''Bütün ağırlığı ben aldım zaten. Nasıl hala bacaklarını düzgünce tutmayı beceremiyorsun!?''
''Daha nasıl düzgünce tutabilirim acaba!''
Kısa bir yolculuktan sonra Sasuke-kun'un evine varmıştık. Abim arabada uykuya daldığından onu eve taşımaya çalışıyorduk. Sasuke-kun gövde kısmından tutarken ben de Bacaklarından destekliyordum. Ama nedense daha iki adım atamadan abimin bacaklarını düzgün tutamama kazığını yiyorum.
Resmen bana laf atmak için bahane arıyor.
Bacaklarını biraz daha kaldırıp dikkatlice sardıktan sonra tekrar ilerlemesini işaret ettim. Yavaş yavaş evin kapısına doğru ilerlerken abime bir bakış attım. Kafası yana düşmüş bir şekilde uyuyordu. Fazla mı masum duruyor ne?
Evin kapısına geldikten sonra Sasuke-kun, "Bırak Naruto'yu da cebimden anahtarları alıp kapıyı aç." onaylayıp dediklerini uyguladım.
Eve girdikten sonra tekrar bacaklarını kaldırdım ve onu misafir odasına kadar taşıdık. Yatağa yaklaşınca da abimi çuval gibi bırakıverdik. Yatıya geldiğinde bu odada kalır. Hatta birkaç kıyafeti burada. Misafir odasından çok onun ikinci odası gibi bir şey. Bir ara ben de abimle bu odada kalmıştım.
Abime bir bakış daha attıktan sonra Sasuke-kun ile odadan çıktık. Ben evden ayrılmak için kapıya doğru adımlarken Sasuke-kun, "Hemen gidiyor musun?" diye sordu.
Kalmam çok hoşuna gider ya zaten. Gözlerimi devirme dürtüsüne direniyorum cidden.
Ona cevap vereceğim sırada aklıma birden ailem geliverdi. Ben onlara hiç haber vermiş miydim?
Bir de sorguluyor muyum!? Tabiki vermedim! Annem içimden geçecek!
Ya babam?
Her ne kadar kibar, şefkatli bir adam gibi dursa da damarına bastığın an annem kadar çıldırabilir.
Bittim! Yok bu sefer kesin bittim! Ne uyduracağım!?
Kendime lanet etmeyi ihmal etmezken telefonumu açıverdim.
Ha?
Tek bir cevapsız arama yok mu?
Bu nasıl olabiliyor? Anlamadan onlara haber mi veriverdim, naptım ya ben?
Sasuke-kun'un sesiyle aklımadakileri bir kenara bırakıp kafamı ona çevirdim. "Seninle ayrıldıktan sonra ailene haber vermiştim. Onları unutacak kadar kafayı yemiş gibiydin zaten." Son cümlesini söylerken, dudaklarından geçen o alaycı sırıtma beni deli etmeye yetiyor!
Sakin olmakta fayda var. Hem canımı kurtarmış gibi bir şey oldu. Ayrıca bugünün aksiyonu yetti bana. Olay yaratmaya gerek yok.
"Teşekürler. Ben artık gideyim." dedim ve kapıya ilerledim. Evden çıkmama az bir mesafe kalmışken beni durdurdu.
Dönüp ne yapmaya çalıştığını soracakken benden erken davrandı ve konuşmaya başladı. "Nereye gittiğini sanıyorsun küçük hanım?"
Bıkkınca,"Eve tabiki! Başka nereye olacak?"
"Şuan eve gitmene izin vermiyorum."
Bu da ne demek şimdi! Birde ne zaman gideceğimi ona mı soracağım!?
Kolumu bırakması için çekmeye başladım. "Derdin ne senin Sasuke-kun? Bıraksana!" Bir şey söylemeden beni peşinden sürükledi. Ben işe yaramayacağını bilmeme rağmen bırakması için zorlamaya devam ettim.
Onun gücünün karşısında ne halt yapabileceksem zaten...
Salona girdiğimiz an kolumu bıraktı. Ona kaşlarım çatık bir şekilde baktım. "Bu da neydi şimdi?"