"Beni sinirlendirmek için özel olarak mı uğraşıyorsun sen?" dedi sonunda. Sesi oldukça derin geliyordu, bu tını beni oldukça korkutmuştu. "Kötüysem ne olmuş?" dedi, yüzüme baka baka. Biraz daha yaklaştı, nefesini yüzümde hissedebileceğim kadar. "Ne yapabilirsin ki? Çevremdeki herkese kötü davranıyorsam ne yapabilirsin ki? Bana karşı gelebilir misin mesela? Bir kere hayır demeye bile cesaret edebildin mi?" Cüsseli vücudu beni duvarla arasına sıkıştırmıştı. İki yanımda da eli vardı, kaçmamam için bariyer gibi kapatmıştı. Ona göre kısa olduğumdan üzerime doğru eğilmiş, bana üstten bakıyordu. "Sana istediğim gibi davranırım. Sana istediğimi yaparım ve istediğimi söylerim. Hoşuna gitmiyor mu? Bunları yapamamamı sağla o zaman." Başımı eğdim, utançla hem de. Bu onu daha da alevlendirdi, daha da çok yaklaştı bana. Sanki üstünlük taslıyor gibiydi. "Ne oldu? Yapamıyor musun? Yetmiyor mu gücün?" Uzandı, çenemi kavradı ve yukarıya doğru kaldırıp ona bakmamı, o ateşle kavrulan gözlerine bakmamı sağladı. "Ama biliyor musun? Benim yetiyor. İstediğim her şeyi yapmaya gücüm yetiyor. Bu yüzden yapıyorum. Çünkü güç bende güzelim. Ve sen beni engelleyemediğin sürece, buna katlanmak zorundasın. Güçsüz olman benim meselem değil sonuçta."