16.Bölüm : Geç olmadan git söyle sevdiğini

240 35 2
                                    

Evin önünden ayrıldıktan sonra uzun süre nereye gittiğini bilemeden dolaşan Mert bir yerden sonra aracını bırakıp yolun geri kalanını yürüyerek devam etmişti. Altında araba varken illa dönüp dolaşıp kendisini Bahar'ın evinin önünde buluyordu ve içeriye girip girmemekle ilgili kendi içinde cebelleştikten sonra da bir sebepten cesareti kırılıp oradan uzaklaşıyordu.


Şimdi ise kimsenin aklının ucundan bile geçmeyecek bir yerdeydi. Bir balıkçı kamyonetinin kasasına oturmuş Bahar'ın yanına gelişinden itibaren olanları düşünüyordu. Gelmesiyle gitmesi de bir olmuştu sanki. Şimdi geri döndüğünde evi ruhunu kaybetmiş gibi bomboş gelecekti gözlerine. Belki de bu yüzden gidemiyordu evine. Bu yüzden hâlâ Bahar'ın yakınlarında dolanıyordu. Nefes alabildiği tek yer onun olduğu yer gibiydi sanki.

 Nefes alabildiği tek yer onun olduğu yer gibiydi sanki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keşke Bahar yanından hiç gitmemiş olsaydı. Keşke Mert'i hatırladığı ve kitabında yazılanlardan ötürü hayatında olmasını istediği için bir ömürlük gelmiş olsaydı. O zaman Mert'ten daha mutlusu olamazdı herhalde. Aslında belki de Bahar yanına tam da arzu ettiği sebepten gelmek istemişti. Sadece Bahar şu an bunu bilemediği için Mert'te bilemiyordu. Gecenin bir yarısı bir kadını yollara düşüren şey çok da manasız bir şey olmasa gerekti.


"Delikanlı!"


Balıkçının sesine doğru dönen Mert adamın "Hadi gel evlat sen de katıl fukara soframıza da hep birlikte dertlenelim neye dertleneceksek" demesi üzerine onu kibarca reddedip "Sağ olun ama benim hiç iştahım yok. Size afiyet olsun" dedi. Tabii bu dediği onu kurtarmamış adam yanına gelip hadi kalk kalk manasına gelecek şekilde omzuna birkaç hafif dokunuş yaparak "Olmaz öyle! Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar demiş atalarımız. Bak her yer buram buram canına yandığımının derya kuzusu kokuyor hadi ikiletme de gel şuraya" dedikten sonra Mert'in reddetmesine imkan tanımadan onu ardına almıştı.


"Adın neydi delikanlı?"

"Mert"

"Deme! Benim küçük oğlanın adı da Mert Ali"

"Öyle mi? Güzel bir tesadüf"

"Ben de Ayhan ama buradakiler bana Işıklı Ayhan derler. Rahmetliye hayranlığım öyle böyle değildi. Kendimi bildim bileli saçlar gibi bıyıklarda aynı onun gibi. Ustaya saygıdan elletmiyorum da böyle geldim böyle gideceğim"

"Memnun oldum Ayhan Bey"

"Haydaa! Ama sen daha en başından su kaynattın be oğlum! Bey yok bizim buralarda küçüksen ağabey büyüksen kardeş yaşıtsan da birader der geçersin. Öyle hanımlı beyli hitaplar ortamın samimiyetini bozar "

"Haklısın Ayhan ağabey"

"Ha şöyle!"


Art arda yürüyüp kasalardan kurulan sofranın önüne geldiklerinde Mert balıkları ve ortamı hazırlayan balıkçılara selam verirken Ayhan'da arkadaşlarından kısa boylu olanı işaret edip "Bak şimdi sağdaki dertlimiz Fazıl. Kızı geçen ay evlendi borçlar gırtlakta anlayacağın. Ee! Oğlu da askerden yeni döndü ha evlendi ha evlenecek kara kara düşünüyor şimdi ne halt edecem diye. Laf aramızda kızın anası da benden uzak cehenneme direkt denen kaynanalardan. İsteklerini bir duysan sanırsın Rapunzel'i sarayından çıkarıyon da başlık için canını istiyor. Kızı veresi yok diye gençlerin yoluna habire taş koyuyor mendebur" dedikten sonra diğerine geçip "Ahaa! Bu tek elle derya kuzularını yelleyen dertli de Celil. O eski dost yeni meslektaş. Önceden bir fabrikada çalışıyordu ama kaza geçirince kol sizlere ömür oldu. İş için gittiği her kapıdan da yollandı. Halbuki çok kalifiye elemandır onlar kaybediyor. Ama bu saatten sonra avuçlarını sıyırırlar çünkü artık bizimle birlikte kaynatıyor tenceresini. Balıktan da iyi anlar he! Lezzet namına ahı gitmiş vahı kalmış balığı ver eline ölüyü diriltsin" dedi. Her birinin nevi şahsına münhasır insanlar olduğu tavırlarından da belliydi zaten.

Adın Bahardı (Dizi Tadında/Beklemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin