Yüzüme atılan ıslak bir şeyle uyanıverdim. Anın sersemliğiyle gözlerimi açarken kızıl saçlarla karşılaştım. Biraz daha yukarı bakınca da annemin öfkeli suratı beni karşıladı.
"Kaç saattir bağırıyorum sana. Sesim kısıldı kısalacak."
Sabah sabah annemin sesi de hiç çekilmiyor. Özellikle de şuan ki sersemliğimle!
Anneme sırtımı dönüp tekrar uyumaya zorladım kendimi. Tam döndüğüm sırada da ani bir güçle çevirip su olduğunu sandığım şeyi tekrar çarptı suratıma.
Izin vereceğini ummam kabahat!
Hızla yataktan doğruldum. Beni rahat bırakmasını söylemeye kalmadan konuşmaya başladı. "Tek bir itiraz kabul etmeyeceğim! Hemen kalkıyorsun, elini yüzünü yıkıyorsun ve sonra derhal sofraya geçiyorsun. Hadi naş!"
Cidden geçirdiğim onca şeyden sonra yataktan kalkmak isteyebilir miyim!?
Bir gün! Lanet bir gün başıma gelenler yüzünden bir hafta çekeceğim!!
"Anne, lütfen zorlama. Gelmek istemiyorum."
Elleriyle saçlarımı düzeltirken, "Hiç kusura bakma. Hak ettiğini buldun." Dedi.
Sorun buymuş gibi!
"Ama-"
"Yerinde olsam sınırlarımı zorlamazdım küçük hanım." ellerini saçlarımdan çektikten sonra doğruldu.
Fazla zorlarsam başıma geleceklerden az çok heberdarım. Zorlamanın anlamı olmadığından kabul ettim ve yatağımdan kalktım. Annem ile odadan çıktık. Annem mutfağa ilerlerken ben de lavaboya girdim.
Burada biraz oyalanırsam sorun olmaz herhalde. Evet kesinlikle olmaz.
Aşağı inmeye utanıyorum mu diyeyim yoksa öfkeme hakim olamam mı?
Iki gün önce yaşananlardan dolayı babamla arama soğukluk girmişti. Hala hatırladıkça deli oluyorum.
*flashback*
Kiba ile kedi-köpek dalaşımızın bitiminden sonra nihayet eve gidiyorduk. Şimdi buradaki tek sorun Kiba'nın yarı çıplak olmasıydı.
Onu kovalamaya çalışırken bir su birikintisine düşmüştüm ve bu nedenle üstüm sırılsıklam olmuştu. Kiba da üşütmemem için bana tişörtünü vermişti.
Ve şimdi baya baya sokağın ortasında hiç umursamadan yarı çıplak geziyordu.
Gerçi bu ne ara centilmenliğe erişti? İlk bunu tartışmak lazım.
Bir süre daha yürüdükten sonra evime ulaştık. Bahçe kapısına geldikten sonra konuşmak üzere Kiba'ya döndüm. "Sana hâlâ kızgınım ama beni düşünmen hoşuma gitti. Yine de bunu tekrarlamasan iyi edersin."
Abime yakın bir sırıtışla, "Emin olabilirsin." Dedi.
Dudaklarım yukarı doğru kırılırken, "Güveniyorum o zaman. Zaten yakında gideceksin. Kötü ayrılmak istemiyorum."
"O konu da vardı değil mi?" Sırıtışı sönerken söyledi. "Ama kim bilir belki sana güzel bir sürpriz yaparım."
"Olabilir. Beni şaşırtmada üstüne yok zaten." Hafifçe kıkırdadım.
Burada kalamayacağını biliyorum. En azından şimdilik. Ama ne olacağı belli olmaz, değil mi?
Üstümdekini çıkarıp Kiba'ya verecekken ağzından çıkan "siktir." lafıyla ona baktım. Gergin bir ifadeyle arkamda gezdiriyordu gözlerini.