bu lanet yerden çıkıp gidene kadar, mutlu gözükmen ve eğlendiğini belli etmen gerekiyordu ve yaklaşık 1 saattir aralıksız salladığın bacağını da serbest bırakman çünkü şuan en köşe ve karanlık taraftaki masanızda oturup içki alıp gelmesini beklediğin Hongjoong kesinlikle buraya gelmeden önceki yalvarmalarını gözardı eder ve sizi, sıcak battaniye kuleleri ile birlikte güneş doğana kadar bir sarılma içinde olacağınız evinize geri götürürdü, bunu biliyordun.
aslında buraya gelmeden önceki tek amacın biraz da olsa temiz hava alıp, evden uzakta güzel bir vakit geçirmekti ancak geldiğinizden beri seni göz hapsine alan ve Hongjoong gittiği an yanına doğru yavaş yavaş gelen pis gülümsemeli adam, birazdan bütün parti alanının kan kokacağının haberlerini sana veriyordu. tedirgindin ve oluşabilecek en ufak bir kavgayı bile kaldıramayacak kadar yorgundun.
düşünceler arasında yanına izinsiz ve kabaca oturan adam ile duvar kenarına daha da kaydın ve kolunu koltuğun arkasına atan piç yüzünden biraz öne eğildin. aklında fink atan yakalanma düşünceleri seni yeteri kadarı ile boğuyordu. birde onun sana yaklaşmasıyla, kısa bir klostrofobi krizi geçirecek gibiydin. olmasa bile.
"sonunda yalnızsınız ha?"
cevap vermemeyi tercih ettin çünkü evde ona cevap verdiğin için oluşabilecek artı bir ceza istemiyordun.
"cevap yok, huh?"
tanrım, dedin. lütfen buradan defol.
"sizinle küçük bir gezi yapabiliriz. buranın ünlü bir şarabını size arka tarafta gösterebilirim ve yanınızdaki beyefendinin de sanırım geleceği yok. böyle bir yerde yalnız olmak tehlikeli olmaz mı?-"
"asıl tehlike sizsiniz. lütfen erkek arkadaşım gelmeden buradan gider misiniz?"
ani çıkışmana sen bile şaşırırken kısa bir kahkaha atıp durmaya hiç niyeti yokmuş gibi konuşan adam ile derin bir nefes verdin.
