lana del rey - resistance
"you're making me crazy
ooh little baby
shut your complaining„☰ ☱ ☲ ☳
bazen bazı şeyleri, konuları uzun uzun sorgulaman gerekir. verdiğin kararlar sikik hayatını etkilemeyecek kadar küçük, önemsiz olsa da verdiği pişmanlık güçlüdür. hatta nedenini düşününce dersiniz ki 'buna mı sıktım kendimi amına koyayım?' evet. çünkü gerizekalı, takıntılı heriflerin tekiyiz hepimiz. asıl sorunlarımızı, üzülmemiz gereken şeyleri siktir edip azıcık bile üzülmez iken bazı şeyler derin bir iç çekmemizi sağlar. bana kalırsa bu beynin bir savunma mekanizmasıdır, mesela sevdiği ünlülerin saç teline bir şey olan hayranlar yerden yere atar kendini, deli gibi ağlar ama o kişilerin hayatına baksan daha büyük dertleri olduğunu görürsün. zira o şeylere takılsa büyük ihtimal kafayı yiyeceğinden ya da büyük bir depresyonun açtığı kollardan kendini kurtaramayacağından dolayı adını bile bilmeyen, varlığından haberi olmayan yapmacık ünlüler için kendini harcamayı sever. hatta bu yüzden genelleme yapmam gerekirse-ki bilirsiniz, istisnalar kaideyi bozmaz; hayatında geçen küçük şeyleri büyütüp kocaman bir sorun hâline getiren, anlatmadan duramayan insanların yaşamı sade ve genellikle sorunsuzdur. tekrar söylüyorum, istisnalar kaideyi bozmaz.
mesela en ufak bir ödevini unuttuğumuz öğretmen ağzınıza sıçıp burnunuzdan getiriyorsa büyük ihtimal hayatında büyük sayılabilecek bir sorun bulamadığından dolayı takılacak şey aramasındandır. kaotik olmak da böyle kişilerden çıkıyor işte tahminimce.
dediklerim şu an çelişiyor gibi görünse de aslında düşününce oldukça bariz şeyler bunlar, bilirsiniz; bir şeyler düşünürsünüz, o an filozof gibi hissedersiniz ama dile getirmeye kalktığınızda o sikik dudaklarınız açılmaz bile. filozoflar, düşüncelerini dile götürmekte ve açıklamakta başarılı olduğu için ünlü olmuştur. yoksa düşüncelerimizi okuyan bir alet icat edilse emin olun hepimiz filozof olurduk, thales'i o sikik toprağında ters çevirirdik.
şimdi ise bu konuyu nereye bağlayacağımı söyleyeceğim, keşke cumartesi sabahı bay lee'nin gitmesine izin vermeseydim.
saçma, değil mi? bu adam bu kadar kaotik olmaktan bahsetti, filozoflardan bahsetti ve cidden bu mu? evet, gerçekten bu.
cumartesi gününün kalanında yapacak hiçbir işim olmadığından ve ev temizleme işine girişmek için bir ayın dolmasını beklediğimden dolayı akşama kadar balkonda oturup sigara içmiş, bir sürü şey hakkında düşünmüştüm. acaba 'gitme' dememi beklemiş miydi, 'gitme' desem beni dinleyip kalacak mıydı? hadi kaldı diyelim, gün boyunca ne yapacaktık? ben sigara içmeye devam ederken bakışıp duracak mıydık? düşündürmüştü işte bunlar, beynimi allak bulmak etmişti. onu evimin arkasındaki, artık kullanılmayan ve bu yüzden de korku filmlerinden çıkma gibi dursa da garip bir estetik duygu uyandıran eski çocuk parkına götürebilirdim onu. metal ve kısa kaydırak yaz günlerinde cehennemi andırsa da oturup hafifçe sallandıkça bir şekilde rahatlatıcı gıcırtılar çıkaran salıncak, binmesi keyifliydi. belki bunlar garip geliyordu şu an lakin herkesin bir güvenli yeri vardır, benimki de o eski parktı sanırım. mesela jisung'un güvenli yeri garip olacak ki gardırobundaki, sadece kendisinin girip kapağı kapatabileceği küçük bölme idi. tabii seminer gibi garip bir şeyde ona bu soru yönetilmiş, cevabı söylemesinin ardından psikoloğa görümmesi önerisi verilmişti birkaç kişi tarafından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
no resistance ✓
Fanfictionchanglix ❝lise son sınıf öğrencisi seo changbin, lee felix'in öğretmeni olduğu ingilizce dersinde uyuyakalınca tahmin bile edemeyeceği bir rüya görür. ❞ _₂₀₂₀ 🚫bu kurgu; argo, küfür, yetişkin içerik ve zararlı alışkanlıklar bulundurmaktadır🚫 resmi...