. Sabah Furkan yanıma gelip benimle uğraşmış ve eğlendirmeye çalışmıştı. Mısra gittikten sonra hareketleri çok değişmişti. Benimle arası daha iyiydi ve daha ilgiliydi. Böyle davranması hoşuma gitmeye başlamıştı. Sanırım onun ilgisine alışmıştım. Bana böyle güzel davranması dikkatimi çekmişti ve biraz olsun etkilenmiştim. Bunu ona söyleyemezdim çünkü benimle aynı şeyleri hissetmediğini biliyordum.
Sabahtan beri karides temizliyordum. Artık midem bulanmaya başlamıştı. Oflayıp kafamı yukarıya kaldırdığımda Furkan'ın sesini duymuştum.
"Sıkıldın mı?"
"Artık damarlarını temizlemekten midem bulandı."
"İstersen sen biraz dinlen. Ben yaparım."
Kafamı çevirip ona baktığımda eldivenlerini giyiyordu.
"Emin misin? Bir süre sonra iğreniyorsun."
"Eminim. Sen sabahtan beri uğraşıyorsun. Biraz dinlenmeyi hakettin."
"Peki. Teşekkür ederim."
Bana gülümsedikten sonra karideslerin başına geçmişti. Ben de eldivenlerimi çıkarıp çöpe attım ve bir bardak çay alıp dinlenme odasına gittim. Koltuklardan birine oturduktan sonra çayımdan bir yudum aldım. Aklıma sürekli Furkan geliyordu. Gece yatarken veya sabah uyandığımda neden onu düşündüğümü bilmiyordum. Ondan asla hoşlanmayacağımı söylemiştim ama bu aralar biraz etkilendiğim doğruydu.
Yine aklıma o gelmişken bu sefer kendimi engellemeden düşünmeye başladım. Beraber geçirdiğimiz vakitleri aklımda canlandırınca kalbim hızlanmaya başlıyordu. Fakat ciddi bir şey hissetmekten çok korkuyordum. Çünkü onun benim gibi birini asla sevmeyeceğini biliyordum. O yüzden kendime engel olmam lazımdı.
Ben oturup düşünmeye devam ederken çalışanlardan birisi olan Tuğçe yanıma gelmişti. Fazla konuştuğum ve yakın olduğum birisi değildi. Zaten işe yeni başlamıştı. Benimle bir şey konuşacağını anladığımda duruşumu düzelttim. Oturur oturmaz heyecanla konuşmaya başlamıştı.
"Hazal seninle bir şey konuşabilir miyim?"
"Tabii."
"Biliyorum seninle çok fazla konuşmadık ama şu an fikir alabileceğim başka birisi yok."
"Ne hakkında fikir istiyorsun?"
"Kusura bakma biraz heyecanlıyım. Söylemekte zorlanıyorum."
"Söyleyebilirsin sorun değil. Benden sır çıkmaz."
"Ben Furkan'a karşı bir şeyler hissediyorum. Sanırım yarın onunla konuşacağım."
Şu an kendime engel olamıyordum. Tuğçe'nin söylediği şey duyduktan sonra şok olmuştum. İçimde oluşan rahatsız edici hissi engellemeye çalışırken ne diyeceğimi bulmaya çalıştım. Sonunda bir şey belli etmeden tepkimi verdim.
"Sen buraya yeni gelmedin mi? Emin misin bir şeyler hissettiğine? Belki geçici olabilir."
"Hayır eminim. Gerçekten bir şeyler hissediyorum. Hem biz çok uyumluyuz. Kabul edeceğini düşünüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴛᴀᴛʟɪ ᴄᴀɴᴀᴠᴀʀɪ {ꜰᴜʀᴋᴀɴ ʏᴀʟᴄɪɴ}
Fanfiction"𝑨𝒏𝒅 𝑰 𝒘𝒂𝒏𝒏𝒂 𝒄𝒓𝒚, 𝑰 𝒘𝒂𝒏𝒏𝒂 𝒇𝒂𝒍𝒍 𝒊𝒏 𝒍𝒐𝒗𝒆 𝒃𝒖𝒕 𝒂𝒍𝒍 𝒎𝒚 𝒕𝒆𝒂𝒓𝒔 𝒉𝒂𝒗𝒆 𝒃𝒆𝒆𝒏 𝒖𝒔𝒆𝒅 𝒖𝒑."