18. Kavga

17K 675 511
                                    

ÖNEMLİ

Bölüme geçmeden önce söylemem gereken önemli bir şey var. Çoğunuz biliyor ki her insanın sahip olduğu bazı kişisel problemlere sahibim. Bu yüzden bölümler gecikiyor fakat birkaç kişi sürekli okuyucularla iletişime geçmediğimi, mesajlara ve yorumlara cevap vermediğimi, birkaç okuyucu yüzünden bir taraflarımın kalktığını savunuyor. Öncelikle, Wattpadi yalnızca yazmak için kullanıyorum. Genelde mesajlara çok bakmıyor ve yorumları üstünkörü okuyorum. Bunun sebebi öğrenciyim ve çalışmam gerekiyor, dolayısıyla da zamanım olmuyor fakat görüyorum ki bunu açıkladığım halde saygı göstermeyen, inatla saçma salak ithamlarda bulunan insanlar var.

Öncelikle asla değişmedim, her nasılsam hala daha öyleyim. Ben başından itibaren okuyucularla hatta genel olarak sanaldan kimseyle konuşan biri değilim sadece arada bazı gördüğüm insanlara cevap veririm. Özel problemlerim bazılarını cidden rahatsız ediyor görebildiğim kadarıyla. Madem özel problemlerimden ötürü düzenli bir şekilde bölüm atamamam sizi rahatsız ediyor o halde bizzat sizin gitmeniz gerekiyor kitabımdan. Çünkü hiçbir şey yapmak zorunda değilim.

.

Söyleyeceklerim bu kadardı. Bu ve bunun gibiler umarım çoktan çıkmışlardır kitaptan. Bu yüzden buyurun yeni bölüm! İyi okumalar ❤❤❤

*****  18. Bölüm *****

Gerçekten de dediği gibi 35. dakikada çökmüştü direk başımıza. Neyseki herhangi bir şekilde karşılaşmamıştık onunla çarşıda o ana kadar ve Ege ile buluştuğumdan tamamen habersizdi. Ben de kesin ağzımdan bir şeyler kaçırırım diye neredeyse hiç konuşmamış, sürücü koltuğunun yanındaki koltukta uslu uslu oturmuştum.

Ulaş'ın telefonu çaldığında dalgın bakışlarımı dışarıdan ayırıp ona yönelmiştim. Şu 'Ulaş'ın Sırrı' meselesinden ötürü yaptığı her şeyi şüpheli görmeye başlamıştım birden. Ne gizliyordu mesela benden? Beni aldatıyor olabilir miydi? Belki de Egenin bahsettiği şey buydu. Belki şu ana kadar aptal yerine konulup aldatılıyordum. Nereden bilebilirdim ki? Onu ne kadardır ve ne kadar iyi tanıyordum? Tanımıyordum bile.

Ulaş telefonu açtı, birkaç kısa cümleler söyledikten sonra da kapattı. ''Kimdi o?'' dedim ben de merakla. Bu merakım onu şaşırtmış olacaktı ki bakışlarını yoldan çekip bana çevirdi. 

''Kim mi o? Kim olduğunu ne yapacaksın?''

''Sen bana soruyorsun biri aradığında veya biriyle mesajlaştığımda.''

Beni haklı görmüş olacaktı ki kim olduğunu söyledi uzatmadan. ''Tarık diye bir herif.''

''Hm...'' dedim ben de bir detektif gibi. Tarık şüpheli bir isme benziyordu. Tam da aldatan insanların arkadaşlık kuracağı cinsten biri gibiydi hem de. İlginç. Oldukça ilginç.

''Hm mı?'' Ulaş samimi bir şekilde gülümsedi bir yola bir de arada bana bakarken. Gözlerinin etrafının kırışması o kadar şirin görünüyordu ki aldatan bir erkek arkadaş olma potansiyeli olmasaydı onu mıncırabilirdim yanlışlıkla. ''Ne oluyor sana böyle?''

''Hiiç. Sadece bu Tarık nereden çıktı şimdi onu merak ettim.'' dedim huzursuzca. Yerimde kıpırdanmaya başlamıştım bile şimdiden. Aldatılma düşüncesi bile yeterince aşağılayıcıydı ve benim kalbim böyle kötü, aşağılık, çirkin şeyleri kaldıramazdı.

''Hiçbir yerden çıkmadı. Hep vardı zaten. Uzun zamandır görüştüğüm biri.''

''Uzun zamandır mı?!'' diye cırlamıştım birden. Hırsla bağırmaya başladım: ''Biliyordum! Beni aldatıyorsun!''

SerseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin