14. Bölüm

2.2K 183 26
                                    


"Farkında mısın bilmiyorum ama Damir senin oğlun." dedim ve pencereyi kapatıp yatağa geri döndüm.

"O benim oğlum değil."

"Ne?"

Evet annesine karşı iyi davranmıyordu. Çoğu kez ismiyle hitap ediyordu. Ama yine de şaşırmıştım. O zaman ne diye anne-oğulculuk oynamışlardı?

"O pislik benim oğlum değil."

"O zaman ne diye onun annesi olduğunu söyledin bana?"

Yalandan nefret ederdim. Bu yüzden kaşlarım çatılmış sesim ise yüksek çıkmıştı.

"Ben aslında..." diye konuşmaya başladığı an aniden yükselen mide bulantısıyla yüzümü buruşturdum. Bunu fark edince sözünü yarım bıraktı ve "Sen iyi misin?" dedi ilgiyle.

Başımı iki yana sallayarak "Sanırım kusacağım." dedim. Yataktan çıkmak için harekete geçerken beni eliyle durdurdu. Odadan çıktıktan çok kısa bir süre sonra daha önce banyoda gördüğüm küçük bir leğeni bana getirdi. İstifra ederken başımda bekleyip saçlarımı okşadı. Telkinlerde bulundu. Bana midemi yatıştıracak bir şeyler getirmek için odadan çıktı.

Dakikalar sonra daha iyi hissediyordum. İvana leğeni alıp giderken ben yatağa iyice yerleştim. Korktuğum şeyin başıma gelip gelmediğini bilmiyordum. Ama bunun ihtimali bile tüylerimi ürpertiyordu. Yapamazdım ki! O tecavüzcünün bebeğini dünyaya getiremezdim.

İvana gelmedi ve ben de bu düşüncelerle uyuyakaldım. Tekrar uyandığımda hava karanlıktı. Yanımda biri yatıyordu ama karanlıktan görünmüyordu. Bir an onun geldiğini sanmamla kalbim müthiş derece hızlandı. Ondan kurtulacağıma bu kadar inanmışken geri dönemezdi.

Hafifçe doğrulup ona dokundum. Elime uzun saç tutamları gelince rahatladım. Yanımda yatan kişi İvana olmalıydı.

"Uyandın mı?" diye sordu sesi hiç uyuyup uyanmış birine ait gibi değildi, netti.

"Evet." diye mırıldandım onun aksine toklaşmış sesimle.

Yatakta bana doğru kayarak biraz daha yaklaştı. Kolunu başımın altından geçirerek omzunu kavradı ve başımın göğsüne uzanmasını sağladı. Benim bir şey söylememe fırsat vermeden "Sana bu gece kendi hikayemi anlatacağım." dedi.

"Ne hikayesi?"

"Soru sormadan beni dinlemeni istiyorum. Sonuna kadar..."

"Ama ne hikayesi?"

"Kendi hikayemi dedim ya. Sus da beni dinle."

Başımı aşağı yukarı salladım ve onun hikayesini dinlemeye hazır olduğumu hissettim.

"Senin yaşından 2 yaş daha küçüktüm..." diye konuşmaya başladığında kendimi tutamayıp "Benim yaşımı nereden biliyorsun?" diye sorunca omzuma hafif bir şekilde vurarak "Ne demiştik!" diye beni payladı. Birkaç saniye sonra da başladığı yerden devam etti.

"Okula gitmeden önce her sabah uğradığım bir pastane vardı. İlk zamanlar alacağımı alır çıkardım ama sonra... Her sabah beni güler yüzüyle karşılayıp aynı şekilde uğurlayan ve içten içe hoşlandığım genç, vaktim varsa masalardan birinde oturmamı istedi. Bana öyle güzel bakmıştı ki o bakışı ölsem bile unutmam."

Son cümlesi öylesine hüzünlü dökülmüştü ki dudakları arasından gerçekten de unutmayacağına inanmıştım.

"Gel zaman git zaman aramızdaki muhabbet ilerledi. Ne benim boynumdan asılan haçlı kolyem ona dert oldu ne onun Müslümanlığı bana... Yarınlar yokmuş gibi aşık olduk birbirimize. Birbirimizin ortamına girip çıkmaya başladık. Yüzümüze gülüp arkamızdan dinlerimiz üzerinden konuşan, yargılayan arkadaşlarımız oldu. Ama biliyor musun biz her zamankinden daha sıkı sarıldık birbirimize."

KALBİN ESİRİ(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin