🎵URB- One Way or Another
The Embalmer (Mumyacı) Bölümü, kitabın bilinmeyen katiline odaklanmış bölümdür.Cinsellik ve cinayet öğeleri barındırmaktadır.
Mekanları gerçekçi olması açısından Google Earth'den araştırıp,betimlendim.
Tüm bölümler birbiriyle bağlantılıdır.
MUMYACI
Güneşin son cinayetini işlediğinin kanıtı, gökyüzündeki kızıllık yavaşça laciverte karışıyordu. Ay karanlık yüzünü saklayıp yükselirken, gece is misali her canlının üzerine sindi. Katiller ışığın yokluğuyla cesaret bulup avlanıyor, karanlık görmeyi kısıtlarken diğer tüm duyular giderek güçleniyordu.
Kasabanın ıssız yolunda tozları kaldırarak ilerleyen araç, buğday tarlarındaki canlıları avlanmaları için uyandırıyordu. İki yakın arkadaşın hedefi tüm yol boyunca batıya doğru ilerleyip güneşe yetişmekti. Güneşin kırmızı ışığı son huzmeleriyle arabanın içini doldururken genç kız, arkadaşının omzuna vuruyor daha hızlı gitmesi için ısrar ediyordu. Birlikte gülmüşler, içmişlerdi ama vaktin geç olduğunun farkına varamamışlardı.
Yılın hit şarkısına bağırarak eşlik ediyorlar bir süre sessizleşiyorlar, kaybolup kaybolmadıklarını kontrol ediyorlardı. Sürekli devam eden bu aktivite çalan telefon ile sekteye uğramış arabanın içindeki birkaç dakikalık sessiz zaman dilimini bozmuş kızın yerinde huzursuzca kıpırdanmasına sebep olmuştu. Telefonu açarken eliyle yolu işaret etmeye devam ediyordu.
"Efendim?" diye cevapladı gözlerini devirerek. Mırıldanarak söylenenleri onaylamış sıkıntıyla nefesini dışarıya üflemiş bir an da telefonu genç adama uzatmıştı. "Seninle konuşması gerektiğini söylüyor." demişti iyice telefonu uzatırken. Genç adam kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmış kız telefonu kulağına tutarken itiraz etmesine zaman olmamıştı.
Kuru dudaklarını ıslatmış "Evet Hyung?" diye cevaplamıştı telefonu. O da aynı şekilde mırıldanarak telefondaki kişinin söylediklerini onaylarken kız konuşulanları duymak için ona doğru eğilmişti.
"Seohyun'u güvenle dediğiniz yere bırakacağım. Şu an nerede miyiz?" diye sorarken camdan dışarı bakmıştı. Kulağını daha iyi duymak için telefona yaklaştırdı, kıza doğru biraz daha eğildi "Deniz kenarı boyunca ilerdik, şu an Ansan'dayız, yarım saate anayola çıkacağız." Derken gözlerini kıza dikmişti. "Tabii, gözüm üzerinde olacak." diyerek gülmüştü. Kulağını telefondan çekerken konuşmanın bittiği açıktı.
Sıkıca direksiyonu kavramış gözlerini yola dikmiş gaza sertçe abanmıştı. Kız oturduğu koltuğa yapışırken "Derdi neymiş?" diye sormuştu merakla, dinlemeye çalışmışsa da pek bir şey duyamamıştı. "Aile toplantınıza geç kalacağın için seni Siheung'da bırakmalıymışım, oradan alınacakmışsın." Genç kızın kaşları çatılırken dudakları aralandı "Saçmalama Jungkook. Beni tek başıma orada mı bırakacaksın?" demişti öfkeyle. Jungkook gözlerini kısarken yanaklarının içini ısırmış "Aile toplantılarınızın siktiminin devlet sırrıymış gibi korunması benim suçum değil!" diye bağırırken sertçe frene basmıştı. Genç kıza öfkeyle döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Golden Bullets
FanfictionTadını almama, iniltilerinin zihnimi kiliseye çevirmesine izin ver lütfen. Silahlarla kuşandırdığın mabedinin beyaz çarşafını kendimizle lekeleyelim. Karşılık ver Taehyung. Yalvarırım huzursuzluğunun sıcaklığına kapılalım. Dudaklarımız arasında yata...