Ş

10.6K 719 470
                                    

(bir önceki bölümü atlamayın)

2 hafta sonra

Turnuvanın son günü,son maçın, son dakikalarını oynuyorduk. Buraya kadar her şey olması gerektiği şekilde kolay geçmişti, tıpkı geçen yıllardaki gibi.

Belirli sayıda iyi oynayan takım vardı ve biz liseler arası takımlarda son iki yılın şampiyonuyduk. Kendimize güvenimizin kaynağı da buradan geliyordu. Fakat finale kalan takımda en az bizim kadar iyiydi. Yine geçen yıl olduğu gibi aynı takımla finale kalmıştık.

Ve neredeyse yaptığımız bütün maçlardan daha zorlayıcı olmuştu.
Ama belki de kolayca yenmekten daha zevkli olacaktı bizim için. Çünkü rekabeti seviyorduk, yani en azından ben seviyordum. Bu şekilde karşımızda kendi seviyemizde takım olduğunda yapıyorduk asıl maçı.

Genellikle çoğu maçın yapıldığı, alışkın olduğumuz şehrin en büyük salonlarından birindeydik. Tribün denilebilecek kadar büyük olmasada, seyircilerin oturması için bir bölüm vardı.

Hafta sonu olduğu için neredeyse çoğu doluydu seyirciler için ayrılan koltukların. Ailem ve okul takımıyla ilgisi olmamasına rağmen birçok öğrenci de gelmişti destek için.

Buradan sonra bu maçı alsak da almasak da,bizim için gelen herkesi gururlandırdığımızı düşünüyordum.
Ama yine de üzerimizde büyük emeği olan koçun suratında ki o memnun gülümsemeyi,geçen yıllardaki gibi tekrar görmek için ve en önemlisi 2 günlük kamp için elimizden gelenin fazlasını ortaya koyuyorduk.

Son 1 dakika kalmasına yakın elime gelen topla, afalladım biraz. Potaya olan uzaklığım fazlaydı ama yakınlarda bizden birinin olmaması, tek şansımın uzaktan denemek olduğunu kanıtlıyordu.

Topu atmak için hazırlandığım sırada potanın yakınlarında beliren Yamaç'la, zihnimde antrenmanda ona atmayarak berabere biten maç canlandı. Aklımda canlanan manzarayla hızlıca topu Yamaç'a pasladım.

Topu havada yakalayarak, hiç zaman kaybetmeden potaya yolladı. Bütün gözler potadaydı ve adeta herkes nefesini tutmuştu. Potanın etrafında bir tur dönüp içine giren topla, düdük sesi yankılandı.

Olmuştu. Hemde son dakikada. Etraf sevinç nidaları ve alkışlarla dolmuşken, olduğum yerde kalmıştım. Ta ki üzerime doğru koşarak gelen Yamaç'ı görene kadar. Başta ne olduğunu anlamasamda, sonunda transtan çıkmıştım. Almıştık ulan. Biz kazanmıştık. Son dakika son saniyede.

"Yes beee." diye bağırarak, kollarımı açtım. Yamaç gelmesiyle beni kendine çekerek sarıldı. Ve kulağıma doğru konuştu. "Başardık Gökay." Anın saçmalığını düşünmeyi erteleyerek bende kollarımı beline doladım. Ve cevap verdim. "Başardıık."

Saniyeler sonra ikimizinde aynı anda çekilmesiyle takımın geri kalanıyla sarılıp, çember oluşturduk.
Hep bir ağızdan 'karakoç' diye bağırarak zıpladık.

Sevinç anı bittikten sonra, karşı takımın oyuncularıyla tebrikleşip, önce koçtan sonra da ailemizden gelen tebrikleri kabul ettik.

...

Koçun isteği, bizimde tabi ki kabul etmemiz üzerine en yakın avm ye gelmiştik takımca. Kazanılan basketbol maçının üstüne en iyi burger giderdi. Avmnin yemek için ayrılan bölümüne çıktık.

Koç ve birkaç arkadaş 'burger da neymiş biz iskender yiyeceğiz.'
diyerek burgerın yanındaki iskenderciye adımladılar. Biz yine çoğunluk olarak hamburgeri tercih etmiştik.

Batuhan'ın önderliğinde en büyük masaya ilerleyip, oturmuştuk. Herkes istediklerini sipariş verdikten sonra sohbete döndük. Aşırı enerjikti herkes.

"Herkesin eline emeğine sağlık, harikaydınız bugün bir kez daha."
diyen Batuhan'la başladı sohbet.

Genelde böyle turnuva dönemlerinde gerçek bir takım gibi hissediyorduk. Daha çok ben. Takımda çoğunluk bana nötrdü. Gökhan dışında iyi anlaştıklarımda vardı. Fakat kaptan ve yancısıyla anlaşamayınca zehir oluyordu her türlü. Ama şu an bunları düşünmek gereksizdi.

Yanımda oturan Gökhan'ın konuşmasıyla ona döndüm.

"Hepinizi tebrik ederim cidden çok iyi maçtı."

Tebessüm ederek kafa salladım.Ömer devam etti.

"Gökay ve Yamaç iyi iş çıkardı sonda söylemeden edemeyeceğim."

"Helal aslanlarıma." diye ona katılan Berk'le güldüm.

Hoşuma gidiyordu takımla bir olabilmek. Enes'in heyecanla konuşmasıyla herkes ona döndü.

"Oğluuum onu bunu bırakın kampa gidiyoruz lan."

Sohbet etmeye devam ederken kaçıncı burgeri gömmüştük hatırlamıyorum. Hala maç ve gideceğimiz kamp hakkında konuşuluyordu. Yamaç'ın telefonun çalmasıyla sohbet saniyeliğine bölünmüştü. 'Bir saniye' diyerek kalkıp, ilerdeki masalara doğru ilerledi.

Sohbetin bölünmesini fırsat bilerek bende ayaklandım.

"Bende bir hava alayım."

Kafa salladıklarını gördükten sonra avmnin önüne indim. Kenarda bank olduğunu fark ettim ve oturup, bir sigara yaktım.

"Çok içmiyor musun sence?"

Yamaç'ta aşağıya inmişti, gidiyor gibi gözüküyordu. Hayır anlamında kafamı sağa sola salladım.

"Az iç,sporcusun iyi gelmez."

Cevap vermedim,avmnin dışına doğru adımlayacağını anladığımda seslendim.

"Gidiyor musun?"

"Aynen,İrem gelmiş de kutlama yapacaktık."

Kafa sallayıp, sırıttım.

"Anladım, selam söyle benden."

Arkasına dönüp, yürümeye devam ederken orta parmağını kaldırıp, konuştu "siktir git."

Birkaç dakika sonra içeri geçeceğim zaman telefonumun titremesiyle, elimi cebime attım.
Ekranda Yamaç'ın ismini görmemle şaşırdım. Bir şey mi unutmuştu acaba. Gerçi bir şey unutsa neden bana mesaj atsın ki ? Uygulamaya girip mesaja tıkladım.

Yamaç : iyi bir ikili olduk demiştim, güzel pastı :)

//
ulaa 50k olmuşuz çokçokçokaşırı mutluyumm :)

hikaye bok yoluna gidio gibi ama hadi hayırlısı (like my life)

artk bi kampa gitsinlerde ne oluyorsa olsun dediğinizi duyar gibiyim 😈
e ozmn hadi hazırlanın bi dahaki bölüm kamptayız ;)

votelerinizi eksik etmeyin aşklarım, boll öpücüklerrr 💋💋💋💋💋💖😽

Sıkı Düşman || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin