straight to hell

14.6K 700 559
                                    

Baylar bayanlar hepiniz hoşgeldiniz. Uzun süredir uğraştığım bir ficle karşınızdayım bu ficteki her karakteri yazarken o kadar uğraştım ki umarım size bunu hissettirebilirim.

Yüreklerimize buruk bir mutluluk veren bir aşk hikayesine hoş geldiniz, umarım Fifty eighth sonnet'imi seversiniz💜

yorumlarda görüşürüz🤭

the neighbourhood- wires

Fifty eighth sonnet

Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra
Keyfine el koymamı yasak etti
Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara:
Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
Sen nerede olursan ol, yetkin güçlü, özgürsün;
Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
Canın neyi isterse varsın o keyfini sürsün,
Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
İyi kötü demeden suçlamadan keyfini.

Taksi büyük villanın önünde durduğunda geç kaldığımın farkında olarak hızlıca parayı verip inmiştim. Ben iner inmez oradan uzaklaşan takside gözlerimin takılı kalışı, taksi gözden kaybolana dek sürmüştü. İçimde anlamlandıramadığım bir his vardı. Fakat görmezden geldim. Görmezden gelmek zorundaydım. Bu iş benim son çaremdi.

Taksiden indiğimden beri gözleri üzerinde olan güvenliğin yanına ilerledim. "Merhaba efendim. Ben Jeon Jungkook. Bayan Kim'le iş görüşmesine gelmiştim." demiştim. O da onaylarcasına kafasını sallayıp telefonundan içeriyi aramış, hemen sonrasında onay almış olmalıydı ki beni içeriye almıştı.

Orkidelerin süslediği geniş bahçeyi adımlarımı yavaşlatmamı sağladığında buruk bir tebessüm yerleşmişti dudaklarıma. Derin bir nefes alıp bu güzelliklerin tadını çıkarmak istesem de yapamamış, hızlı adımlarla bahçeden geçip kapıya ulaşmıştım. Boğazımı temizleyip biri beni izliyormuş gibi omuzlarımı dikleştirdiğimde yan tarafımda kalan kapı ziline bastırdım. Çok zaman geçmeden kapı açıldığında beyaz gömlekli siyah etekli genç bir kız görüş açıma girerek gülümsemişti. Gülümsemesine kibarca karşılık verdiğimde "Bay Jeon, hoşgeldiniz. Bayan Kim sizi bekliyor" demiş, hemen ardından 'buyrun' dercesine geriye çekilmişti.

İçeri girdiğimde "Ceketinizi alayım" diyen kıza onaylarcasına başımı sallayıp kaşe kabanımı hızlıca çıkararak eline verdim. Hizmetli kız ceketimi portmantoya asarken ben de kısaca büyük salonu incelemiştim.

Koyu renklerin hakim olduğu salonda dikkatimi ilk çeken şey salonun köşesindeki büyük kütüphaneydi. Balkona çıktığını tahmin ettiğim kapının yanına iki kiriş arasına yerleştirilmiş bu geniş kütüphane beni meraklandırmıştı. İşe kabul edilirsem buraya göz atmayı aklımın bir köşesine not etmiştim.

Dikkatimi çeken bir diğer şey ise evli ve çocuklu bir çiftin olduğu bu evde hiçbir şekilde fotoğraf olmamasıydı. Fakat bunu pek takmamış 'zengin ailelerde böyle olurmuş demek ki' diyerek geçiştirmiştim.

Gözlerim salonda gezerken arkamda kalan kız dikkat çekmek istercesine boğazını temizlediğinde kendime gelerek ona döndüm. Dikkatimi çekmeyi başaran kız önden yürümeye başlayınca sessizce takip etmeye başladım.

fifty-eighth sonnet \\ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin