Merhabalar!Onları sizin kadar ben de çok özledim.
Sınır, 2bin vote, 4bin yorum.
Bölümde geçen bir kelime ve anlamını buraya bırakmak istedim. Tekrar başa dönüp bakabilirsiniz. *Paradoks (kimi zaman şaşırtma amacı güden, aykırı duygu ve düşünce.)
Bölüme 🕊
Bölüm şarkısı| Ahmet Kaya, Kendine İyi Bak
11. BÖLÜM | KENDİNE İYİ BAK
Kendine iyi bak
Bir daha hiçbir anne doğuramaz seni
Ruhum birileri tarafından kafese kapatılmış, kapısı bir daha açılmamak üzere kilitlerle kapatılmıştı; kanatlarımı açmak istesem bile sert demirlere dokunmaktan ileri geçemiyordum. İki kafesim vardı benim; biri diğer insanların inşa ettiği, diğeri en içte yalnızca benim bildiğim, benim inşa ettiğim kafesti. Beni tutan kafeslere rağmen uçmak istedim.
Belki ruhumun kollarındaki koltuk değnekleriyle sakat bir ruhun kendini uçabileceğine inandırmasıydı benimkisi.
Uçamıyorum.
Sessizlik, benim yabancısı olduğum şey değildi, ama bu evdeki, bu andaki ölüm sessizliğini asla unutmayacaktım. Burdaki acı sessizlik yüreğime dolanan zincirdi.
Öyle büyük bir acı vardı ki kalbimde, sanki acının somutlaşan kemikleri vardı ve yüreğime batıyordu.
Annemin soğuk yüzünü avuçlarımın arasına aldım, ağlayarak, "Annecim," diye fısıldadım tekrar, sesimdeki boğukluk babamın bana vurduğunda tenimin üzerinde şişen bir yara gibiydi. Korku dolu bir sesle, "Anne lütfen uyan," diye yalvardım, içimdeki ağrı arttı. "Anne, sakın ölme."
Sesim kısıktı ama kalp atışlarım kendi kulağımı sağır edecek kadar fazlaydı.
Annem uyanmıyordu.
Avuçlarımda bir intiharın mı yoksa bir cinayetin mi yüzünü tutuyordum, hiç bilmiyordum. Düşüncelerim bir toprak gibi kuraklaştığında, yüzünü dikkatlice bıraktım. Kalbimdeki acının yüzüme ittiği yaş pıhtılarını avuçlarımın içiyle silip odamın penceresine koştum, titreyen ellerimle kulpunu çevirip arkasını dönüp gitmekte olan Yiğit'i gördüğüm anda, "Yiğit Ömer!" diye bağırdım, bağırtım zamanın içine yüreğime çöken acı gibi çöküp kaldı. Yiğit Ömer önce duraksadı, ardından yarım bir şekilde arkasını dönüp bana baktı. "Annem... lütfen gel!"
Bundan başka bir şey dememe gerek kalmadı, Yiğit Ömer eve doğru koşmaya başlamıştı. Bende hemen sokağa açılan kapıya gidip o gelmeden kapıyı açtım ve tekrar annemin yanına dönüp başını kollarıma aldım. Birkaç dakikaya yanımıza gelmişti, annemin sağ yanında ben olduğum için annemin sol tarafına geçip yere çökerken, "Ne oldu?" diye sordu nefes nefese kalmış bir sesle. "Şimdi mi bayıldı?"
"Hayır," dedim ağlayarak, gözyaşlarım sağanak yağmur gibi hızlı dökülüyordu yanaklarımdan. "Ne kadar süredir baygın bilmiyorum, ne zaman oldu bilmiyorum. Eve geldiğimde onu böyle, yere uzanmış buldum. Baksana yüzüne çok soğuk ve kireç gibi bembeyaz, belki çok uzun süredir bu hâldeydi." Kelimeler, yarış atları gibi iki dudağımın arasından gözlerimdeki yağmurlara yakalanarak çıkıp hızla ileri atıldılar. Yiğit'in geçirdiğimiz otobüs kazası sırasında yaralı olanlara nasıl yardımcı olduğunu anımsadım. "Yiğit, ne olursun bir şey yap, yardım et ona." Haykıra haykıra ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, hıçkırdım. "Anneme bir şey olmasın, ona bir şey olmasına izin verme." Duraksadım, sanki zamanın elleri benden daha çabuktu. "Ölmesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ SAYHASI
Teen Fiction"Tekrar söyle, Alvina." Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Ağzımdan kaçırdığım için zaten pişmandım, tekrar edemezdim. Çok utanıyordum. "Ben... Bir şey demedim," dedim. Yiğit ısrarla üzerime geldi. "Söyledin, sen az önce bana çok özel bir şey söy...