Ameliyatımın üstünden gün geçtikçe kendimi daha iyi hissediyordum. Bu sırada Furkan iyice bize yerleşmişti. Benimle beraber kalmayı sevdiğini söylemiş ve buna devam etmek istemişti. Mısra ve Cem de ona alıştığı için kabul etmiştim. Zaten ailesi bir şey söylemiyordu. O yüzden rahat edebiliyorduk.
Daha yeni uyanmıştım ama mutfaktan gelen sesler saatin erken olmadığını anlamama yardımcı olmuştu. Furkan'ın Mısra ve Cem ile sohbet edişini ve gülüşünü duyuyordum.
Artık kendi başıma yürüyebiliyordum ama yinede dikişlerim bazen sızlıyordu. Yavaşça yataktan kalktıktan sonra terliklerimi giyip odadan çıktım ve mutfağa ilerledim. Kapının önüne geldiğimde üçünün masada kahvaltı yaptığını gördüm.
"Lan ben bu evin vatandaşı değil miyim? Ben uyurken siz niye yiyorsunuz?"
Furkan benim uyandığımı görünce arkasını dönüp bana baktı.
"Aşkım sen dinlen diye uyandırmadım."
"Yemek benim için uykudan daha önemli."
Masaya ilerleyip Furkan'ın yanına oturdum ve masadaki salatalıktan ağzıma attım. Sonra Furkan'ın elindeki ekmeği alıp sucuklu yumurtaya bandım.
"Cem kalk bana çay doldur."
"Abla çaydanlık dibinde ya."
"Sus ben hastayım bak dikişlerim acıyor."
"Senin bu hallerin hiç çekilmiyor. İyi ki Furkan var."
"Senden büyük o. Abi de."
"Samimiyiz biz. Gerek yok abi dememe."
Furkan kafasını sallayıp onu onayladıktan sonra Cem ayağa kalkıp benim bardağıma çay doldurdu. Bende yemeye devam ederken Mısra ile konuşuyordum. Tam ekmeği ağzıma attığımda Cem'in söylediği şey ile öksürmeye başladım.
"Abla babam aradı. Bugün seni ziyaret etmek için gelecekmiş."
Ben öksürürken Furkan sırtıma vuruyordu. Bende elimle acıyan dikişlerimi tutuyordum. Çayımdan içip ekmeği yuttuktan sonra Cem'e baktım.
"Şimdi mi söylüyorsun bunu Cem?"
"Aklıma daha yeni geldi."
"Evi bok götürüyor. Bu halde içeri mi girecek?"
"Ne olacak ki? Babamız sonuçta."
"Saçmalamayın. Kahvaltıdan sonra hepimiz elinize bir şey alıp etrafı topluyorsunuz."
Onlara zar zor kabul ettirdikten sonra kahvaltıyı bitirdim. Ayağa kalkıp salona geçtikten sonra koltuğa uzandım ve bağırdım.
"Cem sen etrafı süpürüyorsun. Mısra tozları alacak. Furkan sende bulaşıkları yıka sana zahmet."
"Sen ne yapacaksın?"
"Yatacağım."
"Ya abla ya."
Ayağımdaki terliği çıkarıp Cem'e fırlatırken koşarak kaçmasıyla arkasındaki Furkan'ın tam erkekliğine çarpmıştı. O bağırırken ağzımı kapatıp yerimde doğruldum.
"Ay Furkan özür dilerim."
"Artık benimde çocuğum olmayacak."
"Acıyor mu?"
"Acımıyor gibi bir halim mi var?"
Yavaşça kalkıp yanına gittim ve kolundan tuttum.
"Özür dilerim bebeğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴛᴀᴛʟɪ ᴄᴀɴᴀᴠᴀʀɪ {ꜰᴜʀᴋᴀɴ ʏᴀʟᴄɪɴ}
أدب الهواة"𝑨𝒏𝒅 𝑰 𝒘𝒂𝒏𝒏𝒂 𝒄𝒓𝒚, 𝑰 𝒘𝒂𝒏𝒏𝒂 𝒇𝒂𝒍𝒍 𝒊𝒏 𝒍𝒐𝒗𝒆 𝒃𝒖𝒕 𝒂𝒍𝒍 𝒎𝒚 𝒕𝒆𝒂𝒓𝒔 𝒉𝒂𝒗𝒆 𝒃𝒆𝒆𝒏 𝒖𝒔𝒆𝒅 𝒖𝒑."