GS • 5 | "GİRİFT"

32K 2.6K 2K
                                    


Bölümde yorum sınırı vardır, bir dahaki bölümü kadar 1000 yorum olmadan bölüm gelmeyecek fıstıklar... 💕

Keyifli okumalar...

Bölüm Şarkısı : Jess Glynne • Take Me Home

BÖLÜM 5 | GİRİFT

🍁

Zaman akıyor, ruhum zamandan uzaklaşıyor.

Akrep, zamanın ruhunu hüzne, yelkovan melankoliye sattı. Akrebin üzerine uzanan yelkovanın altında, huzur unutuldu, ezildi.

Senden başka sığınacak yerim olmayan gece... Yakma beni bu gece, zaten yanıyorum.

Her şey, gözlerimin önünde tek tek anlamını yitiriyordu. Yıllarca, ayaklarımın kaçarak, ağlayarak, düşerek, kalkarak, gücünü kaybederek, bazense duraksadığı şu yolların bilindik sokağına bile yabancıydım. Tek bildiğim, Ondan dolayı betim benzim daha da atıyor, kalbim şiddetle çarpıyordu.

İpince bir su oldum, süzülecek bir yer bulamadım, dünya bana yetemedi ve ben yine içimdeki dünyaya sızdım.

Arkamdan esen rüzgâr, omurgalarıma acımasızca vurup beni titretiyordu. Ben, bir rüzgâr olsaydım, bu acımasız dünyanın üzerine böyle sert esmezdim. Yağmur hâlâ yağıyor, dolu hâlâ ona eşlik ediyordu. Yere çakılmaları kulağıma gürültü olarak ulaşıyordu, fakat asıl gürültü kalbimde kopuyordu. Beni tutup kaldırdıktan sonra, elini acele bir tavırla hemen uzaklaştırmıştı benden. Avuçlarıma, onun sıcaklığının ağırlığı çoktan çökmüştü, kimse sökemezdi onu benden.

Başını sağa sola çevirdi. Sonra aynı melenkoliye asla başkasının sahip olamayacağı yüzünü bana döndürdü. "Bu saatte, ne işin var burda?" Muhtemelen şu sefil halimi gördüğünden olsa gerek, sesinin tonunda, siteminin şiddetini azaltan bir yumuşama vardı. Dikkatlice bakıp, "Titriyorsun," dedi, sert sesinin bir alt perdesinden konuşarak.

Sesi dağılıp gidiyor, rüzgârın sesi, sözcüklerini kasvetli bir uğultuyla kapıp götürüyordu.

Bense ne diyeceğimi bilemiyordum. Başımı yere eğdim çünkü gözlerime çıkan içimdeki küçük kız, orda içi parçalanırcasına hüngür hüngür ağlıyordu. Onu görmesinden çekinerek yüzüne bakamadım, konuşmak çok zordu. Yol kenarındaki izmarit artıkları üzerinde gözlerimi oyaladım. Ruhum işsizmiş gibi, onları saydım, renklerine baktım, sağlam olanları ezilmiş olanlardan ayırdım. Böylece uzun bir süre geçti; konuşmadım, konuşmadı. Harfler, sükûnet denizine atılıp başlarına kadar orda saklandılar. Sonunda sesimi titretmemeye dikkat ederek, "Eve gidiyordum," dedim can sıkıntısıyla.

"Eve gidecek kişi, evsiz biri gibi sokak lambasının altında oturmaz, evsiz gibi bakmaz, evsiz gibi titremez." Sesi keskin, okyanus gözleri mavi alevlerle kaplı, yüz hatları sertliğin çitleriyle gerilmişti.

Yutkundum, boğazım acıyordu. Ortada bırakılmışlığım, bu kadar belli mi oluyordu?

Omzumun üzerinden arkamda kalmış olan Ahsen'in apartmanına baktım. Kısık bir sesle, "Arkadaşıma gelmiştim," dedim, burda durmamı haklı çıkaracak sebeplere sarılırken. Harflerim, dilimden çatırdayarak çıkıyordu; dudaklarımın üzerinde duraksayacak kadar hafif, sakat ve utanç doluydu, bu harflerin ruhu. "Evde yokmuş."

Beni, onu, göğün gürültüsünü, tüm dünyayı zihnimde yutan, çığlık çığlığa her şeyi içine çeken bir sessizlik kapladı...

Düz bir sesle, "Seni eve bırakacağım," dediğinde, şaşkın gözlerimle yüzüne bakmaya cesaret edip, "Ben kendim giderim," diye konuştum hemen.

GÜZ SAYHASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin