T

12.2K 837 1.3K
                                    

Kulağımı dolduran tanıdık tınıyla uyandım. Ya da uyanmaya çalıştım demek daha doğru olur. Elimi yatağımın yanında duran komidine uzatarak gözümü açmadan, telefonu bulmaya çalıştım. Sonunda bulduğumda ekranda ki yazıyı okumaya üşenip, direkt cevapladım.

"Efendim ?"

"Sakın bana hala yatakta olduğunu söyleme Gökay."

"Tamam Gökhan'ım söylemem."

"Olum sizin eve yaklaştım bak, çabuk kalk hazırlan. Geç kalırsak koçtan ayrı Batu değişiğinden ayrı laf yiyeceğiz biliyorsun demi ?"

"Tamam kanka kapat valla kalkıyorum hemen."

"Tamam hadi on dakikaya ordayım."

Telefonu kapatır kapatmaz mecburen ayaklandım. Gökhan'ın beni kesmemesi için. Ayrıca yalan yok kamp diyince hafiften enerjim gelir gibi olmuştu. Allah'tan kıyafetlerimi ve gerekli birkaç eşyayı annemin zoruyla dünden ayarlamıştım.

Alabileceğim en hızlı şekilde duş alarak, üzerimi değiştirdim. Pencereden baktığımda havanın güneşli olduğuna emin olup, saçımı kurutma gereği duymamıştım. Gerçi gerek duysam bile buna vaktim olmayacağına emindim.

Önceden hazırladığım çantamı elime alıp, adeta koşarcasına odamdan çıktım. Mutfağa ilerlediğimde annemle oturan Gökhan'ı gördüğümde masum olmasını umduğum şekilde gülümsedim. O ise gözlerini kısarak bana baktı. Başarısız olmuştum sanırım.

"Bak kanka, 5 dakikada hazırlandım." diyip ellerimi yukarı kaldırdım.

Ayağa kalkan Gökhan'la annem lafa atıldı.

"Kahvaltı yapmayacak mısınız ?"

"Anne ne kahvaltısı ya geç kalacağız."

"Oğlum aç açına olur mu hiç öyle ya ?"

"Teyze valla şu an bile geç kaldık. Sen merak etme yolda bir şeyler alırız Gökay'a"

"Dışardan niye alıyorsunuz yavrum, İki dakika bekleyin bari hazırladığım börekleri koyayım, yola da götürürsünüz diye fazla fazla yapmıştım."

Annem, koyacaklarını hazırlarken daha fazla oyalanmamak adına kapıya yönelip, ayakkabılarımızı giydik. Annem neredeyse bir orduya yetebilecek kadar koyduğu yiyecekleri elimize tutuşturduktan sonra, Büşra ve annemle vedalaşıp, çıktık. Sadece iki günlüğüne gidiyorduk..

Ara sıra koşturmalı ara sıra tempolu yürüyerek olabildiğince kısa sürede okulun önüne gelmiştik. Çok uzak olmaması işimize gelmişti tabii.
Okulun önünde oluşmuş hafif kalabalığı gördüğümde sesli bir siktir çekmiştim. Tek geç kalanının biz olmadığını ummaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.

Bizim için ayarlanmış otobüsün önünde duran koçu görünce bir siktiri de Gökhan çekmişti. Camdan göründüğü kadarıyla otobüs de boşluklar vardı. Tek geç kalanın biz olmaması içimizi rahatlattı.

"Koç görmeseydi iyiydi."

"Gazamız mübarek olsun ballı çöreğim." dedim ve otobüse doğru adımladık.

"Hadi Gökay tamam da, sen de mi be Gökhan?"

"Hocam beni biliyorsunuz, hep Gökay'ın işi."

Sıkı Düşman || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin