•7•

255 28 15
                                    

"Clarke 4 gündür gezmediğimiz orman kalmadı. Biraz mola verelim."

"İstersen dönebilirsin O. Floukru sınırlarına bakacağım."

"Seni yalnız bırakmayacağım. Ama hava kararıyor. Sen su al bende ateş yakayım."

"Tamam."

Clarke atından indi ve su doldurmaya gitti. Octavia ateş yaktı ve defteri incelemeye devam etti. Clarke çok geçmeden gelmişti. Ateşin başına oturdu ve suyu Octavia'ya uzattı. Octavia içtikten sonra Clarke'a verdi ve Clarke'da sudan içip suyu kenara koydu.

Flashback

Lexa ateş başında oturan Clarke'ı izlerken Clarke yerinden sıçradı. "Güvendesin." Lexa temiz ve huzur verici sakin sesiyle konuştu. Clarke kafasını çantasından kaldırdı ve ağaca yaslanmış Lexa'ya baktı. "Ateşi sen mi yaktın?"

"Evet. Üşüyordun."

Clarke tebessüm etti. "Teşekkür ederim. Su kaldı mı?"

"Yeni doldurdum. Al." Lexa suyu uzattı. Clarke suyu alıp içtikten sonra Lexa'ya verdi ve Lexa kalan suyu içti. "Hadi, uyu. Dinlen. Yolumuz daha uzun."

Flashback sonu

"Hadi, uyu. Dinlen. Yolumuz daha uzun." Octavia çantasını yastık olarak kullanarak yatarken konuştu. Clarke sessizce yatarken hızlıca uykuya daldı.

**

Clarke ve Octavia girdikleri başka bir ormanda daha ilerledikçe buranın neresi olduğunu hatırladılar.

"Bir dakika.. Biz..?"

"Evet." Clarke ormana biraz daha baktı. Burası ilk indikleri ormandı. Onlar için tekrar dizayn edilmiş olan yük gemisinin tepesine diktikleri bayrağı ağaçların arasından görüyorlardı.

"Gidelim mi?"

Octavia biraz çekinerek sordu. Çünkü Clarke bunu vakit kaybı olacağını düşünebilirdi ama Lincoln ona adını ilk orada söylemiş, oradaki ağaçlara çiçekler bırakmıştı. Clarke'a baktı. Clarke'da orada Finn'i kaybetmişti. Sormamış olmayı farz edip kendine kızarken beklemediği bir cevap aldı.

"Olur."

Octavia'nın göz bebekleri büyüdü, Clarke'a döndüğünde deftere bakıyordu. Defteri yavaşça aldı. Kendi iç cebine koydu ve dostunun omuzlarına ellerini yerleştirdi. "Onu bulacağız."

"Bilmiyorum O." Sesi titriyordu ve incelmişti. Ağlamamak için kendini tuttuğu belliydi. Octavia Clarke'ı kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Clarke ağlarken dostunun saçlarını okşayıp sırtını sıvazladı. Bu ikisine de iyi gelmişti. Yük gemisi yaklaşık 2 saatlik mesafedeydi. 1 saat sonra yola koyuldular.

Dünya Savaşından kalma sığınakları da geçtiklerinde nerdeyse gelmişlerdi. Octavia ağaçlara bakarken buruk bir tebessüm etti. Sonunda ellerini kanata kanata yaptıkları duvarları görünce ikili birbirine baktı. Octavia kafasıyla onayladı ve içeri girdiler. Her yer çimen olmuştu. En son buradan ayrıldıklarında yerde hâlâ yerlilerin külleri vardı ve her yer simsiyahtı. Ateş yaktıkları çember, oturdukları odun parçaları. Her şey son derece kusursuz şekilde düzgündü.

"İçeri girecek miyiz?" Octavia sordu. Clarke kafasıyla onaylarken yavaşça etrafa biraz daha baktı. Kapının yanında kazılı bir yazı vardı.

"DYE"

Murphy bunu Wells için yazmıştı. Wells'de yanlış yazdığını söyleyip onunla dalga geçmişti. Kapının diğer tarafında ise Abby'nin Clarke'a bıraktığı not vardı ama çok silinikti. En sonunda Octavia'ya dönüp kısa bir bakış attı ve içeri girdi. Kopuk kemerler, virüs zamanından kalma her yere yapılan yataklar, yerdeki mermi izleri. O mermilerin biri Raven'ı sakatlamıştı ve Raven'ın tek bacağı felç kalmıştı. Ama Raven büyük bir kalbe sahipti. Her şeye rağmen Murphy'i affetmişti. Merdivenlere baktı. Çıkmaya karar verdi. Octavia'da hemen arkasındaydı. Merdiveni çıktı ama kapıyı açamadı.

"Kapı kilitli." Altındaki Octavia'ya bakarak konuştu.

"O kapı sadece yukarıdan kitleniyor."

Birkaç saniye sustular. Octavia Clarke'ı aşağıya çekti ve fısıldadı. "Yukarıda biri var."

Clarke silahını yavaşça belinden çıkardı. Octavia silahı indirtti. "Hayır bekle. Evsiz yerliler olabilir. Böyle terk edilmiş yerlere gizleniyorlar."

"Nasıl çıkacağız?"

"Acil durumlar için Raven bir yer ayarlamıştı. Beni takip et."

Without you | ClexaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin